Denizle çocukluğunda tanışan, gençliğinden bu yana da teknelerle haşır neşir olan MESA Holding CEO’su Mert Boysanoğlu tam bir mavi tutkunu. Bugüne kadar her türlü tekneye binen Boysanoğlu’un hayalinde ise Swan ve Oyster gibi yelkenliler var. Ama önce sadece oğluyla birlikte kullanacağı küçük bir yelkenli almayı planlıyor. Röportaj EYÜP ÖZEL, Fotoğraflar UTKU TONGUÇ TOPAL
Deniz ve tekne tutkunlarıyla buluştuğumuz sayfaların bu ayki konuğu inşaat sektöründe yarım asrı deviren MESA Holding’in CEO’su Mert Boysanoğlu. 40’lı yaşlarının ikinci yarısında, iyi eğitim almış, başarılı bir iş insanı kendisi. Oxford School Of Architecture’da mimarlık alanında lisans ve Oxford Brookes School Of Town Planning’de şehir bölge planlama alanında yüksek lisans yapıp yurt dışında iş hayatına başladıktan sonra MESA’da çeşitli görevlerde bulunmuş. 2022’den bu yana da MESA Holding CEO’su. Yirmi yılı aşkın süredir iş hayatının içerisinde ve yoğun tempodan uzaklaşıp nefes alabildiği yer ise deniz… Mert Boysanoğlu ile -kurulması kendi fikri olan ve üç yıldır parkurlarda boy gösteren- başarılı yelken takımı MESA Sailing Team’in Setur Fenerbahçe Marina’daki teknesinde buluştuk ve deniz tutkusuna dair her şeyi konuştuk.
ÖNCE DENİZİN ALTI, SONRA ÜSTÜ
Sohbete deniz tutkunuzla başlamak isterim. En başa gidelim mi? Denizle tanışmanıza…
Denizle tanışmam Erhan Bey (Boysanoğlu, babası) vasıtasıyla, önce denizin altıyla oldu diyebilirim. Sekiz dokuz yaşlarımda dalmaya başladım. Denizin büyüleyici doğasıyla Erhan Bey’i takip ederek tanışmış oldum. O çok büyük bir deniz tutkunudur.
Nerelerde dalıyordunuz?
O zamanlar Bodrum’da Küçükbük’te dalardık daha çok. Orada bir evimiz vardı. Arada sırada da Datça’daki evimize gittiğimizde orada dalardık. Esas Mersin’de, Silifke Yeşilovacık taraflarında bir sitemiz vardı MESA Akdeniz Evleri isminde. İlk defa otel, yazlık konseptini beraber planladığımız güzel bir projeydi. O projenin yapılışı sırasında, yani 90’ların başlarında, Erhan Bey orada çokça dalış yapmıştı. Hatta eski bir balıkçı teknesini batırtmıştı, balıklar yuva yapsın da biz de dalalım diye.
Peki, tekneyle tanışmanız nasıl oldu?
Çok eskiden yurt dışına gittiğimizde oralardaki denizlerde tekne kiralardık. Ağırlıklı bir iki gün konaklamalı ya da balık tutma amaçlı. Erhan Bey büyük balık tutkunudur çünkü. Kiralık teknelerle sıklıkla mavi yolculuk da yapardık. Ama benim ilk tekne sahibi olmam 1996 yılına denk geliyor galiba. Üniversitenin ilk yıllarında Erhan Bey bana bir tane Regal tekne hediye etmişti. Hiç unutmuyorum denize indirdiğim ilk günü. Epey heyecanlanmıştım.
Nasıl bir tekneydi?
Regal 2150 LS, Türkiye’ye ilk gelen Regal’di. O zaman için çok yeni bir teknolojiydi. 21 feet’lik, içten takma motorlu, tek kamaralı güzel bir tekneydi. Tam böyle Bodrum’da sağa sola gitmelik, rahat bir tekne. İçten takma o boy tekne yoktu o zaman bizim sularda. Benzinli 275 beygir V8 motorla 48-49 knot sürat yapıyordu. Gündoğan’dan Türkbükü’ne kadar gezerdik arkadaşlarla. Çok hoşuma gitmişti. Bütün bakımlarını da kendim yapıyordum. Onu üç-dört yıl kullandım.
Sonra hangi teknelere oldu hayatınızda?
Bodrum’da yaşadığımız için koylara, Yunan adalarına gidelim diye bir Absolute almıştık Regal’den sonra. 52 feet’lik spor bir motoryattı. Kendimiz kullanarak gidiyorduk her yere. Ama esas tekne sahipliğimiz Ferretti 830 alınca oldu diyebilirim. Üç dört yıl da onu kullandıktan sonra şimdi Sanlorenzo SD96 aldık. O da çok güzel bir tekne. Erhan Bey’in bir de balıkçı teknesi var. Balığı seviyor diye çift motorlu bir Axopar 37 aldık. Tam bir balıkçı teknesi olarak donatıldı. Bu dördüncü balıkçı teknesi. Bende de şu an bir Ribco 36 bot var, Bodrum’da sağa sola gitmek için. Bir de Sacs var 43 feet’lik Strider. Onu da powerboat gibi kullanıyoruz, süratli bir tekne. Biraz daha uzun mesafe gideceksek onu alıyoruz. Belki bu sene botu satıp bir tane Pardo alırım. St Tropez’de kiralamıştım, çok hoşuma gitmişti.
Hep motoryatlaydınız yani?
Aslında şahsi olarak yelkenli maceram çok sık oluyordu arkadaşlarımla. Biz her sene beş yakın arkadaş 43 feet’lik bir Beneteau yelkenli ile tatile çıkardık. Kos-Knidos, oradan Simi, Simi’den Marmaris-Rodos rotasında. Altı yedi günlük kaçamak programlarımız olurdu. Üniversite yıllarımın son dönemlerinde yelkeni bana ilk sevdiren bu olmuştur. Minimum mazot tüketip bol bol yelken yapardık. Sonra arkadaşımıza zorla bir tane Jeanneau Deck Saloon yelkenli bile aldırmıştık. O teknenin de ilk seyrini biz yapmıştık. Fırtınalı bir havada Bodrum’dan Kos’a baya hırpalanmıştık. Yine aynı tekneyle Rodos’ta da büyük bir macera atlatmıştık.
BABA-OĞUL YELKENLİ HAYALİ
Yeni bir tekne alma planınız var mı?
Evet, fırsatım olsa, zaman ayırabilsem… Bu sene mesela çok istedim yelkenli bir katamaran almayı. Altı yedi yıl önce İon Deniz’inden bir katamaran seyahati yapmıştık. Daha yeni suya inmiş 52 feet Lagoon bir yelkenli katamaranı Lefkada’dan kiralayıp Zakintos’a kadar inmiştik. Muhteşem bir deneyimdi. Sonra power katamaran mı alayım diye de düşündüm, daha hızlı gitmek için. Sonra da trawler baktım, gittim bir Apremare ile pazarlık yaptım hatta. Maestro 82 modeldi. Şimdilik biraz durdum ama yakın dönemde kendime bir tekne almak istiyorum.
Hayalinizdeki tekne ne peki?
Aile teknelerimiz hep motoryat ama ben kendime bir tekne alsaydım yelkenli olurdu. Mesela bir Swan. Swan’lar benim için dünyanın en güzel tekneleri. Oyster da olabilir, onları da çok seviyorum. Katamaranda da Sunreef’i beğeniyorum. Ama muhtemelen oğlumla kullanacağım küçük bir yelkenli alacağım önce, 45 feet civarı.
Neden böyle küçük bir tekne istiyorsunuz?
Çok imreniyorum görünce. Çoğunlukla Avrupalıları görüyorum bizim kıyılarımızda, adam dümende, karısı başüstünde, küçük çocukları usturmaçaları yerleştiriyor… Çok güzel bir görüntü. Oğlumla kendime bir tane küçük yelkenli alayım, biz kendimiz olalım sadece istiyorum. Çünkü eşler çok yelkene gelmiyorlar artık. Biraz meşakkatli geliyor onlara. Ben çok istiyorum ufaklığın yelkenle büyümesini.
Oğlunuzun denize ve tekneye ilgisi nasıl?
Demir, henüz 9 yaşında. 7 yaşından beri Bodrum’da yelken dersleri alıyor. Mesa Sailing Team’in kaptanı Utku (Çetiner) sağ olsun bize bu konuda da yardımcı oluyor. Bu sezon Fransa’ya götüreceğim onu, bir ay yaz okuluna gidecek orada. Yelken eğitimini geliştirmesini istiyorum. Sonra da hayalim küçük bir yelkenli tekne alıp oğlumla yelken yapmak. Baba oğul birkaç gün değerli vakit geçirmek. Bunu yapacağım.
ÇOK BÜYÜK TEKNELERİ SEVMİYOR
Yaptığınız en uzun deniz seyahati hangisiydi?
Güneyde yaptığım 12 günlük bir tekne seyahati olmuştu. Bir aile gezisiydi. Kekova-Kaleköy tarafını çok görmek istiyordum, hâlâ da gidemedim. O tatilde işte o bölgeyi de görürüz diye yola çıktık ama 12’nci günde artık yeter diyerek bıraktık. Onun dışında Vietnam’da, Ha Long Bay’de bir seyrim oldu. O da enteresan bir deneyimdi benim için. Orada üç gün zaman geçirdik teknede, eşim çocuklar ve bir aile daha vardı beraberimizde. Doğası muazzam, çok etkileyiciydi. Benim için enteresan deniz seyahatlerinden birisi o olmuştur.
Teknede nasıl vakit geçirirsiniz? Teknenin neresinde olursunuz mesela?
En çok denizde olmaktan keyif alırım. Teknenin de kıç tarafındayımdır hep. Alırken de bir teknede benim için en önemli şeylerden birisidir kıç tasarımı ve oranın genişliği. Bir de çok oversize tekneleri seven biri değilim. Mesela Ege Denizi için bana göre optimum bir büyüklük var. O büyüklüğü geçince denizden de istifade edemiyorsunuz. 24-26 metre bana göre ideal. Bunun üstü olunca hinterlandı büyütmeniz lazım. Eğer o büyüklükte bir tekneniz varsa ve Türkiye sularındaysanız yazık. Onun gitmesi gereken bana göre Akdeniz sularıdır. Çok kolay bir iş değil kesinlikle, uzun zaman ayırmanız gerekiyor. Ben eğer o boy bir tekneye geçersem bu amaçla geçerim.
Tekneye ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?
Güneyde yılda iki haftadan fazla zaman ayıramıyorum şu an.
Nerelere gidiyorsunuz genelde?
En çok Leros’a gitmeyi severim eskiden beri. Takis’in restoranı Mylos’a gideriz. Takis ile Erhan Bey çok iyi dostlardır. Erhan Bey mutfağına girip yemek yapardı, o zamanlar Mylos bu kadar meşhur değildi. O bölgeden en sevdiğim restoran odur. Bu sene Paros’a gittim. Orayı da çok beğendim. Helikopterle gittim, seneye tekneyle gideceğim inşallah, arkadaşlarla beraber.
Paros bu senenin yıldızıydı sanki.
Yanı başında Mykonos var. Mykonos biraz fazla turist çekiyor ve kalabalık. Ben Mykonos’a 97’den beri gidiyorum. Nammos dediğimiz yer o zamanlar; Türkbükü’nde Ship Ahoy vardı bilirsiniz, tam onun gibiydi. O zamanlar benim için keyifliydi ama şimdi biraz fazla turistik oldu. Ama Paros’u ben çok beğendim ve büyük bir potansiyeli var o adanın bence. Patmos da çok revaçta bu sıralar. Türkiye’ye çok yakın olması da avantaj Patmos için. Leros ve Patmos’ta mülk alan çok tanıdığım var. Gidip baya da güzel vakit geçiriyorlar.
Siz olsanız hangi adaya yerleşirsiniz?
Ege’de ben yine Leros-Patmos’tan şaşmam. Nedeni yakınlığı, güzel denizi ve çok iyi restoranlarının olması. Mesela Patmos’ta gece hayatı isterseniz o da var. Biraz lokasyon da önemli benim için. Adanın yakın olduğu çevre önemli. Çok ıssız olursa da bir süre sonra ada hayatı sıkabilir. İyon Denizi de dahilse soruya, Lefka’da çok güzel. Kefelonya bölgesi olağanüstü. Orayı tercih edebilirim. Tüm arkadaşlarıma önerdim, mutlaka Korint Kanalı’nı geçin Lefkada’ya gidin ve o bölgeyi görün. Ben böyle bir denizi bu civarda başka yerde görmedim. Muhteşem deniz. Bir de kirlenmemiş. Benim en üzüldüğüm taraf da bu. Bize bu kadar yakın olup da nasıl korunduğunu ve bizim nasıl elimizdeki bu güzelliği kirlettiğimizi görünce insan üzülüyor.
“TEKNECİLİK ANORMAL BİR YERE GELDİ”
Bir tekneci olarak siz neler gözlemliyorsunuz bu konuda?
Yurt dışına gittiğimiz zaman mukayese edebiliyoruz. Yunanistan, İtalya ve Hırvatistan’da tekneyle gezme fırsatım oldu. Koylara kıçtankara olayı bizim dışımızda hiçbir yerde bu şekilde değil. Hırvatistan’da örneğin bağlanabileceğiniz yerler belli. Maksimum kalma süresi de. Fazla kaldığınızda cezayı kesiyorlar. Türkiye’de tekneyi bir koya bağlayıp bir ay, iki ay, üç ay yerinden kımıldatmıyorlar. Bu, denize ihanettir. Diğer yatçılara da saygısızlık. Ayrıca atık konusu da başka bir sorun. Kimseyi töhmet altında bırakmak istemem ama atıklar ne oluyor? Ben iyi niyetimle birileri gelip onların atığını alıyor diye düşünmek istiyorum. Ama öyle değil galiba.
Marinalarımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’deki marinaların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Sayısının artırılması gerekiyor. Ama her önüne gelen yere de marina yapılmaması lazım. Görüyorum birçok projenin içinde marina olacak deniyor. Tamam marina olacak da sen oranın doğa dengesine baktın mı? Su sirkülasyonu nedir, çevreyi nasıl etkiliyor baktın mı? Bir de marinaların ölçeğinin kaçtığını düşünüyorum. Marinanın sadece içindeki işletmelere değil bulunduğu çevreye de faydalı olması gerekir.
Teknecilikte durum ne?
Türkiye’de teknecilik bir anda anormal bir yerlere geldi, onu hep beraber hissediyoruzdur. Diyorum ya 21 feet bir spor tekne almıştım, çok havalıydı, çünkü kimsede yoktu. Büyük tekneler ise parmakla gösterilir ve sahibi bilinirdi o zamanlar. Şimdi herkesin teknesi var. Ama maalesef toplum olarak denizi kullanmayı bilmiyoruz. Göcek mesela, görünce üzülüyorsunuz. Haziranda sezon açılacak mesela, kaptanlar gidip mayıs ayından koylarda pozisyon alıyorlar. Böyle bir şeye izin verilmemesi lazım. Dışarıdan da tekneci turist gelsin istorsak bunu düzeltmemiz şart.☸