Plastik, 1960 yılından itibaren hayatımıza girdi. Hayatımızı kolaylaştırdı. Naylon ile birlikte günlük hayatın her alanında çok yoğun kullanıldı. Bu kullanım artarak devam diyor. Ancak bu kolaylıklar sonuçta çöpe dönüşüyor. Bu çöpler de geometrik dizi ile artarak dünyayı kirletiyor ve habitatı tehdit ediyor. Bilim insanları her sene 100 bin civarı deniz canlısının plastikler yüzünden öldüğünü tahmin ediyor. 2011 yılında yapılan bir çalışmaya göre Pasifik Okyanusu’ndaki balıklar her sene ortalama 12-24 bin ton arası plastik tüketiyor.
Günümüzde okyanuslara atılan çöp miktarı senede 2 milyar tonu buldu. Bu katı atıklar toplanıp bir alana yığılsaydı Türkiye’nin yarısına yakın (377 bin km2) bir alan 10 metrelik çöp dağının altında kalırdı. Bilim insanları 2050 yılına kadar bir önlem alınmazsa söz konusu çöp dağına Yeni Zelanda ve İspanya’nın alanı kadar bir alanın katılacağını tahmin ediyorlar. Öte yandan, Pasifik Okyanusu’nda Hawaii Adaları’nın kabaca 1800 km kuzeydoğusunda Türkiye’den büyük bir alanda plastik atıklardan bir ada oluştu. Bu alanda 100 milyon ton plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Düzenli akıntılar ile oluşan bu alana Pasifik Anaforu Çöp Yaması (Pacific Gyre Garbage Patch) adı verildi. Bu yama veya ada 1997 yılında yat yarışçısı Charles Moore tarafından tesadüfen keşfedildi. Çöp adasının diğer okyanuslarda ve Karayip Denizi’nde de kardeşleri var. Bu alanlarda biriken atıkların yüzde 90’ı plastik ve naylon malzemelerden oluşuyor. BM Çevre Teşkilatı’nın 2006 tahminlerine göre her 1 mil karede 46 bin yüzen plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Pasifik ve Karayipler’de sık olan deprem sonrası tsunamiler de okyanusa çok sayıda karasal malzeme ve atık taşınmasına neden oluyor.
PASİFİK’TEKİ BALIKLARIN PLASTİK TÜKETİMİ
Plastik, 1960 yılından itibaren hayatımıza girdi. Hayatımızı kolaylaştırdı. Naylon ile birlikte günlük hayatın her alanında çok yoğun kullanıldı. Bu kullanım artarak devam diyor. Ancak bu kolaylıklar sonuçta çöpe dönüşüyor. Bu çöpler de geometrik dizi ile artarak dünyayı kirletiyor ve habitatı tehdit ediyor. Dünyada her sene 100 milyar ton plastik ve türevleri üretiliyor. Önemli bir kısmı çöp olarak denizle buluşuyor. Plastikte temel sorun suda biyolojik çözülmenin olmayışı. Örneğin, her gün yüz milyonlarcası kullanılan plastik su şişelerinin suda çözülmesi için gereken zaman 450 yıl. Denizdeki plastik atıklar zamanla güneşin ısı enerjisi ile şekil değiştirip parçalanıyorlar ancak yok olmuyorlar. Aksine, son tahlilde gıda zinciri içinde her tip okyanus canlısının yiyebileceği tırnak büyüklüğünde şekle dönüşüyor ve bu durum toplu kanserojen ortam şartlarını oluşturuyor (PCB, DDT ve diğer toksikler). Bu yapıya bazı bilim adamları “plastik çorba” adını veriyor. Halen çöp adalarında bulundukları deniz alanında mevcut planktonların altı katı plastik çorba bulunuyor. O bölgelerde yaşayan canlılar bu çorbayı kullanıyor. Bu durumda ya zehirlenerek ya da sindirim sisteminde engellenme sonucu ölüyorlar. Bilim insanları her sene 100 bin civarı deniz canlısının plastikler yüzünden öldüğünü tahmin ediyor. 2011 yılında yapılan bir çalışmaya göre Pasifik Okyanusu’ndaki balıklar her sene ortalama 12-24 bin ton arası plastik tüketiyor.
DERİNLERDE DOLAŞAN SİNSİ TEHLİKE
Günümüzde dünya çapında 450 adet ölü deniz alanı oluştu. Bu geniş alanlarda tek bir canlı yaşamıyor. Oksijen yok. Hayat da yok. Algler ve planktonlar yok. Unutmayın, soluduğumuz havadaki oksijenin yüzde 60’ını fotosentez ile deniz diplerindeki bu biyolojik varlıklar üretiyor. Plankton ve algler aynı zamanda pek çok deniz canlısının da ana besin kaynağı olduğundan yokluklarında doğanın besin zinciri bozuluyor ve zaten az olan balık stokları eriyor. Bu alanlar en çok ABD, Manş Denizi ve Japonya etrafında yoğunlaşmış durumda. Aynı zamanda plastik çorba tabakası güneş ışınlarının deniz derinliklerine gitmesine ve dolayısıyla plankton ve alglerin fotosentez yapamadan ölmesine de neden oluyor. Dünya nüfusunun yüzde 60’ı kıyı bölgelerde yaşıyor ve bu durum plastik atıkların gerek nehirler, gerekse kontrolsüz kıyı atık rejimleri üzerinden okyanus ve denizlere ulaşmasını kolaylaştırıyor. Günümüzde plastik atıkların kirletmediği kıyı alanları maalesef kalmadı. Ganj, İndus, Yangtze, Amazon, Missisipi, Nil, Tuna gibi nehirlerin kıyılarında milyarlarca insan yaşıyor. Nimetlerini kullandıkları kadar kirletiyorlar. Zaten sorun burada başlıyor. İnsanoğlu geleceğinin varoluş nedenini ortadan kaldırıyor ve bunu normal kabul ediyor. Günümüzde okyanus ve denizlerin yüzlerce metre derinliğinde plastik atıklar dolaşıyor. Yaşamı boyunca plastik molekülleri ile tanışmayan balık ya da diğer türlerden su canlısı neredeyse kalmadı. Bu nedenle son 30 yılda balıkların kimyası bozuldu. Bu durum, küresel çapta zaten azalan balık stokları sorununa devasa ve yeni bir endişe alanı yaratıyor. Plastik yiyen canlılara kuşları da eklemek lazım. Örneğin, okyanusların en uzun menzilli uçuş yeteneğine sahip Albatros kuşlarının tespit edilen ölüm sayısı plastik çöp yemeleri nedeniyle tarihte görülmemiş derecede arttı.
ÇÖZÜM NE?
Plastikle okyanusları kirletme hakkını ne zaman kazandık? Neden bu kirlenmeye karşı küresel ölçekte bir reaksiyon gösterilmiyor? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi neden her geçen gün küresel boyutta yaşamsal tehdit sunan bu krize yönelik bir girişimde bulunmuyor? Bunun cevabı basit: Bu alanlar açık deniz alanları. Yani sahipsiz. O nedenle kimse sorumluluk almıyor. O nedenle konu dünya gıda ve çevre güvenliği kapsamında değerlendirilmeli ve BM Güvenlik Konseyi gündemine alınmalıdır. Diğer yandan endüstriyel medeniyet son 150 yılda doğayı sömürerek kirletmeyi sorgulamadı ve sorgulatmadı. Özellikle neoliberal ekonomik politikaların 1980’ler sonrası küreselleşme adı altında tüketimi teşvik etmesi, denizlerdeki kirlenmeyi ve balık tüketimini tarihte emsali görülmemiş boyutlara taşıdı. Gelişmiş ülkeler öncülüğünü yaptıkları plastik kirlenmenin çok geç kalarak son on yılda farkına vardılar. Gerek geri dönüşümü ödüllendirerek gerekse plastik/naylon kullanımını azaltacak tedbirleri alarak doğaya verilen zararı en aşağıya çekmeye çalışıyorlar. Plastik Çorba denen tabakayı ortadan kaldırmak artık mümkün değil. Yapılacak tek şey kirlenmeyi en azından kontrol altında tutmak ve plastik çorba miktarının artışına izin vermemek. Bunun yolu da plastik üretimi ve tüketimini dizginlemekten ya da suda çözülebilen plastik üretiminden geçiyor. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde geri dönüşüm yatırımları ve olanakları çok az olduğundan plastik bazlı çöplerin yakılarak yok edilmesine de çözüm bulunmalıdır. Bu da küresel hava kirliliğine büyük katkı sağlıyor zira. Ülkemizde alınması gereken en önemli tedbir, suda çözülmeyen naylon alışveriş poşetleri ile plastik su şişelerinin yasaklanarak alternatif suda çözülebilen ürünlere geçilmesidir. Yoksa çocuklarımız ve torunlarımız plastik çorba içmeye devam edecek ve biz her gün “NEDEN KANSER VAKALARI BU KADAR ARTIYOR?” diye sormaya devam edeceğiz. ☸