Yeryüzünün ayrıcalıklı bir bölgesi burası… 1881-1893 yılları arasında inşa edilen bu tarihi hatta, bu 130 yıllık insan yapısı boğazdan, etkileyici görüntüleri yeterince algılamaya, kaydetmeye çalışarak geçiyor, Korint kentine geliyoruz…
Seyyale’nin İyon Denizi’ne doğru olan yolculuğunun hikâyesi bir ay kesintiye uğradı. İki ayı denizde geçirince hastalarıma daha fazla zaman ayırmam gerektiğinden yazımı bir ay aksattım. Sevgili genel yayın yönetmenimiz de bu durumu hoş gördü. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Seyyale, Atina’da Zea Marina’da dinleniyor. İçimiz rahat; Biko’yu Meriç’e emanet ettik. Hemen Zea Marina’nın karşısındaki veterinerin tedavisi işe yaradı ve Biko kendine geldi. Biz de ver elini Venedik. Eğlence değil, iş. Avrupa Beyin Cerrahisi Kongresi bu yıl Venedik’te. Venedik her zaman gözde şehirlerimizden oldu. Bir lagünün üzerinde kurulu bu küçücük şehrin ve şehir-devletinin, denizcilik ve ticaretteki başarılarıyla yüzyıllarca Akdeniz’e ve o zamanın ölçeğindeki dünyaya hakim olması, bu şehrin tarihine olan merakımı sürekli canlı tutmakta. Ege’de dolaştığımız bir çok adada Venediklilerin izlerini sürmek mümkün. Buraya Seyyale’yle gelmeyi de hayal ediyoruz İrem’le. Ama bu sefer kongre için buradayız. Kongre daha önce sinema festivali için de geldiğimiz Lido’daki konferans merkezinde. Günler hızla geçiyor. Konuşmamı yapıyorum. Tartışmalar, yenilikler ve dönüş…
Atina’daki son gecesinde Meriç “İsterseniz Biko’yu İstanbul’a götüreyim” diyor. Geçen bir ayı ve kedimizin çektiklerini düşününce bu fikir iyi geliyor. Kıssadan hisse: Kedinizle yelkene çıkacaksanız çocukluğundan alıştırın, olgun bir yaşında tanışınca biraz zor oluyor. Meriç ve Biko’yu İstanbul’a uğurladıktan birkaç saat sonra, daha önce de defalarca birlikte seyir yaptığımız sevgili arkadaşlarımız Gül ve Ertan’ı karşıladık. İlk gece Mikrolimani’de Zorba isimli bir lokantaya gittik ve tüm gezinin en büyük kazığını yedik. Bizim turist görünce gözleri parlayan kimi sahil lokantaları gibi oldu. Bunu Poseidon’a verilmiş bir hediye olarak görüp fazla dert etmedik (Umarım Poseidon, Mikrolimani’deki lokantada yediğiniz kazıkla bana hediye vermenin alâkasını pek kuramadım deyip yolda bize kızmaz).