Coğrafya ve denizcileşme süreci

Hiçbir halk denizci doğmamıştır; denizci olmuştur. Halkın karakteri, devletin karakterinden etkilenerek şekillenir. Diğer yandan halk denizi seviyor ve istiyorsa, hükümeti ve devleti etkileyebilecek ve devleti denizcileştirebilecektir.

Deniz gücü teorisyenlerinin başında gelen, 19’uncu yüzyıl sonunda Amerikan deniz gücünün oluşumunu Başkan Roosevelt ile sağlayan Amerikalı Amiral Mahan’a göre Coğrafya, onun ayrılmaz parçaları olan fiziki uyum, ülke toprakların uzantısı, doğal kaynaklar ve iklim, bir devletin deniz gücü oluşturmasında önde gelen faktörlerdir. Günümüzde de bu teori bazı istisnalar olsa da desteklenebilir. Devletin denizlerle fiziki bağlantısı ne derece fazla, kıyıları ne denli uzun ise coğrafi konum açısından da o derecede kazançlı olduğu söylenebilir.

Üstelik bu kıyılar, küresel veya bölgesel deniz ulaştırmasının yoğun olduğu bölgelerde bulunuyorsa, bu yararın o oranda artacağı düşünülebilir. Diğer taraftan ülke topraklarının tarım için verimliliği ve yeterliliği de coğrafyanın deniz gücü karşısında pozisyonunu belirler. Denize ve denizciliğe yönelişin jeopolitik refleksten çok, ekonomik olduğuna bir örnek de ünlü Fransız düşünür Jean Jacque Rousseau’nun fikirlerine yansımıştır. Şöyle diyor: “Zengin ovalarda ve verimli yamaçlarda mı yaşıyorsunuz? Verimli bir arazide yaşıyorsunuz ama nüfusunuz mu yeterli değil? Tarım alanında yoğunlaşın, bu sayede nüfus artar; zanaatları bırakın, çünkü bu tip etkinlikler düşük nüfusu belli noktalarda yoğunlaştırarak ülkeyi ıssızlaştırır. Geniş ve elverişli koşullar sunan kıyılarda mı yaşıyorsunuz? Denizleri gemiler ile doldurun, ticaret ve denizcilikle uğraşın; kısa ama parlak bir yaşam sürersiniz. Kıyılarınız yanaşmayı neredeyse hiç mümkün kılmayacak kayalıklarla mı dolu? O zaman tabiatla iç içe yaşayın ve balıkçılıkla geçinin; daha sakin, belki daha iyi ve kesinlikle daha mutlu bir yaşamınız olur.” 

Yunanistan’ın uzun kıyıları, adalarının çokluğu ve anavatana bağımlılığı, topraklarının verimsizliği ile birlikte dikkate alındığında, coğrafyanın halkı ve devleti denize mecbur eden bir faktör olarak karşılarına çıktığını söyleyebiliriz. Coğrafya, bazen sadece yakınlık faktörü nedeniyle denizde düşmanlıklar yaratır. Bu durum, donanma ve denizcilik gücü geliştirmeye katkı sağlar. İngiltere ile Almanya’nın Kuzey Denizi’ndeki yakınlığı; Fransa ile İngiltere’nin Atlantik Okyanusu ve Manş Denizi’ndeki yakınlığı; Rusya ile Japonya’nın Pasifik Okyanusu’ndaki yakınlığı; Türkiye ile Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki yakınlığı bu duruma örnek teşkil eder. Bu tip ülkelerin paylaştıkları denizlerdeki çıkarları çoğu zaman birbirleri ile rekabet halinde çakışır. Diğer taraftan coğrafyanın, günümüzde deniz gücü geliştirmek için vazgeçilmez önemde bir faktör olmadığı da bir gerçektir. 21’inci yüzyılda İsviçre ve Avusturya gibi kıyısı olmayan ülkelerin bile denizlere ciddi önem verdiği bir dönemin yaşandığı göz önüne alınırsa, coğrafyanın deniz ilgi ve çıkarlarına odaklı ülkeler için büyük bir faktör olmadığı anlaşılabilir. Şüphesiz denizcilik/deniz gücü geliştirmeyi devlet politikasına dönüştürerek, halkını denizcileştirebilen ülkeler için coğrafya, fiziki uyum ve ülke toprakların uzantısı gibi faktörler süreci kısaltıcı ve destekleyici rol oynar. Ülkenin büyüklüğü bir yandan halkın denize gereksinim duymaksızın yaşamasını sağlayabiliyorsa, denizciliğe olumsuz etki yapabilecektir. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan gerçek budur. Denizcilik/deniz gücü oluşturmada önemli bir etken de halkın karakteridir. Bir ülkede yaşayan insanların denize ve denizciliğe olan merak ve tutkuları şüphesiz güç oluşturmada ciddi kazanımlardır. Ancak unutulmaması gerekir ki, hiçbir halk denizci doğmamıştır; denizci olmuştur. Denizciliği tarihlerinin başlangıcından itibaren başaran ve bu birikimi sosyal, kültürel ve ekonomik bir varlık olarak devam ettirebilen uluslar, nesillerden nesle geçen alt beyne ait sosyo genetik kodlar ile deniz ve denizcilik tutku ve merakını yaşatabilmişlerdir. Ancak vurgulamak gerekir ki, halkın karakteri, devletin karakterinden etkilenerek şekillenir. Diğer yandan halk denizi seviyor ve istiyorsa, hükümeti ve devleti etkileyebilecek ve devleti denizcileştirebilecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.