S/Y Storm Bird ile Hawai’i Adaları’nın başkenti Honolulu’daki Ala Wai Limanı’nda geçirdiğimiz yaz ve sonbahar aylarından sonra Hawai’i Arşipeli’nin kuzeybatıdaki sonuncu adası Kauai’ye seyretmek üzere palamarları çözdüğümüzde takvim Kasım ayını gösteriyordu. Zamanın su gibi akıp gittiğini ancak takvime baktığımızda fark ettiğimize göre, ‘Şiddetli Polinezya Virüsü’, yani tropik güzellikler içinde yuvarlanıp giderken geçen süreyi kavrayamama virüsünü, anlaşılan biz de kapmıştık.
Virüsün ağır bir vakaya dönüşmemesi için Honolulu’nun bekçisi gibi duran volkanik krater tepe Diamond Head’e selamımızı gönderdik. Yerli ritüel ve inanca göre arkamızdan okyanus sularına bırakılan Hawai’i çiçeklerinden yapılmış taçların, bizi bir gün tekrar buraya getireceğine inanarak, Oahu Adası’na veda ettik.
Ala Wai Limanı’ndan çıkıp, Oahu’nun güneybatı kıyısını takiben Pearl Harbour, Barber Point, Yokohoma Bay’in arkasından adanın batı ucunu işaret eden Kaena Burnu’nu geçtikten sonra esmeye başlayan ticaret rüzgârlarıyla, Kuzey Pasifik Okyanusu’na tekrar açıldık. Kadim Hawai’i efsanesine göre, ölümden sonra ruhlar Kaena Burnu’ndan okyanusa karışırlarmış. Biz de Kaena Burnu’nu arkamızda bırakarak, Oahu Adası ile Kauai Adası arasındaki Kauai Kanalı’na girdik. Hawai’i Adaları arasındaki kanalların en derini olan Kauai Kanalı’nın en derin yeri 3 bin 319 metre derinliğinde. Bu kanaldaki şiddetli akıntı ve fırtınalar sebebiyle Kauai Adası uzun yıllar zapt edilememiş ve bağımsız kalmış. Adanın bağımsız kimliği Hawai’i kralı Kamehameha’ya karşı koyan Kauaililerden beri süregelmiş. Bu bölge bugün de kalabalık ve modern şehir hayatından kaçan, bohem yaşam tarzını sürdüren sanatçı ve macera severlerin sığınağı olmayı sürdürüyor. Devamı Ağustos 2017 sayımızda…