Nazenin Özer – Sınırsız ehliyetli ilk Türk kadın yat kaptanı

Sizi pozitif enerjisi, kendine olan sapasağlam inancı, hatta kadınsın yapamazsın diyenlere olan inadı ile Türkiye’nin gencecik kadın kaptanlarından biriyle tanıştırıyorum. Hem de sınırsız yat kaptanı ehliyeti olan tek Türk kadın kaptan. Nazenin Özer. 

Size Türkiye’nin ilk kadın kaptanı diyebiliyor muyum? 

Hayır ama benim ehliyetime sahip olan başka Türk kadın kaptan yok, onu biliyorum. Benim ehliyetim sınırsız yat kaptanlığı ehliyeti. İstanbul limanına kayıtlıyım. 

Hikâye nerede, nasıl başladı? 

Doğma büyüme İstanbulluyum. Üniversiteyi de İstanbul’da okudum. Aslında aklımda deniz yoktu. Deniz çok sevdiğim ama sadece yaz tatillerinde gördüğüm, yüzdüğüm bir yerdi benim için. Çocukken psikolog olmak istiyordum ama kader, bir şekilde bir gazetede Piri Reis Üniversitesi’nin reklamını gördüm ve çok merak ettim. 

Hayat denizi sizin önünüze çıkardı…

Üniversiteye ekonomi üzerine girmiştim çünkü babam bir ekonomist. Okula girmeden önce birisi bana “Senin denizcilik okulunda ne işin var, sen oraya uygun değilsin!” dedi. Aslında okulu bir inat uğruna yazdım. Piri Reis Üniversitesi İktisadi İdari Bölümler Fakültesi Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Bölümü’ne girdim. O dönem çok az kadın öğrenci olduğu için ilgiyi artırmak amacıyla yüzde 10 kadın bursu veriyorlardı. Okuldaki puanlarımın yüksek olması nedeniyle bana bir bölüm daha okuyabileceğimi söylediler. Yine bir “kadınsın, yönetim oku, en azından ofiste çalışırsın” söylemlerine inat yat işletme yönetimine girdim. Staja başlayınca da karaya dönmek istemediğimi anladım. 

“BİR YERE ÇARPACAĞIM DİYE HERKES BEKLİYOR!” 

Türk yat sektörünü nasıl görüyorsunuz? 

En büyük mesele alaylı ve okullu çatışması. Alaylılar okulluları, okullular alaylıları sevmez. Eskiden yeterlilikleri aşmak için herkes bir kursa gider, biraz fazla para verip katılım yapmadan sınavdan geçmiş gösterirdi kendini. Artık liman başkanlığı her gün kursa katıldığına dair parmak izi istiyor. Bu konuda “kaptanım sektör çok zorlaştırılıyor, ehliyet alamıyoruz diye” çok şikâyet dinliyorum. Sen ehliyet alamıyorsun çünkü kolay yoldan almaya çalışıyorsun. Bu zihniyeti değiştirmek lazım. Eli kâğıt haritaya değmemiş kaptanlar var. Bu başka bir sorunu daha öne çıkarıyor. Yeterli bilgisi olmayan alaylı kaptan ucuz bir maaşa çalışmayı kabul ediyor, sonra bizler gerçek rakamları talep edince “siz çok pahalısınız” deniliyor. 

Sizce bir kadın neden kaptan olacağım der ya da demeli? 

Toplumun kadınlara bakış açısı kaptan olamayacağımız yönünde. Kadın aile kuracak, yapamaz diye düşünülüyor. Ancak bir erkek kaptan olup hayatını bu şekilde yaşayabiliyorsa bir kadın da bunu yapabilir. Halen bunu kimse idrak edemiyor. Zorluktan ziyade keyifli bir meslek de bir yandan. 

Denizde erkek olmakla kadın olmak arasında sizce ne farklar var?

Kadın denizcilerin dikkat mekanizması çok daha farklı şekilde çalışıyor. Biz daha hızlı odaklanıyoruz, dikkatimiz daha az dağılıyor, birçok şeyi aynı anda düşünebiliyoruz. Servisi takip ederken aynı anda seyir planı yapıyorum, misafirle konuşurken marina organizasyonunu yapıyorum. Çalıştığım erkek kaptanlardan gördüğüm, onlar tek bir soruna odaklanıp sadece onu çözebiliyorlar. Ama biz kadınlar öyle değiliz, her şeyi aynı anda yapabiliriz. 

Bir de erkekler teknik konulardan daha iyi anlar mevzusu var. 

Ben teknikten hiç anlamam. Arabam bozulduğunda direkt servise götürürüm. Ancak denizde işler değişiyor. Kısıtlı imkânlar, servis bulmak mümkün olamayabilir, tabii ki öğrenmek zorunda kalıyorsun. Öğrenmek de istedim çünkü bir şey arızalandığı zaman bakış açısı “kadın kaptan ya, bir şeyi yanlış yapmıştır” oluyor. O yüzden bunun için kurslara gittim, mühendislerden öğrendim. Artık dahil olabiliyor, çözebiliyorum. Bir kadından bir teknik bilgi beklemedikleri için de şoke oluyorlar. 

Kadınlar duygusaldır konusu önünüze çıkıyor mu? 

Ağladım ancak kimseye belli etmemek zorunda kaldım. Kabinimde sessizce ağladım çünkü dışarıdakilere o kozu vermek istemedim. Kendim için de değil sadece, arkamdan gelecek olanlar için, bunu kendime yediremediğim için. Çünkü bu önyargı inanılmaz! Bir marinaya yanaştığınız zaman yan tekneler panik oluyor çünkü bir kadın kaptan ve kadın ekip geliyor. Çarpacağım bir yere diye herkes bekliyor. Her şeyi bağlamışız, netayız, marinadaki gemiciler “Welldone captain” diye yanıma geliyorlar yani aferin çekiyorlar. Neden aferin? Ben işimi yaptım. 

HOUSEKEEPING’DEN KAPTANLIĞA

Peki bu durumlar sizi bırakma noktasına getirdi mi? 

Bazı anlar eşime “galiba bırakacağım, psikolojim kaldırmıyor” dediğim oldu ama ailem ve eşim özellikle, inanılmaz destek oluyorlar. Eşim de bir kaptan ve o alanda neler olup bittiğini çok yakından görüyor. Şu anda buradayım. Çok da memnunum devam ettiğim için. 

Eşinizle nasıl tanıştınız? Kaptan olacağınızı biliyor muydu?

Bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık. Kendisi başka bir denizcilik üniversitesindeydi. Kaptan olacağımı biliyordu çünkü mezun olmuş ve artık denize çıkmaya başlamıştım. 

Denizcilik kariyeriniz kaptanlıkla mı başladı?

Kadın olarak denizde iş aradığın zaman seni direkt hostesliğe yönlendiriyorlar. Ben housekeeper olarak sektöre girdim. Chief stewardess’lığa yükselip bir iki sene de o pozisyonda çalıştım, önüme çıkan bir fırsatla gemici pozisyonuna geçtim. Güverte pozisyonunda ilerledim ancak CV’m, ehliyetlerim, tecrübem birçok kaptana göre yeterli olmasına rağmen kadın olduğum için kaptanlık teklifi gelmiyordu. İş başvurularında her zaman yaşın çok küçük ve kadınsın diyorlardı. Sonunda kaptanlığa yükselebildim ancak bütün basamakları doğru bir şekilde tırmanarak geldim. İyi de oldu aslında, şu an her departmanı biliyorum. 

“KAPTANLIK TEKNE 

ŞOFÖRLÜĞÜ DEĞİLDİR”

Sizce kaptanlığın tanımı nedir? 

Başladığımda en korktuğum şey “Nasıl manevra yapacağım?” olmuştu. Ancak yatın yönetim şirketi “Korkma, en kolay kısmı manevra kısmı olacak” dedi. Gerçekten işin içine girdikçe anladım ki insan kaynakları, işe alımlar, misafir ilişkileri, teknik konular, regülasyonlar, denizcilik yasaları, yönetimi, güvenlik, tersane dönemi yönetimi, her şey benim sorumluluğumda ve en kolayı ise manevra yapmakmış. Bir tekneyi yönetmek aslında büyük bir  işletmeyi yönetmek gibi. Bir firmanın genel müdürü olmak gibi. Seyir yapmak, rota planı çizmek, havayı takip etmek hepimizin yapabildiği bir şey ancak asıl kaptanlık tüm departmanları ve görevlerini tek bir düzende idare edebilmek. Kısaca kaptanlık tekne şoförlüğü değildir. 

Hiç sert havalarda bir panik anı yaşadınız mı? 

Normalde çok korkmam, inançlıyımdır da. Buraya kadar geldiysem, bu yolun sonunu iyi ya da kötü göreceğim diye. Ama geçen sene bir marinaya yanaşırken kendime dedim ki bugün dünyada bir ilk olacağım, dümende ilk defa kalbi duran kaptan diye! Çünkü çok zor bir yerdi yanaşmak için ancak başarıyla marinaya giriş yaptım. 

Tüm ekibinizi neden kadın olarak kurdunuz? 

Aslında bu benim değil, tekne sahibinin tercihi idi. Başta bana da biraz değişik gelmişti. Zor işleri nasıl yapacaktık? Ağır işler gözümde büyüyordu. Aslında sadece önyargıymış. Bir oyuncak çok ağırsa bir değil iki kişi kaldırıyoruz. Bu gibi zorluklarda takım çalışması devreye giriyor. 

Çarkçı konusunu nasıl hallediyorsunuz? Kadın çarkçı var mı sektörde?

Bizim teknemiz 25 metre olduğu için çarkçısı da benim! Gemici ile birlikte gerek dışarıdan teknik destek alarak gerekse yönetim şirketinin desteği ile çözüyoruz. Önümüzdeki sene yat sahibinin tekne boyunu iki katına çıkarmak gibi bir planı var. Şimdiden önümüzdeki sene için çarkçı, bosun gibi görevlere kadın denizci aramaya başladık. 

“KONUŞUYORUZ, BAĞIRIŞMIYORUZ”

Tamamı kadın olan bir denizci ekibiyle çalışmak nasıl bir duygu? 

Kadınlar kişisel sorunlarını iş dışında bırakmayı çok iyi beceriyorlar. İş dışında sohbet ettiğimizde anlıyorum ki herkesin çok büyük sorunları var. Kimisi boşanma aşamasında, kiminin annesi vefat etmiş ama üzüntüsünü saklamak zorunda kalmış. İşi bir kenara bırakıp sohbet ettiğimizde ise herkes dökülüyor, ağlıyor, rahatlıyor ama iş hayatına kimse bunu yansıtmıyor. Kadınlar biraz daha “poker face” olabiliyorlar. 

Türk yat sektöründe daha fazla kadın olsaydı sektör ne yönde değişirdi?

Bence ilk önce üslubumuz değişirdi. Küfürler, bağırış çağırışlar azalırdı. Biz marinaya çok sessiz gireriz. Bizde bağır, çağır, halat at, tut olmaz. Biz kulaklığımızda telsiz anonslarımızla sessize manevramızı yaparız. Konuşuyoruz sadece, bağrışmıyoruz. Marinada ya da tersanede erkek personelin bize davranışı bile değişiyor, kıyafetler bile farklı oluyor, kendilerine çeki düzen veriyorlar. Daha fazla kadın olsaydı biraz daha toparlanırdık diye düşünüyorum, çok da güzel olurdu. 

Denizde uyguladığınız ritüeller var mı ya da batıl inançlar?

Bir kez komik bir şey yaşadık. Bir ara teknede sürekli bir arıza oluyordu ya da mürettebat rahatsızlanıyordu. Ben de bir gün teknede değildim. Eşim yan koyda demir atmıştı, onu ziyarete gitmiştim. Mürettebat aradı ve çekine çekine “bir şey oldu, söylememiz lazım” dedi. Yangın alarmını durduramıyorlardı Meğer Şaman adetlerine göre kötü ruhu kovmak için yaktıkları adaçayının dumanı sensörleri aktive etmiş. Tabii ki cayır cayır alarmlar çalmış. 

“STRESİ ÇÖZMÜŞ DURUMDAYIZ”

Eşiniz de siz de kaptansınız. 

Bir çocuğunuz olsa bu durum nasıl yönetilir mesela? 

Arada düşünüyoruz bir çocuğumuz olsa nasıl olur diye. Eşim zorlanmayacağımızı söylüyor çünkü biz vardiya tutmaya çok alışkınız! Bir vardiya listesi hazırlarız 4 saat sen bakarsın 4 saat ben. İşin şakası, birbirinden uzak kalmak gerçekten zor. İlk başlarda zorlanmıştık. İşin stresi ikimizde de vardı. Şu an onu çözmüş durumdayız. Genelde altı ay yazın çalışıp, altı ay kışın birbirimize zaman ayırarak yaşıyoruz. Sadece bu kış teknede büyük refit planı nedeniyle ben tersanede kalmak zorunda kaldım. Eşim yanıma geldi. 

Genç kadın kaptan adaylarına tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

Eğer toplumsal bir baskıdan korkarak adım atmak istemiyorsanız, kesinlikle öyle düşünmeyin. Çünkü bu, sizin yapamayacağınız bir şey değil. Zor değil, korkutucu değil. Hiçbir şey olmasa şunu soruyorlar: Teknede on tane adam bir kadın, ne yapacaksın onların içinde? Böyle de değil. Onlar senin çalışma arkadaşların. Tabii ki çoğu sektörde olduğu gibi bizde de mobbing var ama bu senin aşamayacağın bir şey değil. İlk adım, korkmamaları ve özgüvenli olmaları. Biz ne kadar kendimizi öne çıkarmaya çalışsak da maalesef sektör henüz buna çok müsaade etmiyor. Bir de CV’leri ne kadar dolu olursa ve ne kadar kendilerine eğitimler eklerlerse, o kadar iyi olur. Çünkü bir yerden öne çıkabilmek lazım.☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.