Yatlarda iç mekân tasarımını ve denize uygun projelerin üretilmesini konu alan bu sayfalarda, dünya çapında prestijli olarak kabul gören uluslararası bir yarışmanın iç alanlar özelinde verdiği ödüle layık görülen projeyi sizlerle paylaşmak, güncel bakışı ele almak istedim.
Özellikle yarışmaların ardından trendlerin de etkilendiğini düşünürsek, sonuçların açıklanmasının ardından tartışmaları ve yorumları da almak açısından bu ay ödül alan bir projeye yer verilmesi yararlı olur kanısındayım. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğu gerçeğinin, süperyat ve megayat üretiminde dünyada üst sıralarda olduğu başarısının yadırganmayacak derecede öneminin yanı sıra tasarımda, özellikle iç mekân tasarımındaki yerinin de sorgulanmasına yol açmak da biraz hedeflerimin arasında. Bu anlamda “Tasarım bir lüks müdür?”, “Yat iç mekânlarında yeni deneyimler şımarıklık mıdır?”, “Orijinalliği yakalamak ya da farklı olmak adına yaratmak denizin karakterini dikkate almadan tasarımcının kimliğini dışa vuran iç mekânlar başarılı sayılabilir mi?” sorularını yanıtlayabilmek niyetindeyim.
Kazanan projenin hikâyesini okuyunca, “ben demiştim” demenin yalnızlığından, anlaşılıp üretime giden yola geçme noktasında sonuca varmaya ne kadar zaman var sorusunu da kendime sakladım. Ama demiştim. Kültürel ögelerin ön plana çıkması gerekliliğini, özel üretim bir yatın iç mekânını seri üretim kıvamında, kullanıcıların o alanın içinde bulunmalarının bir ayrıcalık olarak hissetmedikleri iç mekânlardan artık uzaklaşılması gerektiğini, maksimum kişiselleştirme, kültürel etnik ögelerin yükselişi, dereceli bir kapalılık hissi ve bunu destekleyen sıcak atmosfer, vb. şeklinde de yazmıştım. Çünkü amaç, tasarımda katma değer kazanabileceğimiz geniş bir alandan kendi geleceğimize pay çıkarmaktı.
HEM YILIN MOTORYATI HEM YILIN EN İYİ İÇ TASARIM ÖDÜLÜ
KENSHÕ
Şimdi bizlerin de talip olduğu bir ödüle layık görülen bu yata yakından bakalım. Adı Kenshõ. World Superyacht Wards’ta hem Yılın Motoryatı hem de 1500 GT ve Üstü kategorisinin En iyi Motoryatı seçildi. Ayrıca Boat International Design & Innovation Awards 2023’te 500 GT ve Üstü Motoryatlar kategorisinde En iyi İç Tasarım ödülüne de layık bulundu. Italian Sea Group bünyesindeki Admiral Yachts imzalı megayatın iç mekân tasarımcılarından söz ederek başlayalım.
Jouin – Manku kurumsal adı. Sanjit Manku (Kenya) ve Patrick Jouin (Fransa)’in kurucuları olduğu lüks iç mekân projeleri üreten ofis, birçok tasarımcıdan oluşan bir ekip. İlk süperyatı tasarlamaya başlamadan önce, özellikle yat tasarımı endüstrisinde “yeni” olan tasarımcıları aradıklarını, çünkü her yönüyle yatlar hakkındaki geleneksel düşünceden ayrılmasını sağlamak istediklerini belirtmişler. Acemilik istenmeyen bir özellik olarak değil, orijinalliğin anahtarı olarak görülmüş. Buraya dikkat çeker, bu konuda kendini deneyimsiz gören öğrenci arkadaşlara da bu iyi haberi vermek isterim.
EZBERLERDEN “BİLİNÇLİ” SIYRILABİLENLER KAZANACAK
Firmanın kurucuları, farklı kültürlerden ilham alan ve en son teknolojiyi geleneksel el sanatlarıyla birleştiren bir ortak paydada buluşturuyorlar. Nitekim bu projede de detayları, üretim yetenekleri ve geleneksel el sanatlarını yat iç mekânlarında da yansıtıldığını görüyoruz. Endüstriyel tasarımcı Patrick’in tasarım çalışmaları, Sanjit’nin mimari geçmişiyle birleşince, disiplinler arası uyumlu çalışmanın da iyi bir örneğine 75 metrelik megayat Kenshõ’nun tasarım sürecinde tanık oluyoruz. Üretici tersane, mühendis ve mimarlar ekibine müşterinin de vizyonu eklenince, işlevselliği ve lüksü bir arada sunan bir projenin başarıya gitmesi şaşırtıcı değil aslında.
Gelelim ödüllü Kenshõ’nun hikâyesine. Hikâyenin ilk cümlesi “Denizde yaşam kalitesi” bir yerden tanıdık geliyor mu? Kaliteli iç mekân tasarımının aydınlanmış bir zihin, yeni keşifler ve deneyimler için arama yapmaya teşvik edebileceğini öngörmüşler. Demek ki mekân psikolojisi bilgileri var. Yazılarımı takip edenlerin sıkça aşina olduğu bu deyişin ardını nasıl doldurdukları ile devam edelim.
MÜTEVAZI İHTİŞAM
Kenshõ’da sahibinin kişiliği ile zevkini yeniden tanımlama arayışının hikâyesi, tüm duyusal ihtişamıyla denizlerde gezinmenin ruhu ve heyecanını kullanıcıya yaşatmak amacıyla yaratılan iç mekânlardan bahsedebiliriz. Yatın sahibi, reklam ve pazarlama firması olan Stroeer SE’nin en büyük tek hissedarı ve şirketin eş CEO’su Alman asıllı Udo Mueller’den gelen Asya etkilerini hissetme isteği iç mekânlarda yönlendirici olmuş. Japon kültüründen gelen mütevazılık anlayışı ile ihtişamlı bir megayatı samimiyet noktasında bütünleştirmeye çalışmalarının da bu etkiden kaynaklandığını düşünüyorum. Nitekim kullanıcı istek ve gereksinmelerini, duyusal tasarım ve kişiselleştirme ile vurgulandığını görüyoruz. Ana salonun kıç yönünde ufuktaki görüş hatları dört yönde de genişletilmiş. Fakat baş tarafa döndüğümüzde daha sınırlı ve çerçevelendirilmiş bir iç mekân bizleri bekliyor. Daha serbest bir plan ve yuvarlatılmış köşeler esneklik, farklı ruh hallerine uyum sağlamak ve geniş bir duygu paleti uyandırmak için kullanılmış. Tasarımcılar her çizgisinde duygulardan bahsediyorlar. Demek ki duyguların mekânlaştığı ölçüde tasarım başarılı bulunmuş diyebiliriz. Ufuk çizgisini görmek uzak deniz yolculuklarında da deniz tutmasını engelleyici bir etken olarak da görülebilir. İç mekân tasarımının sadece mobilya yerleştirmek, planlamanın da bir hacmin içine sığabilmekten öteye gittiğini görüyoruz. Materyalizmin yükselişteymiş gibi düşünüldüğü bir sektörde, duyguların ön plana çıkarıldığı bir projenin ödül alması ve sonraki trendleri de belirlemesi anlamında umut verici. Ayrıca tasarım grubunun yıllarca karasal mimari yapıların iç mekânlarına dayanan deneyimlerine rağmen, yat tasarımında yeterli olmadıklarını düşünerek bu konuda ekiplerini takviye etmeleri de. Demek ki bilmemek de ayıp değilmiş.
TARİH, GELENEK, DEĞERLER, MİTLER VE HİKÂYE
Yat iç mekânlarında lüksün geleceğini yeniden tanımlayan, müşterileri ve ortak yaratıcıları ile her şeyin mümkün olduğu bilgisini paylaşan tasarımcılar, Kenshõ’nun benzersiz konfigürasyonunu, yat yaşamına duyusal deneyimi içeride ve dışarıda optimize katarak bunu gerçekleştirmişler. Yatçılığın yerleşik standartları yeni formlar kazanmış mıdır bilemem ama yarışma jürisinin aynı fikirde olduğu aşikâr. Ve yine her yazımda bahsettiğim gibi yatın dış ve iç arasındaki bütünlüğü, “anlatı tutarlı” sıfatıyla ifade ettiğinin de altını çizmek lazım. Sonuç: Tarih, gelenek, değerler, mitler ve hikâyeden doğan yeni bir yat. Bulunduğumuz coğrafyada adı geçen değerlerde potansiyelimizin fazlasıyla olduğunu düşünüyorum. Hikâyenin ne kadar ön plana çıktığını göstermek adına, yat ile ilgili bir ifadeyi aynen aktarmak isterim. Bu anlatı aynı zamanda yarışma jürisinin tüm üyelerine gönderilmiş.
“Kenshõ akar. Optimum bir deniz yolculuğu deneyimi sağlayan ilham verici bir vizyonun vücut bulmuş halidir. Tutarlı ve dikkate değer Kenshõ’nun kimliği, yatçılığı farklı bir şekilde deneyimlemeye davet ediyor. Kenshõ, nereden geldiğimizin ve aynı zamanda nereye gittiğimizin de bir kabulüdür.”
STATÜKONUN SINIRLARI YENİDEN ÇİZİLDİ
Kitabı yazılası bir yat, şiirler okunası bir iç mekân, sahibinin masalını gerçekleştirecek bir mekâna dönüşür. Bu mekân eşsiz olacaktır. Tekrar ediyorum; duyuları göz ardı ederek, salt teknik çözümlerden üretilmiş bir mekân makineden fazla uzaklaşamayacaktır. Peki, hiç mi eleştirimiz yok? Var elbette. Yat iç mekânlarında ödüle layık görülse de gereğinden fazla cam, kristal ve kırılgan malzemenin iç mekânlarda bu yoğunlukta kullanılmasına da değinmeden geçmemek lazım. Dünya sahnesinde başarılı bulunmuş bir örneğin, fark yarattığı düşünülen güçlü yönlerini vurgulamak amacında olsak da bazı riskli durumları da paylaşmak gerekir. Ne olursa olsun, denizin üzerinde yüzer bir mekânın tasarım konseptini gerçekleştirirken güvenlik ön planda olmalıdır. Yatların giderek artan önemlerini ele aldığım bir önceki yazımın üzerine, Kenshõ’nun sahibinin önde gelen bir Alman medya kuruluşunun CEO’su olması ve şirketin reklamcılık müşterilerine tüm pazarlama ve satış değer zinciri boyunca bireyselleştirilmiş ve tamamen entegre, uçtan uca çözümler sunması arasındaki bağlantıyı da görebiliyoruz sanırım.
Tüm bu tasarım konseptini tanımlayan yatın ismi, Kenshõ, zen geleneğinden bir Japonca terimdir. Kamaralarda Uzakdoğu’dan alınan motifler dikkat çeker. “Kişinin gerçek doğasını görmesi”, yani zihnin doğası anlamına geliyor. Yatların isimlerinin de özenle seçilmesi ve bütünsel tasarımla aynı dili konuşması gerektiğini her zaman savunmuşumdur. Kenshõ de bir isimden daha fazlası; mekânın yeniden düzenlenmesinden malzeme seçimine ve bunların nasıl oluştuğuna kadar her şeyi bildiren bir felsefe. Biz buna ana konsept diyoruz. Kenshõ, mevcut statükonun sınırlarını yeniden tasarlıyor. Yatın iç mekân konseptinde de sıkça bahsedildiği gibi, bir başlangıç içgörüsü veya uyanışıdır. Bu uyanışın yat iç mekân tasarımında örnek bir yer teşkil etmesi dileklerimle. Hikâyesi olmayan her şey sıradan olmaya mahkûmdur.☸