YAT SÖRVEYİ-3: Stabilite

Yazı dizimizin ilk iki yazısında yat sörveyi ile ilgili piyasa araştırmalarından iş yönetimine, pazarlamadan raporun ana hatlarına kadar çeşitli konular, materyal kısmında ise metal ağırlıklı olarak tekne yapımında kullanılan malzemeler, bunların korozyonu ve korozyonun tespit edilmesi gibi mevzular vardı. Bu ay ise “stabilite” ile devam ediyoruz.

Yat sörvey işlemi çok ayrıntılı bir süreç. Geçen günlerde bir sörveyini izleme imkânı bulduğum bu işin en iyilerinden olan Deniz Giray’ın incelediği teknede girip çıktığı köşe bucak yerler, bulduğu önemli detaylar, ayrıntılı inceleme yaptığımı düşünen beni bile şaşırttı. Kendisine buradan da teşekkür etmek isterim. Daha iyisine ulaşmak için sürekli gelişmek şart. Bunun için sürekli okumaya, izlemeye ve deneyimli sörveyörlerden bilgi edinmeye devam ediyorum.

EN ZORLU 

MODÜLLERDEN BİRİ

Bu yazı dizisinin çekirdeği olan IIMS Yat ve Küçük Deniz Aracı Sörvey eğitiminde yer alan ana modüllerden biri de Stabilite. Açıkçası bu modül de çok zorlandığım modüllerden biri oldu. Mezunu olduğum Deniz Harp Okulu subay yetiştirirken aynı zamanda matematik ve fizik ağırlıklı bir müfredat izleyerek mühendislik diploması da verir; ben de bu kapsamda Endüstri Mühendisi diploması almıştım. Yani formüller ve hesaplamalara yabancı değilim. Ama stabilite hesaplarının en basitleri bile bana karmaşık ve zorlayıcı geldi. Bu vesile ile gemi inşa mühendislerine saygılarımı iletiyorum. 

Stabilite konusu aslında çok geniş. Özellikle yük gemilerinin, RoRo’ların ya da büyük yolcu gemilerinin aynı temele dayanan ama farklı odakları olan hesaplamaları var. Motoryat ve yelkenliler bu anlamda daha kolay iki tasarım denebilir. En azından yatların üzerinde stabiliteye büyük etki eden yük değişimi yok. Yelkenlilerde yelken alanından dolayı bazı özel hesaplamalardan bahsedebiliriz, onlar da çok karmaşık değil. Sonuç olarak yük gemilerinin stabilize hesaplarından daha basit ama genel olarak konuyu anlayıp sörvey için uygulanabilecek bazı temel bilgiler içeren zorlu bir modül Stabilite.

GELENEKSEL KAVRAMLARA DİJİTAL DESTEK

Gemi inşa mühendisliği (gemi ve yat tasarımı da diyebiliriz) geleneksel olarak iki temel kavramın etrafında şekillenen bir sanat olarak görülüyor: Geminin baştan sona dizaynını gösteren boyuna kesit bir çizim olan endaze planı ve “doğru görünüyorsa doğrudur” düşüncesi. Bu iki kavram günümüzde ulaşılan gemi çeşitliliği için yeterli olmadığından artık çok çeşitli çizimler, planlar, hatta Ocak sayısında yazdığım “Yatçılığın akıllı geleceği” yazısında belirttiğim gibi yapay zekâ destekli dijital programlar kullanımda. Özellikle yapay zekânın kullanımı baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Ülkemizdeki önde gelen yat üreticilerinden Mengi Yay’ın bir sonraki kuşak yönetici adayı Ramazan Mengi’nin yapay zekâ konusunda yüksek lisans yapmış olması ümit verici bir gelişme. Yacht Factory’den Hüseyin Doğan’ın da yapay zekânın kullanımına yönelik çalışmalar yapmakta olduğunu kendisinden duymuştum. Sektör bu alanda gelişecek, ümit ederim ki bu gelişme dünya ortalamasını tuttursun. 

AMAÇ “DURUMSAL FARKINDALIK SAĞLAMAK”

Tekrar konumuza dönersek, günümüzde bir geminin inşası çok daha multidisipliner bir alan haline geldi. İşin içinde çok çeşitli deniz oyuncaklarını denize indirip kaldıracak mataforalar, açılır kapanır küpeşteler, açılır kapanır demir loçaları, farklı elektrik ihtiyaçları, helikopter pisti, barı, grill’i, sanat eserleri, daha neler neler devreye giriyor. Hatta son gördüğüm bir teknede boks ringi var! Tasarım ve inşa sürecinde müşterinin bunlara benzeyen çok sayıda farklı “isteği” değerlendirilip işleme konmak zorunda. Bu modülde stabilite konusu tüm bu ayrıntılara girilmeden, detaya inilmeden, genel bir durumsal farkındalık sağlamak adına düzenlenmiş; deniz aracının temel unsurları, yüzer platformların yapısı, temel bilimsel prensipler ve matematiksel formüller ile deniz aracının kullanım amacına uygunluğunun değerlendirilmesi hedeflenmiş. Buna göre, modülde önce deniz araçlarının şekil ve ebatlarına yönelik tanımlarla işe başlanıyor. Gemi inşa tekniğini öğrenmiş içselleştirmiş profesyonellerin omurilikten konuştuğu birçok terim burada sıralanarak “aynı dili konuşmak için” bir zemin yaratılıyor. Sonuçta tüm sörveyörler gemi inşa mezunu olmadığından, çok ihtiyaç duyulan bir bilgi topluluğu bu. Burada terimlerin içerisine dalıp yazıyı ve okuru boğmayacağım.

STRES TİPLERİ 

Bu ayki başlığımız kapsamında; alan ve hacim ölçümü konusunda gemi inşanın temel formülleri, Simpson kuralları, bir tekneye etki eden kuvvetler ve moment hesabı, GZ eğrileri gibi konular ve bunların stabiliteye etkisi gibi hususlar söz konusu. Aslında burada aldığım bilgiler ilerleyen yazılarda bahsedeceğim yelken ve arma modülünde, faaliyetlerim arasında bulunan İngiliz Bayrağı Tonaj Ölçümü ve CE sertifikasyon müfettişliği için de çok işime yaradı.

Bu modüldeki ilginç konularından biri de teknelerde stres kavramı. Önceki yazımda bahsettiğim “duvarı nem yiğidi gam yıkar” sözünü hatırlatmak isterim. Teknelerde de tıpkı insanlarda olduğu gibi çeşitli stres tipleri ve bunların farklı etkileri var. Materyal modülünde çeşitli materyal, örneğin bir kanca ya da koçboynuzu özelinde incelenen stres konusu bu modülde tüm tekne için inceleniyor. Üretim materyaline göre stresin değişen etkileri, teknenin denizde bulunduğu sürede maruz kaldığı farklı stres koşulları, stresten en çok etkilenen alanlar ve buna dair çeşitli tasarım özellikleri bu kısımda inceleniyor. Stres tiplerine bir iki örnek verelim. Mesela tekne iki dalga tepesindeyse teknenin orta kısmı aşağı doğru bir miktar çöküyor (sagging). Bu esnada çökme olan yerin karina kısmında çekme stresi (tension) oluşurken güvertede de sıkıştırma stresi (compression) oluşuyor. Ayrıca sert havalarda dalgaların vuruşuyla oluşan vurma stresi (impact) ya da omuzluklardan alınan denizlerden kaynaklanan burulma stresi (torsion) farklı stres tipleri. Burada işin içine çoklu eleman analizleri giriyor ki buradan itibaren artık konu okuru sıkar bir hale gelecektir. Konunun bu kısmı sörveylerde güvertede gördüğümüz jelkot çatlaklarına, bazı durumlarda daha derine inen çatlak ve hasarlara doğru ilerliyor. Bu konu aynı zamanda kaza sonrası sigorta incelemelerinde de önemli bir temel teşkil ediyor.

SÜRTÜNME, PERVANE, YAKIT

Modülün sonraki konuları tekne yüzeyinin sürtünme etkisi, buna bağlı olarak pervane seçimi ve yakıt sarfiyatı. Özellikle pervane seçimi konusu ilginç. Teknenin ebadı ve su kesimi altında kalan yüzey alanı değerlendirilerek hangi ebatta bir pervane, hangi tip makine ve şaft kombinasyonu daha etkin olur sorusu yanıtlanıyor. Açıkçası üzerinde bulunduğum hiçbir teknede bunu düşünmemiştim. Özellikle üç yıl boyunca komutanlığını yaptığım çıkarma gemisinde sadece dümdüz denizde ilerleme değil, sahile kapak atma ve oturulan sahilden gemiyi koparıp çıkarma için hangi ebat pervane ve hangi tip makine gerekeceği nasıl hesaplanmıştır? Güzel günlerdi. Gençtik, heyecanlıydık, amirallerimiz ve komodorlarımız bize güvenip zorlu işler istiyorlardı. Bunun sonucunda 8 knot süratle sahile çıkarma yapıp, gemiyi karaya oturtarak birlikleri sahile çıkardıktan sonra 600 tonluk gemiyi oturduğu sahilden ayırıp en kısa sürede ters istikamete döndürmeye çalışıyorduk. Bu gücü bize veren pervaneleri, bu görevleri yerine getirirken tüm streslere göğüs geren gemimi gözümde canlandırıyor ve 140 sınıfı LCT çıkarma gemilerini üreten Türk tersanelerinin bugün geldikleri üretim kapasitesinin altında yatan tecrübeyi takdirlerinize sunuyorum.

Sörvey dizimiz gelecek ay IIMS Yat Sörvey Eğitimi’nde zorunlu modüllerden biri olan “Rapor Yazma” konusu ile devam edecek.☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.