Monaco Grand Prix

Monte Carlo! Adı bile bir asalet, bir zenginlik çağrıştırmıyor mu?

Güney Fransa’nın Akdeniz’le öpüştüğü asil koyların tam ortasına konuşlanmış, Fransa’nın parçası gibi görünmesine rağmen, Prens Rainier zamanında özgürlüğünü ilan etmiş bir prenslik. Hani bir zamanlar, ancak filmlere konu olabilecek büyülü bir aşkla Hollywood prensesi Grace Kelly ile evlenerek onu gerçek bir prenses yani Monaco prensesi yapan Prens Rainier. Nasıl ironi ama!

Vatikan’dan sonra dünyanın en küçük ikinci ülkesi, sokaklarında Ferrari’ler Jaguar’lardan başka otomobile nadir rastladığınız bu zepzengin ülkecik, aynı zamanda Formula 1 yarış meraklıları için bir efsane çünkü Monaco Grand Prix, bu yarışların kralı!

Bu yılki yarışlarda bir megayat şefi olarak ben de oradaydım. Çünkü gelen kitlenin büyük bir kısmını yat sahipleri ya da megayatları kiralayan hali vakti hayli yerinde yarış severler oluşturuyor. Yarışlar bir yana, bu yatlarda neler yaşanıyor biraz ondan bahsedelim.

Monaco GP, sadece bütün caddelerin piste dönüştüğü heyecanlı yarışlarla değil sabahlara kadar süren ‘after party’leriyle de ünlü. Partilerin çoğu, Monaco’nun tam kalbinde yer alan Port Hercules etrafında dönüyor. Marinada yer bulmak için çok önceden rezervasyon yaptırıp normal üstü bir ücret ödemeniz gerekiyor. Buna rağmen marina dolup taşıyor hatta ikinci sıra bir park etme sistemi de yaşanıyor. 50 metre üzeri yatlar ise açıkta durmayı yeğliyorlar. Bir de protokol var. Monaco Prensi Albert’in özel yatında verdiği parti. Davetli olmanıza rağmen yüksek bir giriş ücreti ödemenizin şart koşulduğu, çünkü bu gelirin vakfa bağışlandığı özel gece.

Marina barlarındaki partiler herkese açık ama megayatlardaki partiler elbette ki özel! Ünlü yüzler, ortamın vazgeçilmezleri upuzun bacaklı kızlar ve elde şampanya kadehleriyle güvertede salınan kalabalıklar. Önce Dom Perignon’lar eşliğinde başlayan elegant gecenin sonu, alkolün etkisiyle sabaha karşı mini hamburger ve heavy snack dediğimiz yiyeceklere yumulmakla son buluyor. Elbette ki şefiniz bunları hazırlamak üzere tüm gece ayakta size hizmet vermiş oluyor.

Önümüzdeki sene Monaco GP’yi TV’den izlerken bu yazdıklarımı hatırlar ya da belki derginizin sayfalarını süsleyen megayatlardan birini kiralarsınız, ben de şefiniz olarak sizi şık yemeklerimle tanıştırırım. Kim bilir…

Ayın Teknesi DİLBAR

Peki, Monaco Grand Prix’den sonra nereye gittik? Fransa’nın cennet köşelerinden ve megayat sektörünün klasikleşmiş uğrak yeri St. Tropez’ye. Saint Tropez ruhunu, sokaklarını, meşhur yelken yarışlarına ev sahipliğini ya da şef olarak sabahları maruz kaldığım vazgeçilmez ekmek kuyruğunu sonraki yazımda okuyacaksınız. Peki, yolda kime rastladık? İşte sağlam bir megayat! 156 metre DILBAR! Lürssen Yacht yapımı. Adından da anlayacağınız gibi, bir Özbek dilberi. Sahibi Özbek asıllı Rus milyarder Alisher Usmanov. Arsenal futbol takımının sahibi olarak da hatırlarsınız. Bir ara dünyanın en büyük megayatı idi. Şimdi rekor tabii 180 metre ile Azzam’ın artık. 20 konuk kamarası ile maksimum 40 konuk ağırlayabilen ve 35 mürettebat kabin sayısı ile 80 kişilik dev ekibi barındırabilen 600 milyon dolarlık bir dev.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.