Başlıktaki soru gözümün önüne TV’deki bir komedi skecinde balkonunda çekirdek çitlerken apartmandaki tatile gitmek, evlenmek, vs niyetindeki komşulara “otur evinde” diyerek hayallerini söndüren bir karakteri getirdi. Karını boşamak istiyorsan tekne al derler ama siz ona bakmayın, biz Annette’le 25 sene teknede 24\365 birbirimizi öldürmeden yaşadık. En güzel yıllardı…
Neden durup dururken başını belaya sokuyorsun? Satın alacağın problemler birbirinin öne geçmek için sırada itişip duruyor. Marina parasıyla tamirci ön sırada, biri ötekini dirsekliyor. Arkadan karın bağırıyor, “tatil dediğin bu mu, içim dışıma çıktı. Bütün tatillerimizde bir yarıştır tutturdun. Baksana herif demirini neredeyse bizim kokpite atacaktı! Arabeskten kafam şişti.” (Bunda hanımefendiyle beraberim, başlı başına bir boşanma sebebi olabilir.)
Karını boşamak istiyorsan tekne al derler ama siz ona bakmayın, biz Annette’le 25 sene teknede 24\365 birbirimizi öldürmeden yaşadık. (En güzel yıllar)
Gözümün önüne TV’deki bir komedi skecinde balkonunda çekirdek çitlerken apartmandaki tatile gitmek, evlenmek, vs niyetindeki komşulara “otur evinde” diyerek hayallerini söndüren bir karakteri getirdi. Onların hayalini daha çok ekonomiden vuruyordu ve sonunda hepsi “Allah belanı versin, haklısın” deyip kös kös evlerine dönüyordu.
Hayatın önümüze attığı şeyleri her zaman mantığımızla tartıp ölçüp biçemeyiz. Burada bir sürü örnek atabilirim önünüze, ama sunulan hayal mi rüya mı her neyse öyle çekici ki çekirdek çitleyen feşmekân efendi ne derse desin, romantik komedi filmindeki “Pretty Woman”ın peşinden gidersiniz. Ben gittim. “Bahriyede kal emekli ol” diyen çitleyen adam değil de anamdı, ama emekli olmadım. New York’ta milyoner olacaksın dedi kafamdaki mantıklı çitleyen adam ama milyoner de olmadım. Ama ne oldum? Çitleyeni dinlemediğimden mutlu oldum.
YAT MARKET DE DÖNÜŞ YAPTI
Şimdi boat show’ların, sergilerin mevsimi, bizim dergi de sizi tavlamak için ağız sulandıran yeni yat reklamlarıyla dolu. Nedense bu reklamlarda hep elinde şemsiyeli içkilerle uzanmış “babe”ler var! Bilmiyorsanız söyleyeyim, onlar opsiyonel, yatla gelmiyor (Aslında bu bir “false advertisement-sahte reklam-”). Neyse biz dünyaya dönelim.
Gözlüğünün üstünden bakıp size şşşiişşt şişşşt deyip çekirdek kabukları atan çitleyen adamın cesaret kırmasında en önemli olanı ayağınızın üstüne örttüğünüz yorganınız. Ayağınız açıkta kalıyorsa büzülüp deniz dergileri okumaya devamdan başka çare yok. Ona çare bulacak uzun beyaz sakallı bilge belki gökte bulutların üstünde oturuyordur. Ben, “nasıl bir yat alayım?” sorunuza yardımcı olmaya çalışayım…
Ülkede yat piyasası pandemiden beri “covid”lendi herhalde, ateşini sabit tutamıyor. Önce insanların marinalara bakışı yeni bir şekil aldı. “Yazlık ev yerine yazlık tekne!!!” güzel fikirdi, “denize nazır”dan da öte, denizin içinde. Virüsten uzak, ev halkı mutlu, eşin tekne kımıldamadığından, çocuklar arkadaş grubundan. Buradan işe gidip hafta sonları onlara katılırsın.
Tabii arz talep, yeni yat imalatı geride kaldı, marinalar doldu, fiyatlar arttı. Her dalgalanma gibi yat market de bir dönüş yaptı. Satıcı marketten alıcı markete döndü. Yat inşa edenler “iki yıl sonraya ancak teslim ederiz”, marinalar “yer yok” derken. Ben ve benim gibi satmak isteyenler iyi fiyat alırız dedik. Dedik de, yılbaşından beri Kelebek’i arayan soran yok. Tekne inşa edenlerin elinde hazır tekneler, marinalarda satılık ilanlı tekneler var. Belki de rüyanızı gerçekleştirmek için iyi bir zamandır.
Her neyse, ben ekonomist değilim, işin ekonomisini bir kenara bırakıp “nasıl bir tekne alalım”a bakalım.
Sizin önünüzdeki en önemli soru, tekneyle ne yapacaksınız, bunu zaten daha önce yazmıştım ama atacağınız ilk adımdan önce bir daha bakalım, ayakkabınızı yanlış ayağa giymek istemezsiniz.
BEN NASIL BULAŞTIM
Türkiye’de deniz subayı maaşıyla denizde ancak kâğıttan kayık yapıp yüzdürebilirdim. Ayrıldıktan sonra New York’ta deniz kenarında bir kasaba Port Washington’da yaşıyordum. Bizim koyda üç marina, üç yat kulübü, birkaç tane sportsman kulübü vardı. Her hafta koyda “Tursty thursday” (susamış perşembe) diye yarışlar olurdu, adının çağrıştıracağı gibi yarış sonu benim müdavimi olduğum pub’ta susuzluk giderirdi katılanların çoğu. Üç beş kuruş yapınca “arkadaşların teknesi yerine kendi teknem olsun” benim ilk nedenim oldu. İlk Kelebek, 22 feet Catalina idi. En küçük divizyonda yarıştık. Birkaç yıl sonra gözümü daha büyük yarışlara ve dolaşmaya diktim. İkinci Kelebek, 34 feet Irwin’di. Hızlı bir tekneydi, güzel yarışlarda güzel vakit geçirdim. Eşimden ayrılmıştım, çocuklar da kendi başlarına okula gidiyor, ev kirası vereceğime içinde yaşayabileceğim bir tekneye geçmek akıllıca geldi. Böylece Kelebek II gitti, yine Irwin olan Kelebek III ortaya çıktı. 41 feet teknenin masrafı ev ve arabayı da sattıktan sonra içinde yaşayacağımdan ilave bir yük olmadı.
Henüz Dünya’yı dolaşmak diye bir fikrim yoktu. Kendi kritiğimi yapınca Kelebek III’ün çok iyi bir ev “live aboard” olduğu ama dünyayı dolaşmak için yapılmadığını söyleyebilirim. Yine de her okyanusta 110.000 mil üzerinde dolaştı. Benim niyetimi öğrenince arkadaşlar “böyle sıradan bir tekneye böyle bir macerada nasıl güveniyorsun?” sorusuna oğlum Kaan “Joshua Slocum’un motorsuz, ahşap teknesi Kelebek’ten daha mı iyiydi?” cevabını vermişti. Neticede iş yorganda bitiyor, ben de Swan, Hallberg Rassy gibi bir tekne tercih ederdim ama onlar benim yorgan değil, yatak odasının dışında.
HANGİ TEKNE VE NEDEN?
“Neden bir tekne alacaksın”a dünyayı dolaşacağım dersen oturup birkaç sayfadan fazla konuşuruz.
Türkiye’deki çoğunluk gittikçe boyunu yorganın ölçülerinin dikte ettiği en büyük tekneye yöneliyor, bunu marinalardaki pontonlarda görüyorum. Arada bir Yunan’a kaçamak için, yazlık olarak kullanmak için, varlığı sergilemek için (kötü manada söylemiyorum, kıskançlık falan değil, kazandığını güzel harcamak diyelim) alınan tekneler. Bunlar yelkenli de olur motoryat da.
Bir arkadaşın katamaranı vardı satıp yine katamaran ama motoryat aldı. Gerekçesi “yelkenle 5 knot tıngır mıngır yollarda geçirecek vaktim yok” idi ki mantıklı. Bu kesin bir karar, denizden ne istediğini artık biliyor. Ama ikinci teknede buna ulaştı.
Daha az bir grup yarışa odaklı, onların alacağı tekne hayal ettikleri performansı verecek şekilde olmalı. Tamamen yarış odaklı, konfor arama, bu da kesin bir karar, bence en iyi çözüm birkaç arkadaş ortaklığı, böylece ekip derdi de yok.
Club racer-cruiser diye bir sınıf çıkarttılar, işte New York’ta ben öyleydim ama daha çok cruiser’dım, yarış kazanmak sadece sonra pub’ta arkadaşla dalga geçmek içindi, teknedeki rahatımı feda etmezdim.
Boat show’larda en çok satılanlar sanırım bunlardır. Bunlar Ege, Akdeniz havzasında dikkatli kullanırsanız her yere gidebilirler. Böyle bir “pretty woman”a gönül verirseniz, tekneyi çok çok az kullanacağınız yarış performans zımbırtılarıyla doldurmayın derim. Hemen gözümün önüne gelen bir iki şey. Direği arkaya eğip yelkene şekil vermek için kıç istralyaya palanga eklenmiştir. Arkadaşınıza sorun bakalım ne kadar kullandı veya hiç kullandı mı? Bir de palangaya bakın kıç ıstralyada kaç potansiyel kırılma noktası sisteme giriyor? Palanga yerine aynı boyda aynı kalınlıkta tel kullanılır, yarış zamanı palangayla değiştirirsin. Yeni dizaynlarda dik, hatta negatif baş hemen hemen ortak. Su hattı uzunluğu sürate katkı yapar, tamam ama denizde hiçbir şey bedava değil, bunun bedeli de, demir alırken bodoslamaya vurmak, başın “flare” eğimi neredeyse olmadığından orada daha dar güverte alanı. Söylediklerim bu tasarımları tenkit değil ama tekneyle ne yapacağınızı düşünmeniz için. Yoksa belki gösterişi beğenene daha güzel geliyordur.
Son olarak teknenin size neler verdiğinden çok neler veremediğine bakın derim, eşiniz burada size “Aaa iki tuvaleti yok. Kokpitteki masa küçük” gibi çok değerli görüşler verir. Herkesin kırmızının değişik tonlarında çizgileri vardır muhakkak.
Haa, bir de “aslında yelkenli istiyorum ama önce bir motoryat alayım, sonra geçeriz ve öğrenmek için şimdilik küçük bir tekne alayım sonra büyütürüz” gibi şeyler duyuyorum. Ne istediğine karar vermek için bir tekne almak, sonra onu satınca alacağınla yeni baştan başlamak!?!
Nasıl bir tekne istediğini anlamak için charter, öğrenmek için okullar var…☸