Cumhuriyetimiz 100 yaşında. Bir asrı devirirken özgürlüğümüzü ve 100. yılımızı gururla kutluyoruz. Atatürk’ün önderliğinde büyük fedakârlıklarla kurulan ülkemiz her alanda yine onun rehberliğinde gelişti ve büyüdü.
Topluma uygarlık hedefini gösteren Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş yaşamın birçok alanında olduğu gibi denizcilikte de yol göstericiydi. Florya’da kürek çekerken ya da Moda’da yelken yaparken çekilmiş fotoğraflarına veya Ertuğrul ve Söğütlü yatları ile Savarona’daki ölümsüzleşen karelerine bakınca zamanın çok ötesinde bir rol modeli görüyorum. Ondan sonra geçen onca yılın ardından katettiğimiz yolun çok da uzun olduğunu söyleyemiyoruz maalesef..
“Uluslar denizci doğmaz, denizci olurlar. Onları denizci yapan ise devlettir.” Bu sayfalarda çok sık karşılaştığınız bu ifade, “Mavi Vatan” kavramını hayatımıza sokan, denizciliğin her alanında kalem oynatıp fikir üreten değerli isim Amiral Cem Gürdeniz’e ait. Dergimizde daha önce yayımladığımız yazısında ise şöyle diyordu:
“Türkiye’nin denizcileşmesi deniz kültürünün her boyutta gelişmesi ile mümkün olacaktır. Deniz kültürünün omurgası da amatör denizciliktir. Amatör denizci olmak için, mutlaka tekne sahibi olmak gerekmez. Amatör denizciliğin özü, denize ve denizciliğe, sevgi ve tutku ile bağlanmaktır. Bu kapsamda amatör denizciliğin, ideal durumda, zenginliğin bir fonksiyonu olmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Ancak içinde yaşadığımız ekonomik sistem içinde, denize erişim ve denizden zevk alma araçlarına sahip olmak maalesef zenginliğin bir fonksiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Tekneye, denizle etkileşim kurmada en etkili araç olması nedeniyle, sahip olmak ya da onu kiralamak gerekiyor. Her ikisi de (…) ülkemizde sokaktaki vatandaş için imkânsız bir hayal (…)”
Bugün tekneye erişimin ve onu bir marinada barındırmanın zorlukları düşünülecek olursa denizci millet hedefinden giderek uzaklaştığımızı söylemek de yanlış olmayacaktır. Oysa amatör denizcilikte hatta denizciliğin her alanında hızla gelişip muasır medeniyetler seviyesini yakalamak çok da zor değil. Belki de ilk adım devletin, milletine denizlerinde barınma olanağı sağlaması olmalı.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün Cumhuriyetimiz henüz 14 yaşındayken yaptığı konuşmada dediği gibi:
“Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü: Toprakların üç bir yanı deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız…”
Kıyıları işgal edilmeyen, denizleri temiz, amatör denizcilerinin maviyi ve yeşili koruyup gözü gibi baktığı “denizci” bir ülke olma dileğiyle; Cumhuriyetimizin 100 yılı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız
kutlu olsun…