Balık popülasyonlarının azalması

Küresel olarak balık popülasyonu yüzde 75 azalmış durumda ve şu anda dünyadaki büyük boy balıkların yüzde 90’ının bittiği tahmin ediliyor. Balıklar kutuplara doğru göç ediyor. Yani bulunduğumuz yarımküre için düşünürsek, kuzeye doğru bir kayma söz konusu. Karadeniz Akdenizleşti! Yaklaşık 50 yıl önce 125 balık türü vardı mesela Marmara Denizi’nde. Şimdiyse sadece 10 tür kalmış.

Sizde balık günü var mı? Bizde balık günü yoktu ama her hafta en az bir gün balık olurdu. O akşam balık yapılmadıysa gerçekten önemli bir iş var demekti. Özellikle gidilir, Haydarpaşa’dan balık pazarından balık alınır, genelde istavrit seçilir, eve gelinir özenle temizlenirdi. Bizde daha çok tava yapılırdı, yanında bol limonlu koca bir kova kıvırcık salata, offf, mis mis. Balığın ya da yapılan herhangi bir yemeğin yetmemesi gibi bir durum olmazdı, zira her yemek mevcudun iki katı yapılırdı. Kalan? Bir şey olmaz en fazla bir öğün bekleyecek ve bitecektir. Bir de lezzetli olur. Hep düşünürüm; eskiden yediklerimiz neden daha lezzetli gelirdi? Damaklarımız eskimediği için mi? Yoksa o zamanlar yediklerimiz bu kadar suni, GDO’lu değil miydi? Neyse bak götürdün beni çocukluğuma, konu dağıldı gitti… Konuya dönelim hemen…

Balık, omega-3, A vitamini, çinko, demir, bir sürü besin değeri taşır. Hâlâ da taşıyor tabii, yani sanırım, yani şöyle ki… Aslında bu kısım biraz acı gerçek, balıklar artık daha az besin değeri taşıyor. Hatta bazıları artık zehirli hale geliyor. Neden mi? Bu soruyu gerçekten soruyor olamazsın? Tahmin et. Bravo! Tabii ki de bizim yüzümüzden. Biz derken kastım insanoğlu tabii. Deniz kirliliğidir, iklim değişimidir, sanayi atıklarıdır, aşırı avlanmadır… E bunların hepsinin sorumlusu biz değil miyiz? Küresel olarak balık popülasyonu yüzde 75 azalmış durumda ve şu anda dünyadaki büyük boy balıkların yüzde 90’ının bittiği tahmin ediliyor. İnsanoğlu falan dedim ama burada hiç öyle Amerika’dan, Avrupa’dan filan bahsetmeyeceğim, direkt ülkemiz, kendimiz hakkında konuşacağım, ya da yazacağım. Bana konuşuyoruz gibi geliyor. Size?

MARMARA’DA BÜYÜK KAYIP!

Her zamanki gibi iklim değişiminden, sebep olduğu deniz seviyesi yükselmelerinden, aşırı ısınmadan veya başka faktörlerden bahsederiz. Ama öncelikle Marmara’yı ele alırsak, bir kere Marmara, İstanbul gibi büyük ve dehşet kalabalık bir şehri tam ortasında bulunduruyor. Genel hatlarına bakarsak da sanayi bölgeleriyle çevrilmiş durumda. Şimdi bu ne demek? Tabii ki sanayi atıklarının, pis suların tehdidi altında demek. “Bünyamin arıtma diye bir şey var, duymadın mı?”. Duydum duydum, İstanbul’daki atıkların yüzde 25’i arıtılıyor, oradan hatırlıyorum mesela. Kalan yüzde 75 denize boşaltılıyor. Nasıl? Bu kirlilik ne yapıyor? Hiçbir şey yapmasa sudaki oksijeni azaltıyor, bu sebeple balıklara yeterli oksijen kalmıyor. Yaklaşık 50 yıl önce 125 balık türü vardı mesela Marmara Denizi’nde. Şimdiyse sadece 10 balık türü kalmış.

Balık oranlarındaki azalma diğer deniz türlerine de yansıyor. Son 40 yılda Marmara Denizi’nde ekonomik değeri olan 143 deniz canlısı türü yok oldu. Fangri, Akya, Gelincik ve hani Marmara’da artık görülmeyen balıklardan sadece birkaçı… Yeni nesil bundan 20 yıl önce bulunan balık türlerinin ismini dahi bilmiyor belki de. Ayrıca son 40 yılda ciddi derecede azalan balık türlerinden palamutta yüzde 90, uskumruda yüzde 95, lüferde yüzde 58 oranında bir azalma var. Yani yüzde elliden aşağı bir azalma yok, çok ciddi bir durum. Bir dakika! Abartı mı geldi rakamlar? Türkiye İstatistik Kurumu su ürünleri istatistiklerine göre oranlar bunlar. Üzücü değil mi? Bu arada çok bilimsel araştırma yok denizlerimizdeki bu yok olmalar üzerine, hatta bu da bir eksik sayılabilir belki de. Azalmanın başlıca nedenlerini ise şöyle bir sıralarsak; kirlilik, aşırı ve bilinçsiz avlanma, küresel ısınma, israf. Aşırı ve bilinçsiz avlanma özellikle şöyle etkiliyor, küçük balıklar da av olabiliyor ve bu yüzden balık stokları tükeniyor. Aslında bu durumun çözümü var, av yasağı kapsamı genişletilebilir, denetlemeler artırılabilir mesela.

“KARADENİZ, AKDENİZLEŞMİŞTİR”

Diğer denizlerimizi anlatmaya konunun şu açısından bakarak devam etmek istiyorum. Balıklar kutuplara doğru göç ediyor. Yani bulunduğumuz yarımküre için düşünürsek, kuzeye doğru bir kayma söz konusu. Efendim şöyle ki, küresel ısınma ile sularımız da ısınmış oluyor. Alışkın oldukları yaşam koşullarının değişimine adapte olamayan balıklar maalesef yok oluyor ya da daha soğuk sulara doğru göç ediyor. Mesela Karadeniz’de TÜDAV’ın yani Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın yayımladığı bir rapor diyor ki: “Karadeniz, Akdenizleşmiştir.” Bunun yanında, son 30 yılda Karadeniz’deki ekonomik öneme sahip balık türü sayısının 26’dan 6’ya düştüğü de bildirilmiş. Bu sayının düşmesinde çevresel kirlilik faktörleri de etkili. E doğru, bu faktör de küresel ısınmayla ilişkili zaten. Şu ana kadar balıkları söyledim, şimdi sıra hamside. Resmi istatistiklere göre, Türkiye’nin Karadeniz’de avladığı hamsi miktarı 80’lerdeki değerine göre günümüzde dört kat azalma yaşamış maalesef.

Gelelim Akdeniz’e… Önce; Akdeniz’in çevresinde neler var? Atlantik Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu, Süveyş Kanalı… Buralardaki türler, Akdeniz’deki su sıcaklığının artışıyla denizimize giriyor ve buradaki yerli balıklarla rekabete giriyor, bu bir. Sıcaklık artışı tropikalleşmeye yol açıyor, işte kuzeye kaymanın diğer örneği ve daha şimdiden, tropikal türlerden olan ve katil yosun olarak bilinen Caulerpa taxifolia türü yosun ile birçok balık havzada gelişiyor, hatta burada alan kazanıyor, bu da iki.

Öte yandan Ege Denizi’ne gelirsek, Akdeniz’le ekolojik açıdan epey benziyorlar. Türkiye’de yapılan bir çalışmada Akdeniz ve Ege Denizi’nde artan sıcaklık nedeniyle bir yumuşak mercan türü olan Gorgon popülasyonlarının çok azaldığı rapor edilmişti. Mercanların azalması da atmosfere daha fazla karbon salınımı demek. Çünkü okyanuslar atmosferdeki fazla karbondioksitin çoğunu emiyor. Bunu da mercan resifleri sayesinde yapıyorlar. Dolayısıyla mercanlardaki azalma veya herhangi bir hasar tabii ki de karbonun daha az emilmesi anlamına geliyor. Bu durum ısınmayı etkiliyor, küresel ısınma da denizlerdeki bu tahribatı destekliyor. Dolayısıyla kesintisiz bir geri-besleme oluşuyor.

Başka bir örnek de yakın zamandan… Marmaris’te balon balıkları yakalanmıştı. Ne kadar korkunç değil mi? Balon balıklarını şimdi burada anlatmayayım. Ekolojik dengeyi bozan bir balık türü. Zaten nasıl bozmasın ki siyanürden bile 50 kat daha zehirliymiş!

PLASTİK YİYORLAR!

Geçen bir çalışmayı okumuştum, balıkların azalışı üzerine. Daha doğrusu ‘plastik kirliliğinin artması’yla ilgili. Ama sonuçlar balık populasyonlarının azalması. Sebebi ne biliyor musun? Plastiklerin atılması, suyun kirlenmesi zehirli olması filan değil. Plastik maddelerin suya atılması bile gerekmiyor. Karadaki plastiklerin parçaları zamanla ufalanıyor, rüzgarla ya da birtakım faktörlerle denizlere okyanuslara sürükleniyor. Sonucunda da balıklar, hatta çoğu deniz canlısı bu parçaları besin sanıp yutuyor. Dolayısıyla plastiğin içinde ne kadar zehirli madde varsa hepsi balığa geçiyor. Sanmayalım ki bu bizi etkilemiyor, tabağımızdaki balığın bile plastikle beslenmiş olma ihtimali çok yüksek. Çünkü balıkların asıl besini zooplanktonlar ama balıklar zooplanktonlardan daha çok plastik yiyormuş. Ayrıca ben balık yemem deyip de kurtulmak da olmuyor çünkü bir kere besin zinciri denen bir şey var ve bu dengede bir zincirin yok olması veya hasar görmesi her canlıyı etkiliyor. En basit örnek yem olarak balıkların kullanılması, oradan diğer hayvanlara geçmesi ve sofralarımıza ulaşması…

Yeteri kadar için karardı mı, devam edeyim mi? Bunun daha ekonomik boyutu var, insan sağlığı boyutu var, küresel ısınmanın denizlerdeki akıntıları ve fırtınaları değiştirmesi var, limanlarda ulaşım aksaması var, var oğlu var…

Şimdi bu yazdıklarımdan sonra balık yemeye tövbe ettin… Etmedin mi? He denizden babam çıksa yerim diyorsun. Hayır zaten ben balık yiyelim yemeyelim filan diye anlatmadım ki tüm bunları, elimizden geleni yaparak neslimize ve gelecek nesillere yardım etmek için söyledim… Tabii ki gerisi sana kalmış… Ben ne yapacağım? Yemeye devam edeceğim… Haftada bir geleneğini de bozmayacağım.

Gelecek ay yine bu sayfaların aralarında bir yerde olacağım, buluşalım…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.