Yat iç mekânlarında geleceğin rengi; Maviye en çok yakışan yeşil 

Deniz odaklı ve denizin bilincinde olan yatların iç mekânlarında farklı fonksiyon alanlarındaki tasarım kriterlerine yer verdiğim yazı dizisinde, bu ay mavinin üzerinde durarak her mekâna uygulanabilecek yeşil tasarım örneklerine yer vereceğim. Sadece renk olarak değil, doğayı deniz üzerindeki yüzen iç mekânlara dâhil edebilmenin yollarını tartışacağız. 

Yat iç mekânlarında renk konusuna dair bilimsel ya da deneysel olarak birçok araştırma var. Her sene değişen renk trendleri, “önümüzdeki sezonun renkleri, yılın rengi, ana salonun rengi!” gibi söylemler cümlelerin içinde meli, malı ekleriyle birlikte yat tasarımlarına iddialı yönlendirmeler yapmaya cüret ediliyor. Her zamanki gibi engin denizin karakterini, fiziksel ve algısal olarak maviyi ve mavide olmayı göz ardı eden moda, mimari tasarım odaklı karasal esintilerden ilham alınan iyi niyetli çabalar olarak görülebilir. Fakat bu ay 200. sayısına imza atılan Yacht Türkiye dergisinin en başından beri en önemli hassasiyetlerinden biri olan denize ve çevreye duyarlı tasarımların yat iç mekânlarında kullanımıyla ilgili maalesef bilimsel temelli kaynak sıkıntısının varlığını inkâr edemeyiz. Deniz odaklı ve denizin bilincinde olan yatların iç mekânlarında farklı fonksiyon alanlarındaki tasarım kriterlerine yer verdiğim yazı dizisinde, bu ay mavinin üzerinde her mekâna uygulanabilecek yeşil tasarım örneklerine yer vereceğim. Sadece renk olarak değil, doğayı deniz üzerindeki yüzen iç mekânlara dâhil edebilmenin yollarını tartışacağız. 

BİYOFİLİK TASARIM

Giderek azalan doğal kaynaklar, artan hava kirliliği sebebi ile yeşili iç mekânlarda daha fazla görme arzusu gün geçtikçe artıyor. Yeşil Tasarım (Green Design) kavramı bir tasarım trendi olmaktan öte artık bir zorunluluk halini almıştır. Çevreye duyarlı tasarımların genel olarak yeşil tasarım olarak adlandırılsa da bu tasarımları gerçekleştirmenin birçok yolu var. Bunlardan biri de karasal yapılarda sıkça kullanılan, son zamanlarda yat iç mekânlarında da görmeye başladığımız biophilic tasarımdır. Biophilia (Biyofili) kelimesi, Yunancadan gelen bio (hayat) ile philia (düşkünlük, sevgi) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Fiziksel çevre koşullarına duyarlı mekân tasarımı olan, doğal malzemeler, doğal havalandırma, doğal aydınlatma ve doğadan ilham alan formları kullanarak, mekânlarda yaşanabilirliği artırma temeline dayanır. Çöldeki kuraklık gibi engin bir denizin üzerinde seyreden bir yatın içindeki kullanıcılar da sıcağı ve dalgaların hareketinden bunalabilir. Aslında bu nokta, yat iç mekânlarındaki tasarımın önemini vurgulayan en büyük etmendir. 

YEŞİLİN KATILIMI

Deniz kültürüne sahip kullanıcılar için dış mekânlarda geçirilen zaman kadar, iç mekânın da her detayında konfor sağlaması beklentilerini içerir. Sağlıklı yat iç mekânları, dinlendirici uykudan, verimli bir çalışma alanına, azaltılmış kaygıya ve iyileştirilmiş ruh haline kadar, sahibinin refahı için optimize edilmiş şartları sağlamalıdır. Yeşil bir yatın iç mekân tasarımında çevreye duyarlı ve yeşilin bol kullanıldığı biophilic tasarım stratejilerinin yanı sıra, gerek kullanılan tekstil ürünlerinde gerekse malzemelerde doğaya zararı en az olacak şekilde ve sürdürülebilirliği sağlayacak yönde seçimler yapılmalıdır. Karasal iç mekânlarda ve ofis alanlarında kullanıcının verimini ve ruh halini iyileştirmek için kullanılan bir yöntem olan biophilic tasarım en basit söylemle, yeşilin iç mekâna dâhil edilmesi olarak tanımlanabilir ve yat iç tasarımları ile ilgili olarak, gelecek nesil sürdürülebilir yatlar için üzerinde düşünülmesi gereken birçok nokta sunabilir. Böylece, yattaki yaşam alanları ile yatı çevreleyen deniz arasında uyum yaratmak ve doğadan ilham alan tasarım stratejileriyle dış dünyayı içeri getirmek mümkün olabilir. 

ÖNCELİK DOĞAYA SAYGI

Yat iç mekânlarında çevre dostu bir yaklaşım benimsemek her yönüyle ele alınması gereken bir konudur. Çünkü yat kullanıcıları özünde denize yani doğaya bağları olan insanlardır. Buna istinaden iç mekân çözümlerinde doğaldan uzaklaşmak ve yapay ortamlar yaratmak kullanıcının karakteri ile ters düşebilir. Yatlardaki iç mekânların birincil görevi, güvenlik şartlarında kişilerin eylemlerini en yüksek verimle gerçekleştirmelerini sağlamaktır. Elbette kişiye bağlı olarak plansal yerleşimler, mobilya seçimleri, renk ve doku tercihleri değişebilir. Fakat değişmeyen ve değişmemesi gereken bir konu olarak doğaya saygı özellikle denizdeki mekânların öncelikleri olmalıdır. Karasal yapılardaki iç mekân trendlerini belirleyen kıstaslar deniz söz konusu olduğunda daha dikkatli olunmasını gerektirir. Denizler ve doğa hepimizin geleceği olduğundan tasarımlarımızın ve yaşam alanlarımızın doğada en az karbon ayak izi bırakacak biçimde oluşturulmaları gerekir. 

DENİZDE BAHÇE DENEYİMİ

Bitkilerde ve formlarda ön plana çıkan doğallık, renklerin nötr kullanımıyla bir araya getirilir. Eğer bir vurgu yapılacak ise ya da iç mekâna hareketlilik katılmak istendiğinde renk ögesi aksesuarlarda ya da sanat objeleriyle öne çıkarılır. Yat sahibinin denizin üzerinde gerçek bir bahçe deneyimi yaşaması, kendi bitkilerini yetiştirmesi ve bu eğilimlerin giderek artması, insanların deniz üzerindeki uzun yolculuklarında karasal özlemlerini de giderecek kaynaklara olan isteği olarak da yorumlanabilir. Böylece güneşin sert etkisi kırılacak, etrafı saran mavinin baskınlığı azaltılacaktır. Bu çözümlemeler fiziksel şartların olumsuz yönlerini azalttığı kadar ruhsal olarak da insan konforunu sağlamaya yardımcı olurlar. Birçok tasarımcı yat iç mekân tasarımlarının malzeme, renk, mobilya ve aksesuar seçiminden ibaret zanneder. Öte yandan yat iç mekânlarının bunlardan öte anlamlar taşıdığını ve eğer bu anlamların göz ardı edilmesi durumunda asla kullanıcıyı yüzde 100 tatmin eden mekânlar yaratamayacağını bilmelidir.

YENİ NESİL YEŞİL YATLAR İÇİN FIRSAT

Sonuç olarak yatlarda biyofilik tasarım, sürdürülebilirlik ve sağlıklı yaşam unsurlarını doğal dünyadan ilham alarak birleştirerek iç mekândaki yaşantıya tasarım yolu ile yansıtmayı amaçlar. Fakat sektörde az etki yaratmasının sebebi olarak uzman yat iç tasarımcıları arasındaki farkındalık eksikliğinden ya da yat sahibinin tercihlerinden kaynaklanır. Oysa artık çevresel etkilere sahip bir yapının tasarım kriterleri ve yarattığı karbon ayak izi tercihlere bırakılmamalıdır. Mevcut eko yat sertifikaları şu anda malzemeleri kapsamamakta, bunun yerine bir yatın makine dairesi karbon ayak izine odaklanmaktadır. O halde buradaki gerçek fırsat, kesinlikle yeni nesil yeşil yatlarda biyofilik tasarımdan yararlanmak ve gelecekte biyofilik tasarımın ticari markası olan doğal, sürdürülebilir kaynaklı malzemeleri kullanmak için eko yat sertifika düzenlemelerini iç mekân tasarımlarında da uygulamaktır.☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.