Yine yangın

Yaz mevsiminin korkulu yanlarından biri, yangın sezonu. Ülkemizde de maalesef bu sezonun yangınları Marmaris ile birlikte başladı. Ciğerimiz yanıyor ifadesinin adeta tam anlamını bulduğu bir tablo. Ülkemize ait istatistikler 2013-2020 yılları arasında Türkiye’de çıkan yangınların yalnızca yüzde 11,5’inin doğal kaynaklı olduğunu gösteriyor. Kaygılıyız.

Son yıllarda orman yangınlarının artıyor oluşu, endişeleri daha da artırıyor. Üstelik, tüm bu sık yaşanan yangın periyotları incelenip değerlendirildiğinde iklim değişiminin de etkisi olduğu görülüyor. Bununla beraber, önümüzdeki yıllarda başta ABD ve Avustralya’da olmak üzere orman yangınlarının giderek artacağı öngörülüyor. Başlıca sebep iklim değişimi değil tabii ki. Yangınlar çok farklı sebeplerle başlayıp çok farklı nedenlerde ve şekillerde yayılabiliyor. Tek bir neden bile olmak zorunda değil; hem doğal hem de insan kaynaklı faktörler bir araya gelebiliyor.

ATEŞ ÜÇGENİ

Bir yangının başlayıp başlamayacağına aslında ateş üçgeni karar veriyor. İsmi havalı, değil mi? Ama yaptığı çok tehlikeli. Yakıt, oksijen, enerji etmenlerini bir ana başlıkta toplayıp isim vermişler aslında. Yangının başlaması için öncelikle kolayca yanabilen bir yakıtın, yani yaprak, dal, çer çöp gibi birtakım doğal maddeler “veya” benzin, yağ gibi hızlıca tutuşabilen maddeler gerekiyor. Bu birincisi. İkinci faktör ise yanma tepkimesinin baş aktörü, olmazsa olmazı oksijen, havanın yüzde 21’ini oluşturan oksijen. O zaman şu an elimizde yangına neden olacak madde ve hava mevcut. Bir de ne lazım? Yakıtı oksijen ile tutuşturacak enerji. Tutuşma sıcaklığı seviyesine yükseltecek bir kıvılcım veya daha önceden başlamış bir ateş. Tüm bunlar adeta, tabir-i caizse bir üçgeni oluşturuyor ve yangını başlatıp sürdürülebilir bir hale getiriyor. Sürdürülebilirliği hep savunuyoruz ama buradaki tanımında istemediğimiz bir hal oluyor maalesef. Yangında var olan ateş, ortamı tutuşma sıcaklığına ulaştırıyor, enerjinin açığa çıkmasına neden oluyor ve aynı ortamda yakıt ile oksijen de olduğu sürece bunlar birbirini sürdüren olgular haline geliyor. Bu üçünden en az birini yok edebilmek, yangının sönmesini sağlayan bir yöntem. Buna güzel bir örnek; yangının üzerine battaniye örtüldüğünde ateş üçgeninden oksijen yok olur ve böylelikle yangın söner. Ateşin suyla ilişkisi çok ilginç olduğu için yangını söndürme yöntemleri başlı başına bir konu. Biz yangının çıkma nedenlerinden devam edelim. 

YANGINLARIN YAKLAŞIK YÜZDE 40’I İNSAN KAYNAKLI

Ülkemize ait istatistikler 2013-2020 yılları arasında Türkiye’de çıkan yangınların yalnızca yüzde 11,5’inin doğal kaynaklı olduğunu gösteriyor. Geri kalan yüzde 49,3’ünün sebebi bilinmiyor, yüzde 39,2’si ise insan kaynaklı. Yaklaşık yüzde 40, çok büyük bir oran. Bu da demek oluyor ki, ciğerlerimizin her sene daha fazla yanmaması için bir şeylerin önüne geçmemiz gerekiyor. İhmal sonucu meydana gelen yangınlar, anız yakma, çöp yakma, piknik yapma, avcılık gibi faaliyetlerden çıkıyor hep. Anız yakmanın ne yazık ki zararları faydasını 10’a, 100’e katlıyor. 

İşte bu zararların başında da orman yangınları geliyor. Daha geçen yıl Adıyaman’da 16 ayrı anız yangını çıkmış, 11 kişi zehirlenerek hastaneye kaldırılmıştı. Çöp yakmak, adı üzerinde yakmaktan bahsettiğimiz için elbette kolaylıkla yangına sebep olabiliyor. Bunun yanında plastiklerin yanması ile etrafa zehirli gaz yayması, atmosfere muazzam derecede sera gazı salması da cabası. Ateşli silahların temelini oluşturduğu avcılıktan bahsetmiyorum bile. Maalesef en basit ve çok doğal bir şeymiş gibi görülen izmariti yere atmak da büyük yangınlara sebep olabiliyor. Bu çirkin davranış yüzünden, düzgün sönmeyen sigara rüzgar da varsa ormanlık veya kuru alanlara taşınıyor. Bu da küçücük izmariti büyük yangınları başlatabilecek güce ulaştırıyor. Yalnızca izmarit de değil, çevre kirliliği orman yangını sebeplerinden biri. 2017’nin en büyük yangını olan Menderes yangını, 67 saat sonra kontrol altına alınabilmişti. Ve sebebi neydi biliyor musunuz? Kırık bir cam. Yol kenarına öyle gelişi güzel fırlatılan camlar güneşin kavurucu ışınlarını tek bir noktada toplama özelliğinden dolayı işte böyle kocaman yangınları başlatabiliyor. 

ORMANIN DÜŞMANI BİZİZ

Hiç hafızalarımızdan çıkmayan geçen yılki yangınlar var tabii. 12 Ağustos 2021 itibarıyla çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki 53 ilde yangın çıktı. Maalesef sekiz kişi hayatını kaybetti 299 yangında. Binlerce hayvan da can verdi.

Orman yangınları yıldırımlar, volkanik faaliyetler, bitkiler-hayvanlar gibi doğal faktörlerle de çıkıyor. Hatta ekolojinin bir parçası olan doğal yangınlar da mevcut, özellikle Akdeniz ormanları bunun güzel bir örneği. Ancak üzülerek söylüyorum ki, bizim yangınlara sebep oluşumuz, doğal gerçekleşen yangınları resmen solluyor. İhmalle veya kasıtlı ya da dolaylı o kadar çok neden var ki yangına sebep olduğumuz. Ormanın düşmanı yangınlar değil, biz oluyoruz çoğu zaman. Bunun çözümü elbette bilinçli olmak, farkında yaşamak.☸ 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.