Dilimin döndüğünce

Bu ay maceraya ara verip “anlaşılır bir deniz dili” üzerinde biraz kafa yoralım dedim. Bu probleme siyah beyaz bir çare bulamayız ama grinin tonlarını azaltabiliriz. Hani “dili bir” diyoruz ya! Gelin denizde dilimiz bir olsun.

Bir deniz serüveni okuyorum. Okuduğum kitap herhalde İngilizceden tercüme edilmiş, okurken gözümün önüne cümlelerin İngilizceleri geliyor (zaten bazı şeyleri oradan anlıyorum) “Fırtına kıçıma tekme attı gibi”. Fırtına Türk denizcisin kıçına tekme atmaz da herhalde ağzına s…. Kitabın orijinalindeki söylemlere sadık kalınması bence güzel. Burada güncel deyimle “sıkıntı” yok da; olayın kahramanı “camadan kalçeteler”ini sıkamayacağından endişeli. Kendimi denize hayran ama henüz fırsat bulup içine girememiş birinin yerine koyuyorum; bu cümleyi anlamadım, sayfa altındaki açıklama “kalçeteler”in yelkeni küçültmek için yelkene camadan noktalarında dikilmiş kısa ipler olduğunu söylüyor. “Camadan”ın ne olduğunu da kitabın arkasındaki açıklamadan öğreniyorum. Düşünüyorum, kalçete, ip ise niye ip yazmıyor? Merak ediyorum. Nasıl bir ip acaba? Devamı Şubat 2016 sayımızda…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.