Tekneyi gezdirenler

Niçin tekneyle geliyorsunuz kardeşim bu cehennem rüzgârının içine tekrar tekrar? Kıçtankara yapmak bile otel parası ile aynı. Yediğin fırtına, yıpranan teknen, su gibi akıttığın mazot paraların ve morali bozulan personelin de cabası. Efendi gibi uçağına bin git. Gez, eğlen dön. Yok illa tekneyle gidilecek, tekne gezdirilecek! Neredesin, Mykonos…

EMİR KUNT

Geçen gün karımla dört günlük bir Mykonos kaçamağı yaptık. Tekne ile gidilmesini tasvip etmediğim için bugüne kadar Mykonos’la ilgili hiçbir kelam etmedim. Rüzgâr tanrısı tarafından lanetlenmiş bu ada ile ilgili son günlerde o kadar abur cubur yazı okudum ki bir iki cümlede ben tıngırdatayım istedim. Buraya ısrarla yıllardır tekne ile gelmeye devam eden arkadaşlar neyin kafasını yaşıyorlar bize de söyleseler de bilsek! Hemen hemen her sene perşembe-pazar şeklinde gider biraz havamızı değiştiririz. Bu seyahatlerimizden bir tanesini tekne ile yapma gafletinde bulunmuştuk. O gün yemin ettim bir daha tekneyle gitmemeye. Rüzgâr dediğin iki üç gün eser, sonra bir nefeslik verir değil mi? Yok arkadaş burada yedi gün, 24 saat, üç vardiya şeklinde esiyor şerefsiz. Teknede oturmaya kalkarsan gerçekten psikolojin bozuluyor, tentelerden delik bulsa içeriyi süpürüp geçiyor. Sürekli arkadan ensene biri vuruyor gibi hissetmeye başlıyorsun üçüncü günün sonunda. Hapis hayatı Bu en son sefer, otelimizin karşısında yine çok sevgi ve saygı duyduğum dostlarımdan bir tanesinin teknesi duruyordu. Kendisinin nazik daveti ile Türk kahvesi içmek için teknesine gittik. Bizi aldırmak için iki tane kapüşonlu anorak ve botu gönderdi. Botu kullanan gemici bizi giydirdikten sonra sıkı tutunun diyerek köküne kadar gazladı. Bir an yavaşlasa sırılsıklam olacağız. Neyse botun içinde zıp zıp, binerken oturduğum koltuk inerken değişmiş bir şekilde vasıl olduk. Teknenin bütün arka kışlık tenteleri delik bırakmamacasına kapalı ve dostumuz üzerinde uzun kollu tişörtü ile bizi karşıladı. Temmuz ayının ilk haftasındayız. İlk sözüm “bu teknede çalışanlara acımıyor musun?” oldu. Adamlar resmen hapis hayatı yaşıyor, bildiğin mahsur. Neredesin, Mykonos… Hadi ulen. Bu arkadaşım Mykonos konusunda tecrübeli ve mecburen arkadaşlarının ısrarı ile tekrar gelmek zorunda kalmış ama ya diğerleri? Niçin tekneyle geliyorsunuz kardeşim bu cehennem rüzgârının içine tekrar tekrar. Kıçtankara yapmak bile otel parası ile aynı. Yediğin fırtına, yıpranan teknen, su gibi akıttığın mazot paraların ve psiko-morali bozulan personelin de cabası. Efendi gibi uçağına bin git. Gez, eğlen dön. Bir de işin başka bir boyutu var. Bizim sularımızda hatırı sayılır saygınlığı olan 20-25 metre tekneler orada böcek gibi kalıyor. İnsan gereksiz yere kendini fakir ve itilmiş hissediyor. Yok illa tekneyle gidilecek, tekne gezdirilecek. Oraya kadar gittim denilecek. Bu kadar insan nasihat ediyor ama o musibeti bulamadan rahat etmeyecek. Tekneyle Santorini’ye gitmeye kalkan bile varken Mykonos’a gitmişsin çok mu? Bir de işin Nammos boyutu var. Neymiş efendim Nammos Bodrum’da açılacakmış. Cehennemin dibinde açılsın. Biraz kafaları çalışıyorsa Türkiye’de bu işe girmezler. Çünkü Nammos’u Nammos yapan yemekleri ve rüzgârdan korunaklı koyu değil sadece. Çok zengin insanlar oradaki her bakımdan rahat ortamda cıvık cıvık içip yılık yılık birbirinin üstüne şampanyalar döküp, masaların üstünde dans eden yarısı paralı asker bıldırcın gibi kızları seyrediyor. Masayı erken versin diye 500 euro bahşiş veren ahmaklar, yarı çıplak garsonlara içki ısmarlayan zampikler, iki metrelik votkalarla yerleri sulayan şapşallar ve ıstakozları birbirine atıp gülen palyaço gibi giyinmiş sonradan görme ultra zenginleşmiş ayıcıklar. 10 sene evvel burası ilk
açıldığında gerçekten çok keyifli ve şirin bir yerdi. Ama bugün gerçekten iğrenç bir hâl almış durumda. Zaten orada cereyan eden hadiselerin yüzde 10’u Türkiye’de olsa yemin ediyorum katliam olur. Eğlenme anlayışı kasılıp birbirine poz kesmek olan saygıdeğer ve sakallı eğlence hayatı mensuplarımız ile küçük çaplı bir deprem kadar kayıp veririz Allah muhafaza.

Ender’in fırçası

Şimdi gelelim bir başka konuya. Sevgili dostum Ender Alkoçlar geçtiğimiz günlerde instagram hesabından gezip görüp yazan basın mensuplarımıza sitemli bir fırçacık atıverdi. Bu Yunan Adaları’na methiyeler düzüp yazıyorsun ama onların yazarları bizden hiç bahsetmiyor diye. İlk bakışta Ender’in sitemi, globalleşmiş günümüz dünyasında hırçın fakirlik gibi gözükse de piyasayı silkelemesi ve dikkatlerin turizme çevrilmesi
açısından çok faydalı oldu. Önüne gelen bir cevap yazmaya başladı. Hatta yazdıkları cevaplar üzerinden birbiriyle atışmaya başlayanlar bile oldu. Bazen uzun
uzun anlatırsın, yazarsın ama yeterli kamuoyu oluşturamazsın. Bazen de Ender’in yaptığı gibi bir tokat atarsın herkes şöyle bir dönüp bakar.

“Nammos Bodrum’a da açılıyormuş. Orada cereyan eden hadiselerin yüzde 10’u Türkye’de olsa yemin ediyorum katliam olur.”

Ender haklı mı? Konu zaten haklı olup olmaması değil Türk turizminde kayıplar yaşanırken dikkatleri çekecek bir hamle yapması. O da elini taşın altına sokmuştur. Mevzunun özünde ise kendini zorla yazdırmak değil kendini yazdırılacak hale getirmen o kalite ve servis anlayışına sahip olman yatmaktadır. Batır çıkar turizmi, her şey dâhil otele turist istifleme mantığı ile buraya kadar geldik. Aman turist otel dışına kaçmasın kafası ile buradan bir adım öteye de gidemeyiz. Tabii
otelin dışına çıktığında da neyle karşılaştığı çok önemli. Tabiat mı, yap-sat mı? Devlet otoritesinin önce buna karar vermesi gerekiyor. Otele mahkûm bir turist kitlesinin kalitesi hiçbir zaman daha üst seviyeye çıkmayacak ve o çorak Yunan Adaları’na giden kaliteli turistleri görüp duydukça da asabımız bozulmaya devam edecek. Bu arada Yunan Adaları sever arkadaşlarımın içinde en düşkün olanlarının en başında da Ender’in sevgili karısı Gülşah gelir. Eminim ki gereken konuşmayı kendisine yapmış ve medyaya salladığı fırçanın sapı ile usulca dürttürüvermiştir. Bu arada Mehmet Yılmaz abime de küçük bir sitem etmek isterim. Mehmet abicim sen Ahmet Hakan’a neden benim “Yan teknedekiler” yazımı okutmadın?
Adamcağız Ramazan ayında teknenin kıçında huzur içinde sigarasını tellendirirken seferi bir halde pişti olmuş.

Mykonos tavsiyelerim

Uçak ile gitmek şartıyla size naçizane bir iki tavsiye vermek isterim. Gündüzleri nezih ve keyifli iki tane güzel plaj var. Solymar ve Alemagou. İkisinde de çok lezzetli yemekler yiyip keyifli müzik dinleyebilirsiniz. Şezlongları ve havluları pırıl pırıl. Gitmedim ama bir de Nammos’tan ayrılan George’un yeni açtığı Scorpio varmış, iyi diyorlar. Bir de dilden dile dolaşan bütün seyahat tavsiyelerinde Kiki’s var. Öğlen gitmek için güzel ama rezervasyon olmaması ve çok sapa bir yer olması rahatına düşkün, beklemeyi sevmeyenlere ızdırap olabilecek potansiyele sahip. Akşam yemekleri içinse biraz tutucu davranıp yine İnterni ve Sea Satin’i tavsiye edeceğim. Başka sorular, tavsiyeler ve güzel bir şoförlü arabaya ihtiyacınız olursa Christos Papadopoulos’u (+30.69748.22840) aramanız yeterli olacaktır. Size ne isterseniz en iyi şekilde temin eder.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.