“Efsane Kar” geliyor mu?

Yağmasa bile bu kadar çok konuşulan tek yağış tipi kardır herhalde. Bu kışın ilk yarısında kendisini pek göremedik ama yine de hep gündemdeydi. Nerede bu kar? Kar yağacak mı? Aslında bu soruları yalnızca biz değil, özellikle 1960’lardan beri doğa da soruyor. İşte bu ayki konumuz da bu. Bakın kar ve asıl doğal yaşamı bizi nasıl etkiliyor?

Bu yıl bizdeki kar yağışının beklenene ulaşmaması dünyadaki durumun minyatür bir örneği aslında. Çünkü küresel anlamda bir sorun var. Yıl boyu karla kaplı ve ismi karla anılan Alpler’de bile özellikle 1960’lardan bu yana kar örtüsü azalıyor. Hazır mısınız? Bakın, Alpler kar tabakalarının yüzde 70’i gibi önemli bir payını 2100 yılına kadar kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.

Küresel ısınmanın pek çok yönden etkisi var, bunu artık biliyoruz. Tabii ısınma mantıken yağışları da etkiliyor. Kar yağışını, kar örtüsünü azaltıyor. Ve kar örtülerinin azalmasının ekosistemler üzerinde ciddi bir etkisi var. Kar, iklimi ve ekosistemi, ekosistem ve iklim de karı etkiliyor. Doğrudan zarar gören canlılar da, kutup bölgelerinde veya yakınlarında yaşayan canlılar oluyor. Mesela kutup porsuğu; asıl ismi ile Wolverine, karlı bir dünyaya ayak uydurmuş, bu özelliklerde bir hayvan. Kalın kürkü, kar botu gibi ayakları var, dağların yükseklerinde yaşayabilir. Karda o kadar da hızlı olamayan hayvanlara göre daha güçlü. Bu özellikleriyle diğer yırtıcı rakiplerinin önüne geçer. Bu arada laf aramızda, Wolverine psikopat bir hayvanmış; X-Men filmine de acımasızlığı ve korkusuzluğuyla ilham olmuş. Saldırdığı canlıların kalabalıklığı bile Wolverine için fark etmiyor, o derece yani. Ama bu bitirim mahalle çocuğunun da zayıf noktası var: Kar. Bu kadar güçlü bir hayvanı bile zayıf hale getirebiliyor insanoğlu. Küresel ısınma ile kar örtüsünün azalması, Wolverine ve onun gibi türlerin avcılığını daha zor hale getiriyor. Dolayısıyla da doğal dengeyi bozuyor.

AZALAN VE DEĞİŞEN KRİYOSFER

Şu an Kuzey Amerika’nın batısında kar örtüsü, yarım yüzyıl öncesine kıyasla iki hafta daha erken erimeye başlıyor. İlkbaharın erken gelmesiyle, hayvanlar adapte oldukları koşullardan vazgeçmek zorunda kalıyor. Avlanma veya avcılıkta zorlanıyorlar. Artı, kendilerine başka sığınak bulma mecburiyetinde kalıyorlar. Bakın bu örnek öyle böyle bir örmek değil, yanı yalnızca aşırı hayvan severlerin dikkatini çekmesi gereken bir başlık değil; bu çok ama çok ciddi bir sorunu gösteriyor. Bu yalnızca bir örnek. Bakın bir örnek daha vereyim, kutup tavşanları (hatta orijinal isimleri “kar ayakkabılı tavşan”), tahmin edersiniz ki beyaz tüylü bir tavşan türü. Yani kamuflaj kıyafetleri doğuştan üzerlerinde. Ve yaşamlarını sürdürebilmek için 10 yılda 5 mil, yani 8-9 km kuzeye taşınmışlar. Çünkü beyaz vücutlarıyla kahverengi bir yüzeye adapte olamamışlar. Hayatta kalma oranları bir haftalık ölçümlere göre yüzde 7 düşmüş. Nasıl saklanmalarını bekliyoruz. Bu da yalnızca tavşanların sorunu değil. Kutup porsukları, vaşaklar, Amerika tavşanı, kutup tavşanı gibi hayvanlar, dünyanın birçok yerinde azalan kar örtüsünün etkileriyle karşı karşıya olan türlerden sadece birkaçı. Konuyu biraz daha terimsel irdelersek, KRİYOSFER diye bir kavram var, duymuş muydunuz? Kriyosfer; dünya yüzeyinde suyun kar ve buz gibi katı formda bulunduğu, deniz buzu, göl buzu, nehir buzu, kar örtüsü, buzullar ve diğer buz tabakaları ve donmuş toprak bölümlerinin hepsine verilen isim. İşte bu kriyosferde bir problem var; giderek daha hızlı bir şekilde azalıyor veya değişiyor. İşin kötü yanı da çoğu bitki, hayvan ve diğer türler beyaz kar örtüsü veya buz örtüsünün altında ya da üstünde yaşayacak şekilde uyarlanmış. Kar veya buzun çözülme ritminde yaşanan değişim de bu organizmaların yeni ve çok farklı bir hayata uyum sağlamaları gerektiğini gösteriyor, yani ya mutasyona uğramaları ya da yok olmaları gerektiğini Daha fazlası da var. Ama önce bir iki paragraf öncesine geri dönelim. Hani 1960’lardan beri bir problem olduğundan bahsettiğim yere.

ALPLER ERİYOR, BUZULLAR KÜÇÜLÜYOR

1960’lı yıllarda uydu ile izleme dönemi başladığından bu yana, Kuzey Yarımküre’deki kar örtüsü azalıyor. Bunun sebebi de ısınma. Örneğin, Avrupa Sıradağları geçen yüzyılda 3.6 °F (2 °C) ısındı. Özellikle Alpler -bakın çok önemli bir kar deposundan bahsediyorum-, dünyanın diğer bölgelerine oranla daha çok kar kaybediyor. Ve yakın tarihli bir habere göre, eğer iklim değişimini yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmazsa, Alpler 2100 yılına kadar kar tabakasının yüzde 70’ini kaybedebilecek.

Bakın, kar deyip geçmemek lazım. Sürekli bahsettiğimiz, giderek yok olan buzulların bile etkisi, yanında daha küçük kalıyor. Çünkü kar, yıl boyunca doğaya egemen. Demek istediğim, doğal bir rezervuar sistemi olarak büyük miktarda nem tutuyor ve zamanı geldiğinde, yani bahar aylarında, ısındıkça bu nemi yavaşça salıyor. Bu nemi de bitkiler kullanabiliyor. Eğer bu mükemmel sistem sekteye uğrarsa sonuçları kutup porsuğunu aşacak. Dedim ya, bu porsuk ya da tavşanın sorunu değil. Üstelik kar çok etkili bir izolasyon malzemesi aynı zamanda; hayvanları soğuk kışlardan koruduğu gibi ağaç köklerini de koruyor. Zemin, soğuk havada çıplak kaldığında ağaç kökleri ölebiliyor, kar bunun önüne geçiyor. Ayrıca kökleri etrafında yaşayan mikroplardan arındırma özelliği de var. İnsan toplulukları ve ağaçlar için suyu filtreleyip temiz su elde etme gibi hayati ekosistem fonksiyonlarını gerçekleştirebiliyor. İşte böyle efsane meziyetleri var kar örtüsünün. Hani her kar haberiyle beraber fısıltı gazetesiyle ortalığa yayılmaya başlayan “efsane kar geliyor” ifadesine aslında ihtiyaç yok, olsa keşke. Hem çok olması değil, karın kendisi efsane.

İklim değişimi ile biliyorsunuz orman yangınları da artıyor. Bu da oradaki yaşamı harap eden, habitatı, doğal dengeyi bozan bir durum. Bozduğu şeylerden biri de kar örtüsü oluyor maalesef. Baharda eriyerek nehirlere, akarsulara can suyu sağlayacak olan kar yok olup gitmiş oluyor. Kısacası doğrudan veya dolaylı deyin, bir şekilde, sudaki yaşama zarar veriyor. Ayrıca barajlarımızdaki doluluğun önemli miktarını karşılayan asıl kaynak kar yağışı ve o karın erimesi. Dediğim gibi hepimiz etkileniyoruz.

Kar örtüsü, dünyanın iklimini düzenlemede ciddi bir rol oynar. Çünkü o beyaz kar alanları, solar radyasyonun yaklaşık yüzde 90’ını uzaya geri yansıtıyor, daha doğrusu yansıtıyordu! Ne kadar önemli bir oran. Bir de koyu renkli zeminin yansıttığına bakın şimdi; o koyu renkli bitkiler ve toprak ise güneş ışığının yalnızca yüzde 10 ila 30 kadarını yansıtabiliyor. Ve çok daha fazlasını absorbe ediyor. Bu da pozitif geri beslemeye (positive feedback) yol açıyor. Bu pozitif kötü bir pozitif. Dünya ısındıkça daha çok kar eriyor, daha çok kar eridikçe zemin daha çok ışın absorbe ediyor ve daha çok ısınıyor. Daha çok ısındıkça da küresel sıcaklıklar da artış gözleniyor. İşte küresel ısınmanın başlıca kaynağı yine küresel ısınma. Bakalım ısınmaya mini bir mola verecek “mini buzul çağı” olacak mı? İngiliz bilim insanları dedi ama. Hadi gelecek ay yine buralarda buluşalım, konuşalım…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.