Ne kıştı be! Mayıs ayının yarısını kış, diğer yarısını direkt yaza geçiş olarak yaşadık. Nisanda denize çıkamadık, kar bile yağdı! Kıştan mı korktum, canım biraz Güney Ege mi istedi, yoksa Dalaman Havalimanı’na daha yakın olduğu için daha sık kaçarım mı diye düşündüm nedir, bu yaz ‘‘Aydın’’ı Göcek’te tutmaya karar verdim.
Nisan sonunda bir haftalık Alaçatı’dan Göcek’e gidiş, Ekim başında da bir haftalık Göcek’ten Alaçatı’ya dönüş rotası hazırladım. Zaten küçücük oldukları için ana limanları bile yeterince kafa dinlendirici olan Türkiye’ye yakın adalardaki gezintilerime ‘‘level’’ atlatarak, daha bilinmedik ‘‘nokta vuruşlara’ dersimi çalıştım. Tabii, hava müsaade ederse!
Öyle bir kış yaşadık ve özellikle kuzey Ege’de teknelere yıldırım düşmesi dâhil başımıza gelmeyen kalmadı ki, normalde denizin en sevdiğim zamanları olan nisan sonunda kıyılarımıza yakın Yunan Adaları’nı geze geze, Göcek’e gitme zamanı geldiğinde bile her gün panik
içinde Poseidon’a baktım. Deniz, kılımı kılımına, tam yola çıkacağım gün çıkmama izin verdi.
Ama çizdiğim rota ‘‘hava durumu’’ndan ilk darbeyi yedi. Alaçatı’dan ilk durak Furni’ye gitme hevesim, Ege’nin ortasını sapsarı gösteren Poseidon yüzünden kursağımda kaldı. Mecburen kıyıdan kıyıdan, Samos’a (Sisam) doğru yollandık.
Samos-Pithagoria
Ege, nisan sonunda hâlâ melteme dönmediğinden,
aşağı inerken bir türlü uygun rüzgâr yakalayamadık. Rüzgârüstüne karşı bastık motora. Kalın montlarla dümen tutmama rağmen; Dilek Yarımadası’nın tam karşısına denk gelen Samos’un Pithagoria limanının hemen dışındaki turkuaz sularda alarga ve denize girme hayali kuruyordum ki, yalan oldu!
Her yolum düştüğünde tek teknelik yer bulamadığım Pithagorio limanında, kardan kıştan bir türlü açılamayan yelken sezonu münasebetiyle yer bulup, Sığacık’tan ‘‘bekarlığa veda partisi yapmaya gelmiş’’ Türk yelkenlileri arasına kıçtankara olduk. Çok da kaliteli yelkenciler arasına düşüp, bir kez daha her gittiğimiz limanda bizi ‘‘kaliteli yeni dostlarla’’ buluşturan yelkenciliğimize dua ettik.
Pithagorio yani Pisagor, malum olduğu üzere ünlü düşünür ve matematikçinin doğduğu liman kasabası. Henüz sezon başlamadığından her yer bomboş ama umurumda değil. Zaten sabah erkenden yola çıkacağım. Bir gece öncesinden ‘‘akşamdan kalmayım’’ ve tekne
ahalisinin tersine canım ‘‘hamur işi’’ çekiyor. Bizim Türkler limana inen kasabanın ana caddesinden yukarı çıkarken soldan ikinci sokaktaki, pizzacıyı tavsiye
ediyorlar. Valla, ‘‘La Strada’’ tam dedikleri gibi çıktı. Odun fırınında pişen sebzeli-peynirli pizzam on numara! Midem kendisini toparladı. Devamı Haziran 2015 sayımızda…