O, tartışmasız Türkiye’nin en güzel kadınlarından biri. 1993’te önce Miss Turkey, ardından Miss Europe seçildi. Bir süre oyunculuk yaptı. Sonra sanatın bambaşka bir dalını, heykeli seçti. Ama tüm bunlarla birlikte bir başka tutkusu daha var: Deniz ve yelkenli ki, ondan hiç vazgeçmedi! Mehmet Aslantuğ ile evliliğiyle birlikte, kendi deyimiyle “daha şiirsel bir forma taşınan” bu tutkuyu, tekne yaşantılarını ve özellikle son yıllarda cesur çalışmalarıyla dikkat çeken heykeltıraşlığını Onan ile teknesinde konuştuk. Yazı: İrem Orhan, Fotoğraflar Çiğdem Yurtseven

Mevsimin kış ama havanın hiç de soğuk olmadığı ocak ayında Bodrum Marina’da Arzum Onan’ın “Can’la yaşıt, birlikte büyüdüler” dediği “Sevgilim” isimli Beneteau 50 model teknelerinde konuğuz. Tüm samimiyetiyle karşılıyor bizi ve kendine has zarafetiyle de ağırlıyor. Ankara’da kısmen denizden uzak geçen bir çocukluktan sonra maviyle arasındaki bu kuvvetli bağın nasıl oluştuğundan açılıyor konu. Başlıyoruz konuşmaya. Eşi Mehmet Aslantuğ ile su üstündeki yaşamları, oğulları Can, Onan’ın heykele düşkünlüğü ve sanata olan tutkusu derken merak ettiklerimize doğru yelken açıyoruz…

Neredeyse 25 yıllık bir tekne geçmişiniz var ve Mehmet beyle evliliğiniz de 25 yıla yakın. Denizle olan bu iç içelik onunla birlikte mi oluştu?

Babam da denize düşkündü. O da hayattayken ve imkânımız oldukça yazları deniz kenarında geçirirdik hep. O sebeple denize çok da uzak değildim aslında. Hatta şöyle de söyleyebilirim, küçüklükten itibaren edindiğim güzel anılarımın birçoğunu denizle biriktirdim ben. Mehmet’le balayımız dahil teknede geçti ve seyir kültürüyle tanışmış oldum. Yani bu deniz sevgisi onunla birlikte geldi değil de Mehmetle birlikte daha şiirsel bir forma taşındı diyebiliriz. Deniz üstünde olduğumuz zamanlarda hep son derece dikkatliydi. Uzun seyirleri denizden nefret ettirmeden geçirmemizi sağladı. Devamı Şubat 2018 sayımızda.