Isı dalgaları ve uçuş iptalleri

“PK 2705 sefer sayılı uçuşunuz hava şartları nedeniyle iptal edilmiştir.” Yazın ortasında, kar yok buz yok, nereden çıktı bu uçuş iptali? Soğuk havada, yağmurda, karda iptaller oluyor tamam, bunu biliyoruz ama günlük güneşlik havada neden iptal olsun ki? Senin bir tahminin var mı? Olmaz tabii, tahmin bizim işimiz…

ak bu yaz, haziranın sonlarında aşırı sıcağı getiren ısı dalgası yüzünden Phoenix, Arizona’da 15.00-18.00 saatleri arasındaki 40 uçuş iptal oldu. Yaklaşık 48 °C’ye ulaşan sıcaklık, küçük ve bölgesel uçakların uçuşunu engelledi. Bu arada Phoenix, orta gelirli Amerikalıların emeklilik dönemlerini geçirmek istedikleri bir yerdir, nem çok düşük, astım hastaları da sever. Neyse, Phoenix son 50 yıl içinde Amerika’da en hızlı ısınan şehirlerde ikinci sırada. Ve bundan da nasibini almış anlaşılan…

Peki, sebep ne? Neden sıcak havada da uçuşlar iptal olabilir? Bu, aslında doğrudan ne sıcaklık, ne de nemle ilgili, asıl neden yoğunluk… Hava trafiği yoğunluğu değil, bilfiil havanın kendisinin yoğunluğu.

Boyle (Boyl) Kanunu’na göre, belirli bir basınçta gazların sıcaklığı ile yoğunluğu ters orantılıdır. E koskoca kanun yalan söyleyecek değil, kanıtlanmış tabii, sıcak hava soğuk havaya göre daha az yoğun. Yani daha ince. Hatta yelkenler üzerindeki kuvvet de doğrudan “hava yoğunluğu”ndan etkileniyor. Soğuk hava sıcak havadan daha yoğun olduğundan daha büyük bir kuvvet oluşturuyor.

Şimdi sakin sakin açıklık getireyim, bu durum uçağı nasıl etkiliyor:

Hava, ısındıkça ne oluyor, genleşiyor ve genleştikçe moleküller arasındaki mesafe artıyor, birbirlerinden uzaklaşıyorlar. E tabii bu da uçak kanatlarının altında daha az molekül, yani daha az, daha ince havanın olduğu anlamına geliyor. Kanatların uçağı kaldırması için gereken hava azalmış oluyor. Ama bizim ihtiyacımız; daha fazla itme gücü. Eğer hava incelmiş, seyrelmiş ise bu sefer itme gücü için daha güçlü motor, kalkış için daha uzun bir pist ve daha fazla hız gerekiyor… İşte “aşırı sıcak” havada bunlara olan ihtiyaç artıyor, hepsinden daha fazla gerekiyor.

Hava daha ince demiştik ya, yani daha az yoğun, işte bu yüzden motora ulaşması gereken hava da daha az oluyor, motor gücü zorlanıyor, özellikle küçük uçaklarda yeterli olamıyor. Kalkış için gereken aerodinamik yetenekleri kısıtlıyor. Burada dayanıklılık, biraz da uçağın tipi ve büyüklüğüne bağlı. Kısacası hava aşırı sıcaksa gereken şey daha fazla güç, daha büyük kanatlar. Tabii bununla da bitmiyor, aşırı sıcak hava uçağın bazı parçalarını da deforme edebilir, hatta eritebilir.

Küçük havaalanlarında veya kısa pistlerde ise durum çok daha zor. Bazı uçaklar pistin sonuna gelmeden kalkışa geçemiyor. Çünkü yük taşıma ve yakıt kapasitesinin sınırlı olması kalkış performansını etkiliyor. Zaten birçok ülke ve yüksek rakımlı havaalanlarının uçuş planlamasını daha çok akşam serinliğinde yapmasının sebebi de bu. Yani akşam serinliği yalnızca gezerken ya da pazara çıkarken gerekmiyor.

2050 yılında, uçuş programını akşam saatine almak da yeterli gelmeyebilir, yakıt veya yük ağırlığında azalmaya gidilmesi gerekebilir. Çünkü 2050’ye kadar bu ısı dalgalarının şiddeti ve sıklığı daha da artacak ve buna önlem olarak yakıt ve yük ağırlığında yüzde 0.5 ile yüzde 4 arasında bir azalmaya gidilmesi gerekecek. Buna alternatif bir önlem ise kalkışta daha uzun bir pist kullanmak. Çünkü sıcak havada uçağın havalanabilmesi için çok daha yüksek bir hıza ulaşması gerekecek.

Bu arada uçuş programında olabilecek iptaller, beraberinde başka bir maliyet ve yanında şikâyetler de getirecek tabii. Havayolu endüstrisinin özellikle dikkate alması gereken bir konu bu. Hem yaşamımızı hem ekonomimizi etkiliyor.

Kısacası durum kısmen lojistik, kısmen güvenlik…

ISI DALGALARI

2016’da Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün yayınlanan bir raporu çok önemli bir şeyi söylüyor: “İklim değişikliğinin neden olduğu gitgide yükselen sıcaklıklar gelecekte uçuşları etkileyebilir.” Evet, etkileyebilir, çünkü ısı dalgalarının sıklığı ve şiddeti son 30-40 yılda daha da arttı. Hele son iki yıl kopuk durumda. Ve bu artış öyle hızlı gidiyor ki, 2100’e kadar dünyanın yarısının ölümcül ısı dalgalarına yakalanacağı tahmin ediliyor. Emisyonları önemli ölçüde azaltabilsek bile. Kaldı ki, bunu başarabildiğimiz de pek söylenemez… Belki de yeni nesillerin “süper tayfunlar” gibi, “süper yaz” kavramına alışması gerekecek. Isı dalgası, maksimum ortalama sıcaklığın normalden en az 10 °C daha yüksek olması ve bu durumun belirli bir yerde uzun süre kalması demek. Gerçi biz, birimizi sıcak bastığında “ısı dalgası var” ya da “hissedilen sıcaklık yüksek” diyoruz. Isı dalgaları uzun süre kalırlar dedim, zira yüksek basınç bölgelerinde oluşurlar. Ve yüksek basınç havayı aşağı iterek yükselmesini engeller, hareketsiz bırakır. Isı dalgaları genellikle gece sıcaklığı ve nem yüksek olduğunda karakterize olur. Düşük nemde oluşan ısı dalgaları ise kuraklık, orman yangınları gibi ölümcül afetlere sebep olurlar.

İKLİM DEĞİŞİMİ VE ETKİLERİ

İnsan sağlığı konusunda ise iç açıcı şeyler söyleyemeyeceğim maalesef. Bak, ısı dalgaları deyip geçme; ısı dalgaları yıllık oranlarda hortum, şimşek, sel ve deprem afetlerinin toplamından bile daha öldürücü. Genci, yaşlısı, sporcusu, tembeli, ayırt etmeden tüm insanları tehdit ediyor. Özellikle nemin yüksek olduğu ısı dalgalarında vücut şunları yaşıyor: Hava sıcak olduğu için vücut terliyor, ama aynı zamanda nem olduğu için ter buharlaşamıyor çünkü hava zaten nemli, üstüne bir de bizden gelen teri kabul edemiyor. Dolayısıyla ısı vücudumuzda birikiyor ve soğutmak için kan deriye doğru akıyor, deriye aktıkça organlara giden kan miktarı azalıyor. Yaa işte, görüyor musun iklim değişiminin yaptıklarını, ya da onlarca yaptıklarından birini. Isı dalgaları yüzünden meydana gelen birkaç felaket örneği, olayın ciddiyetini daha iyi anlatır sanırım: 2003’te gerçekleşen Avrupa’daki sıcak hava dalgası birçok ülkede orman yangınlarına sebep olmuştu. Sırbistan’daki Tuna Nehri dramatik seviyelere düşmüştü. 2010 yılındaki sıcak hava ise Moskova’da 10 binden fazla kişinin, Şikago’da beş gün süren aşırı sıcak da 700’den fazla kişinin ölümüne yol açmıştı. Bunlar sadece birkaç örnek maalesef.

Uzun lafın kısası; ısı dalgaları herkesi, her şeyi etkileyebilecek kadar güçlü ve tehlikeli. Koskoca uçakları da, gözle görülmeyen bakterileri de etkileyebiliyor. Her şeyin aşırısı zarar. Zaten başımıza ne geliyorsa, bu iklim değişiminde de aşırı tüketimden gelmiyor mu? Gelecek ay yine görüşelim, olmaz mı?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.