Son günlerde Ege’nin altı kıpır kıpır, romantik Santorini’nin eski günleri aklına gelmiş de ürpermiş gibi. Şimdiki küçük titreşimlerin ne büyük bir felaket habercisi olabileceğini aklında tutan Yunanistan hükümeti Santorini’nin karanlık mazisini bildiğinden çok doğru olarak yoğurdu üfleyerek yiyor, adayı boşaltmaya gidiyor.
Santorini bizim kıyılara mesafesi, en yakın olduğu Knidos ve Bodrum’a yaklaşık 96 mil/180 km uzakta. Oluşabilecek bir tsunami dalgasının saatte 500 knot süratle ilerlediğini düşünürsek 19 dakika kadar yakında (kulağımı çekip, tahtaya vuruyorum). Denizdeki yaşamımda abartmayayım tsunamiciklerle flört etmiştim, neyse ki randevuya gelmediler. Umarım şimdi de gelmezler. 6 Şubat depremlerinin yıldönümü, acısı da hâlâ yüreğimizde, medyada deprem, tsunami tahminleri, yorumları. Bu kervana ben de katılacağım, çünkü bazı yorumların kibarcası beni tatmin etmediğinden diyeyim.
Bir de deniz çekilmeleri var. Akyaka’da 30 m, Sığacık’ta 200 m çekilmiş. Denizle ilgisi, bilgisi olmayan toplumumuza uygun yorumlar. Ben bir deniz adamı olarak, depremin kamçısı olarak gördüğüm tsunamiyi bir hatırlayalım istedim. Yalnız önce deniz çekilmesinin adını bir koyayım.
DENİZ ÇEKİLMELERİ
Olay bizim sularda yüksekliği ihmal edilecek kadar az olan “metcezir”dir. Ay ve daha zayıf olarak güneşin çekimi suyu yükseltip indirir. Olayı hava basıncı da etkiler, yüksek basınç bastırır, alçak basınç yükseltir. Bir üçüncü faktör ki şimdi görülen odur. Uzun süre esen kuvvetli rüzgâr koylardaki suyu iter, koyun yönüne göre boşaltır veya doldurur. Bütün dünyada metcezir dikine ölçülür. Sığacık’ta da Akyaka’da da deniz aynı miktarda çekilmiştir, demek ki Sığacık’taki açıkta kalan sığlık Akyaka’dakinden 170 m daha açığa uzanıyormuş, yoksa alçalan su seviyesi aynı. Medya daha dramatik haber olsun diye yatay mesafeyi belirtiyor ama artık lütfen yorumundan medet umduklarımız doğru terminoloji kullansınlar.
SİHİRLİ ADA SANTORİNİ
Adını Japonca “Liman dalgası”ndan alan “Tsunami”ye döneyim: 1997 yılında ikinci tur çıktığımızda uğradığımız Santorini’de yarın tepesinde elimde uzo, önümdeki muhteşem kratere baktığımda o zamanki Outdoor dergisine yazmışım:
Dünyada gördüğüm en olağanüstü adalardan biri olan Santorini’deyiz. Dün geceyi 11 mil kuzeydeki İos adasının güneyindeki güzel ve emin Manganari koyunda pırıl pırıl 4 m suda, bembeyaz kum üzerinde demirde geçirmiştik. Demirleme zorluğundan Kelebek’i İos’ta bırakıp feribotla Santorini’ye günlük bir ziyaret yapmak tavsiye ediliyordu ama biz turist miyiz? Demir yerini paylaştığımız Fransız teknesinden aldığım bilgi üzerine çok derin olan Santorini’de kıyıda bir şamandıra bulup bağlama şansımız olduğunu öğrendim, şansımızı deneyeceğiz. Sabah demir aldık.
Şanslıymışız, dün İos’ta yanımızda demirleyen lüks motoryat “Glafki” bahsedilen şamandıraya bağlamış, ben bağlayacak yer ararken kaptan Vasilis “Gel üstüme aborda ol, dört gün buradayım” dedi. Kelebek Glafki’nin yanında, kıyıya 40 m mesafede 46 m suyun üzerinde ara sıra son sürat geçen feribotların dalgalarıyla sallansa da hayatından memnun.
Bir volkanın kraterinde demirlemek çok ilginç, bir de bu volkan Akdeniz’in en ünlü adası Santorini olursa hayal gücü gemi azıya alıp insanın düşünme boyutlarını zorluyor.
Santorini, namıdiğer Thira adası dev bir yanardağ, doğuda ay şeklinde Thira ile bu ayın batıdaki ağzını kapayan Thirasia adaları dünyanın en büyük kraterini oluşturuyorlar (Yaklaşık 65 kilometrekare) M.Ö. 1400 yıllarında patlayan yanardağdan geride kalan adaların krater kıyıları 210 m yüksekliğine varan yarlarla çevrelenmiş ve bu kıyılar aynı diklikle 300 m de denizin dibine iniyor. Bu kadar büyük bir kütleyi havaya uçurabilen bu mega patlamayı tahayyül edebilmek benim beynimin sınırlarını aşıyor. Kraterin ortasındaki Kameni adası, halen aktif olan yanardağın bacası, sessizce tekrar kükreyeceği günü bekliyor gibi.
Daha önce dumanları tüten, hatta geceleri göğe yansıyan kızarıklıklarını seyrettiğim volkanik adalarda simsiyah kumların üstünde demirlemiştim. Pasifik’te Vanuatu’nun Santa Maria adasındaki 700 m yüksekteki Gharat volkanına tırmanıp deniz seviyesinden 400 m yükseklikteki sıcak krater gölünde yüzmüştüm. Yine Vanuatu’da elimdeki haritada gözüken Ambrim adasındaki yegâne limanın, vardığımda birkaç yıl önce yanardağın indifaı ile tamamen dolduğunu görünce açık sahilde demirlemek zorunda kalmıştım. O yanardağlar tropikte yemyeşil cangıl tarafından örtülmüşlerdi. Santorini’nin çıplaklığı ona daha vahşi bir hava veriyor. Kelebek’den etrafımızı çeviren yarlara baktığımızda kat kat lava ve kül tabakalarında olayı görür gibiyiz.
SANTORİNİ VE ATLANTİS
Mitoloji Thira (Santorini)’nın topraktan yaratılıp (başka nereden olacaktı ki?) bu yörenin ilahlarından Triton tarafından Jason ve Argonotlara hediye edildiğini söyler, daha sonra bu günkü yerde denize bırakılan Thira, antik çağlarda Kalliste (en güzel demek) olarak anılıyor. İlk adı Thira olan Santorini ismi Saint İrini’den gelmiş, insan yerleşimi M.Ö. 2000 yıllarında başlamış, Girit ile, Minoan medeniyetinin önemli bir üyesi. Ege ticaret yolunun göbeğindeki stratejik konumu Santorini’ye her devirde, önemli bir liman pozisyonu vermiş. Şimdi bizim kıyısında bağladığımız Oia kasabası 1914 yılına kadar Ege denizinin en büyük ticaret filosuna (280 yelkenli ile) sahipmiş. 1974 yılına kadar nüfusun yüzde 70’i deniz adamı olan Oia’nın bugün yüzde 20’si deniz adamı yüzde 75’i turizm sektöründe.
Atlantis efsanesi devamlı insanın zihnini meşgul etmiş, film yapımcılarına malzeme yaratmıştır. Plato’nun Atlantis’i izahı, tarihçileri bugüne dek düşündürmüş ve son yıllarda bu izah kuvvet kazanmış, şöyle ki; M.Ö. 1400 yıllarında Minoan medeniyeti aniden yer yüzünden siliniyor. Önceleri Mycenean istilasının sebep olduğu hipotezi kuvvetli iken Profesör Marinatos ve diğerleri bu mega infilakın sadece Thira’yı değil, yarattığı tsunami ile etrafındaki bütün adaları ve tabii ki Girit’teki medeniyeti de tahrip edebileceğini iddia ettiler.
Bu hipotezi güçlendirecek tarihin kaydettiği en büyük infilakı Krakatoa’nın indifaına bir göz atalım:
Endonezya’nın Java ve Sumatra adaları arasında yer alan, Krakatoa adasındaki yanardağ 26-27 Ağustos 1883 tarihlerinde indifa ettiğinde; 27 Ağustos sabahı saat 10.00’daki en şiddetli patlama Avustralya Alice Spring’den, Seylan’dan Malezya’ya kadar işitilmiş. Yarattığı atmosferik şok dalgaları ünyayı 3.5 kez dolaştı. Patlamanın şiddetinden 160 km uzaktaki evler bile ciddi hasar gördü, yaratığı tsunami (dev dalgalar 60m civarında yüksekliğe ulaşabiliyor) Java ve Sumatra kıyılarındaki 300 civarında köy ve kasabayı örtüp bölge nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden 36.000 kişinin ölümüne sebep olmuştu. (Endonezya’ya ikinci gittiğimde, hâlâ aktif olan volkana uğramaya heveslenmiştim ama tekne için berbat bir yerde, gitmedim. Oradayken bir öksürmesiyle “Anak -çocuk demek- Krakatoa adasını doğurmuştu.)
Krakatoa indifaıyla karşılaştırdığımızda; Krakatoa’da 23 kilometrekarelik bir krater oluşmasına karşın Thira’daki krater 65 kilometrekare, Girit adası sadece 60 mil mesafede. Krakatoa’dan beş misli güçlü olduğu tahmin edilen infilakın yaratabileceği 60-100 m yüksekliğindeki saatte 500 mil hızla ilerleyen dalgaların yakındaki adaları istila edeceğini düşünmek hiç de hayalci değil. Girit, felaketin üstüne tuz biber eken 10-15 cm kalınlığında asitli, volkanik küllerle de örtülünce toprak da en aşağı iki yıl ölmüştür (son günlerde bu antik kül tabakası Çeşme’de de bulundu).
Thira M.Ö. 236’da tekrar iş başındaydı, bu patlama Thisisia’yı Thira’dan ayırdı. M.Ö. 196’da kraterin ortasındaki Kammeni (Hiera) adası su yüzüne çıktı. M.S.1570’te Thira’nın güney ucu denizin derinliklerine battı. Üç yıl sonra küçük Kammeni doğdu, 1866’da iki yıl süren indifalarda Aphotessa adacığı doğdu ve sonra tekrar kayboldu. 1925-26’da tekrar indifalar ada coğrafyasını değiştirdi. Son olarak 1956 yılında, bu sefer de komşu Amorgos adasının kuzeyinde merkez üssü olan zelzele Santorini’yi vurup binalara oldukça büyük zarar verdi, bu zelzelenin yarattığı tsunamide dalgalar 17 m yüksekliğinde idiler.
Şimdi korkunç maziyi bir kenara bırakıp, 500 basamak tırmandıktan sonra hak ettiğime inandığım uzoyu uçuruma nazır tavernada yudumlarken Annette “Şimdi karşımızdaki Hiera’da küçük bir patlama olsa ne güzel olur” demez mi! Deli mi ne?
TSUNAMİYE KARŞI NE YAPABİLİRİZ?
Ben deprem uzmanı değilim. Bu deprem fırtınasının ne doğuracağı hakkında ahkâm kesemem. Bilhassa denizde teknesi olanların (olabilecek tsunamiye karşı ne yapabiliriz?) sorularına, kendi yaşadıklarımdan bakışımı kısaca paylaşayım.
Pasifikte Markiz Adaları’nda ve Yeni Zelanda’da demirliyken ikisinde de Şili’de olan bir deprem sonucu Pasifik ihbar sisteminden tsunami alarmı yayınlanmıştı. Nuku Hiva’da limanı boşaltıp bütün tekneleri açık denize çıkartmışlar. Ben çok korunaklı, dalganın geleceği yöne de kapalı küçük bir koydaydım (Daniel’s bay), yürüyüşte olduğumdan alarmı duymadım. Akşam oluyor, döndüğümüzde demirdeki tekneler biz ve bir diğer tekne hariç gitmiş? Radyoyu açıp alarmı öğrenince, artık derin suya (minimum 100-150 m derin) kaçacak vaktim yok. Tsunamidaş bir Alman teknesiyle birbirimizden uzakta 80 m zincir döşeyip yüksek bir tepeye çıkmıştık, elimizde telsiz limandan alarmın kaldırıldığının anonsunu bekliyoruz, ikimiz de el telsizi, pasaportları, sigarayı kapmışız da ateş yok, neyse sabaha karşı sulh geldi, döndük. Kıyıda kumsalda boyum kadar kocaman bir koral kellesi oturuyor, Daniel bunun bir evvelki tsunamide denizin dipten kopardığını söylemişti. Bizim tedbir???
Yeni Zelanda’da kopyası gibi benzer bir durum oldu, orada 1-2 m civarında bir yavru tsunami geldi, verdiğim kaloma idare eti.
Aslında yaşadığım en ciddi tsunami Teos Marina’daydı. Sığacık’ı birkaç yıl önce vuran mini tsunamiye marinada teknede yakalandım. Bütün gece yükselip alçalan denizin marinada yarattığı çamaşır makinesinden Kelebek’i zararsız kurtarıp sabah Kuşadası Marina’ya kaçırabildim. O deprem Samos’un güneyinde oldu yanılmıyorsam, Sığacık’a gelene, marinaya girene kadar tsunami dalgasının önünde engeller vardı, eğer okyanuslar gibi önünde engel adalar olmasaydı çok daha büyük dalga oluşacaktı. Sığacık’ta çok korunaklı yerdeki marinaya ulaşan dalgalar seyahat eden bir dalga treni değil, yükselip alçalan suyun mendirekten içeri dolup boşalmasıyla yükselen sulardandı. Hasarlar pontonların dipteki bağlantılarından, teknelerin pontondaki bağlarından kopmalarından oldu.
NASIL OLUŞUR?
Tsunami çok büyük bir su kütlesinin çok kısa zamanda yer değiştirmesinden olur. Daha önceki bir yazımda anlatmıştım ama kısaca şöyle: Her deprem tsunami yaratmaz. Denizin dibinde olan depremde tabakaların dikey hareketinden çökme veya yukarı hareket olursa, çok büyük bir toprak kayması veya buzul yavrulaması veya bir meteor düşmesi sonucu ani yer değiştiren büyük su kütlesinin yarattığı dalga denize attığınız bir taşın etrafındaki daireler gibi dışarı hareket eder, bu dalga treni çok büyük bir hızla (500 knot) ilerler. Dalganın dinamiğine baktığımızda, deniz üzerinde ilerliyor gibi görünse de sadece yukarı aşağı hareket ediyor, enerji dikine. Sığ suya yaklaştıkça, ilerleme sürati azalınca enerji ileri yönde artar, dalganın (basit benzetme) ayağı dibe takılıp tökezleyince de kırılır.
TEDBİRLER
O tsunami sonrası ben Kuşadası yolundayken beni arayan gazetecilerin ne tedbirler alınabilirdi sorularına verdiğim cevabı tekrarlıyayım:
Ege’de ve Akdeniz’de denizdeki denizcinin işine yarayacak bir erken ihbar sistemi olduğunu sanmıyorum, olsa da olan bir depremden tsunami olabilir tahmini yapacaklar. O depremden tsunami olabilir veya olmayabilir. Okyanus kıyısında olan devletler tsunami başladığını da haber verir, okyanusun öbür tarafındakilerin kaçacak vakti var ama burada pek şansımız yok. Ne yazık ki önerebileceğim tedbirler garantili değil. Denizdeyseniz eğer telsizinizi dinliyorsanız ve Sahil Güvenlik alarm vermişse, 100 m+ derin suya kaçın. Demirde yakalanırsanız, kaçacak vaktiniz yoksa, bütün zinciri döşeyin, kıçtankara iseniz koltuk halatlarını atın, teknenizle vedalaşın, kıyıya 30 m yüksekliğe çıkın. Tsunami ileri hareketine başlamadan önce sular anormal çekilir, işte sizin kaçmanız için son çağrı. Ama bu su çekilmesi o yukarıdaki su çekilmesi değil, hızlı, gözle görülür bir çekilme. Ooo ne oluyor diye denizi seyretme vaktiniz yok.
Diğer sorular “marinalarda ihmal var mı? Daha iyi yapılabilir mi?”ydi. Tabii her şey daha iyi yapılabilir de felaket seviyesinde bir tsunamiden korunabilecek marina dünyada var mı? Sanmıyorum? Teos’taki tecrübeye dayanarak belki şunları önerebilirim. Azami Teos’taki seviyede bir tsunamiye karşı tedbir almak Ege denizinde olan marinalar için düşünülebilir, ekonomik boyutu masaya yatırılabilir.
İlk akla gelen pontonlar dibe zincirle bağlanacağına yüksek kazıkların üzerinde inip kalksınlar, ponton bu kazıklara yandan yüklenecek lateral kuvvetlere karşı gurup bağlantısıyla birbirlerini desteklemelerine yardım eder. Teos’ta tonozlarından kopan bazı pontonlar teknelerle beraber bir ada gibi sürüklendi. Teknelerin palamarlarını da dipteki tonozlara değil, kazıklar üstünde inip yükselecek şekilde bağlarız. Mantıki ama kazık boyları ne kadar uzun olsun? Metcezir fazla olan ülkelerde bağlama sistemi böyle. Kazıkların boyu ekstrem deniz seviyesi yüksekliği + storm surge denilen fırtınanın iterek yükselteceği en fazla deniz seviyesi + 1 bilemedin 2 m olur. Onlar da 5-10 m tsunami dalgasına göre tasarlanmamıştır. Darwin-Avustralya’da bir marinada Panama Kanalı’ndaki gibi marinayı denizden ayıran kapı var ama o da devasa tsunami dalgasına değil, Darwin’deki dünyanın en yüksek ikinci metcezrine karşı yeterli.
Yukarıda anlattıklarım yavru tsunamiler için, eğer Santorini yine büyük bir tsunami doğurursa ona ABD’de uçaklarda hostesin çakılmadan önceki anonsundan “Be calm, put your tray up bend over”dan çarpıtılmış “Be calm, bend over and kiss your ass goodbye”dan başka bir şey yok.☸