Tarımda PROTEİN azalışı!

İklim değişimi dediğimizde sıralayacağımız başlıklar arasında ilk sıralarda herhalde “KURAKLIK” gelir değil mi? Sebze-meyve-narenciye, tahıl, fındık-fıstık…  Siz devam edin artık. Şimdi ben size 2050 yılına kadar milyonlarca insan yine iklim değişikliği yüzünden protein eksikliği ile karşı karşıya kalabilir desem ne dersiniz? Ne alâka şimdi proteinle bu tarımsal ürünlerin demeyin. Beraber inceleyelim bakalım, işin detayı neymiş ne değilmiş.

Umarım 2050 yılına şunun şurasında 30-31 yıl kaldığını, geçmişle kıyasladığımızda 80’lerle olan farka göre daha kısa bir zaman olduğunu hatırlıyoruzdur. Dolayısıyla iklim değişimini tüm şiddetiyle yaşarken bugünlerin gelip sorunların kapımızı çalacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktur umarım. Neyse konumuz protein, hazırsanız gelin hadi.

Protein insan vücudunun temel olarak ihtiyaç duyduğu üç bileşenden birisi; insanın olmazsa olmazı, hepimiz biliyoruz. Önemini çok da fazla vurgulamama gerek yok aslında; hem zaten biliyorsunuz, hem de alanım değil.

ŞEKER ARTIYOR, PROTEİN SEVİYESİ DÜŞÜYOR

Ben işin biraz daha konumuzu ilgilendiren kısmından bahsedeyim. Atmosferde sürekli artırmaya doyamadığımız karbondioksit seviyesi, pirinç ve buğday gibi temel ürünlerde protein miktarını düşürüyor. Şimdi iki tane çalışmadan elde edilen iki önemli bilgiyi birleştirip çıkan sonucu söylüyorum: Bitkiler 30 yıl öncesine göre daha fazla karbondioksit absorbe (yutuyor) ediyorlar. Belki biz hayatta kalabilelim diye bunu yapıyor, bilmiyoruz. Ama insanoğlu durmuyor. Ağaçlar, çalılar ve diğer karada yaşayan bitkiler yüzde 17 daha fazla sera gazı emiyor. Şimdi bu birinci bilgimiz. İkincisi ise bitkiye giren karbondioksitin fazlası bitkideki nişasta miktarını artırabilen bir özelliğe sahip. Yani şeker artıyor, protein azalıyor. Bakın nasıl bir bağlantı var: Biz fosil yakıtları yakıyoruz ya da herhangi çevreyi kirleten, ona zarar veren birtakım faaliyetlerle atmosfere karbondioksit salıyoruz ve bitkiler normalde aldığı karbondioksit miktarından daha fazlasını havadan çekiyor çünkü bulunduğu ortamda daha fazla karbondioksit var, havayı dengelemeye çalışıyor belki de. Daha sonra bu bitkinin bünyesine aldığı karbondioksit, şeker miktarını artırarak protein seviyesini düşürüyor ve sonuç yine insana dönüyor. Protein eksikliğine yol açarak hastalıklara da zemin hazırlıyor.

Protein eksikliğinin insanda kas zayıflaması, yaraların geç iyileşmesi, saç dökülmesi, bağışıklık sistemi zayıflaması ve uzmanlarının bu temel başlıkların üzerine ekleyeceği onlarca zararı var. Bakın Birleşmiş Milletler’in küresel beslenme bilgisinde yeteri kadar protein alınmadığında büyümenin yavaşlayacağı, hastalıkların daha yaygınlaşacağı ve erken ölümlerin daha da artacağı yer alıyor.

Harvard Üniversitesindeki araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmada, bitkilerin yüksek karbondioksit konsantrasyonlarına maruz kaldığı açık alanlar kullanmış. Dünyadaki insanların yüzde 76sı, özellikle de dünyanın yoksul bölgeleri, günlük proteinlerinin çoğu için bitkilere güveniyor. Ve eğer bu bitkilerdeki nişasta artışı-protein azalışı devam ederse bundan en çok etkilenen ülkeler Sahra Altı Afrika bölgesi ile pirinç ve buğdayın anavatanı Güney Asya olacak. Rakamlar gerçekten çok çarpıcı. Bakın yalnızca Hindistan tek başına, standart bir beslenme için konuşuyorum, proteinin yüzde 5,3ünü kaybedebilir ve bu da tahminen 53 milyon insan protein eksikliği riski altında kalacak anlamına geliyor. Hâlihazırda zaten kıtlıkla mücadele veren Afrika için durum daha vahim olabilecek, en çok etkilenen bölgelerden birinin de burası olacağı düşünülüyor.

Birkaç rakam daha verip yavaş yavaş konuyu toparlayalım. 2050 gibi yakın bir zamana kadar CO2 konsantrasyonları arpadaki protein içeriğinde yüzde 14.6, pirinçte yüzde 7.6, buğdayda yüzde 7.8, patateste de yüzde 6.4 azalışa sebep olacak; hesaplamalar böyle. Bu arada karbondioksit mağduru tek besin protein değil. Demir ve çinko gibi önemli minerallerde de azalma gözlemlenmiş.

ÇÖZÜM: KARBON SALINIMINI AZALTMAK

CO2 seviyeleri tahmin edildiği gibi yükselmeye devam eder ise ki devam edeceği konusunda sanırım kimsenin şüphesi yoktur, zira temiz enerji yatırımları ve kullanımı artarken fosil yakıt tüketimi ve yatırımları devam ediyor. Dolayısıyla yenilenebilir enerji oranı toplam  enerji içinde artsa da toplam fosil yakıt tüketimimizi aşağı çekmiyoruz. Bu da 18 ülkenin nüfusu 2050 yılına kadar protein alımında yüzde 5ten fazla kayıp yaşayacak sonucunu doğuruyor. Çünkü pirinç, buğday ve diğer temel bitkilerin besin değeri azalmış olacak.

Çözüm ne? Tabii ki cevap çok kısa: “Karbon salınımını azaltmak”. Ek olarak da, daha çeşitli beslenme şekillerini desteklemek, temel bitkilerin besin içeriğini zenginleştirmek ve CO2’ye karşı daha az hassas ürünler yetiştirmek olabilir

Ya sorma, böyle. Hiçbir şey yapamıyorsan, yine tüket ama israf etme. Yazmıştım; sırf gıda israfının önüne geçsek ne bu kadar sorunlar afetler hastalıklar yaşayacağız, ne de bu yazıyı okuyacağız. Çiçekten böcekten konuşup, içine girmeye başladığımız bahardaki aşklardan dem vuracağız. Hadi gelecek ay, birkaç sayfa ileride ya da geride, yine buralarda buluşalım. Sağlıcakla kalın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.