Yeni marina, yeni kasaba, yeni dostluklar, yeni bir düzen demek. Kolay değil Alaçatı’daki alışkanlıklarımı terk edip, beş aylığına Göcek’teki Skopea Marina’ya taşındım. Daha 1980’lerde “Göcek, Göcek olmadan” buraları popülerleştiren Özal’ı takip eden bir muhabir olarak başlayan, önceki rasgele geliş-gidişlerimden, Göcek’in yazın “kavurucu sıcak olduğunu” biliyorum.
Bu yüzden mi, yoksa yaşlılık belirtisi “nostalji hastalığı” mı bilemem, aklıma çocukken siyah-beyaz TRT’de, dizisini de, filmini de izlediğim 1957 yapımı “The Long Hot Summer” geldi. Göcek’teki uzun sıcak yaz planım vesilesiyle, kendimi Paul Newman’ın canlandırdığı Missisipi kıyılarındaki “Ben Quick” gibi hissetmeye başladım.
Filmle başlayan Paul Newman-Joanna Woodward aşkı 1958’de, ta ki 2008’de Newman’ın ölümüne dek sürecek tam 50 yıllık bir evliliğe dönüşecekti. Tabii, beni “The Long Hot Summer”a sürükleyen, ne filmdeki, ne de gerçek hayattaki Newman-Woodward aşkıydı. Her nedense filmin şarkısı, beynime yerleşmişti. Ve çocukluğumdan beri, yaz aylarını “The Long Hot Summer” şarkısıyla anar olmuştum. Belki de, içimdeki vazgeçilmez “smooth jazz” sevgisi, bu şarkıyla bilinçaltıma yerleşmişti.
Filmde, küçük Missisipi kasabasına yeni taşınan “gizemli” Ben Quick, yeni dostluklar edinmek zorundaydı. Tıpkı Göcek’te Skopea Marina’ya taşınan bendeniz gibi! Eh, elimiz ayağımız düzgün ama bir de çapkın gülümsemeli Newman kadar yakışıklı olabilsek!
Şaka bir yana, “iyice yaşlanmadan artık her şeyin en iyisini tatmalı” takıntısı iyice yoğunlaşmış bir “ihtiyar balıkçı” olarak, bu yazıda sıralamalarını yaptığım “en iyi”lerimin peşine düştüm. Skopea Marina’nın genç ve yakışıklı karizmatik müdürü Muharrem’den iskele sorumlusu Cafer’e, Artık Fethiye Belediyesi’ne geçen -civardaki en ucuz geceleme yeri, ama hep dolu- Göcek Belediye Marina’nın her daim şen şakrak müdürü Levent’ten; kendi ceplerinden imeceyle Göcek çarşı
içini “ışıklı kuş kulubeleri”yle süsleyen, çoğu esnaf yeni dostlarım Nazif’e, Mahmut’a, Muhammed’e, Durmuş Usta’ya kadar herkesi; “en iyi koy, en iyi lokanta, en iyi börek, en iyi et, en iyi balık ve en iyi balık tutulacak yer” konularında sorguladım.
Göcek Adası’nın sahilleri
“Yeni Göcekli” olarak turlarıma, en yakındaki Göcek Adası’nın sahillerini keşfederek başladım. Özellikle gecesine ya da sabahına marinaya dönecekseniz, Göcek’in yanı başındaki en yakın ada olan Göcek Adası ideal. Gerekirse, sahilden balıkçı motoru ya da marinalardan sürat motorlarıyla, kolayca kasabadan-teknenize gidip gelebiliyorsunuz. Tek sıkıntı, sahildeki naylon torbalar! Bizim teknenin çevreci ahalisi olmasa, kimsenin kıyıya çıkıp çöp toplayacağı yok! Çevreyi kirletenler, adanın gün doğumu ve gün batımında sahile inen devasa kara tavşanına çok ama çok ayıp ediyorlar! Kara tavşanın adasına çöpü atıp, kaçıyorsunuz; ısırsa haklı valla! Artık her uğradığımda kendisine havuç ve marul götürme kararı aldım ki biz insanları affetsin!
Artık Göcek’te tüm adacıkların sahillerinde tonoz var, kıyıya dirsek halatıyla bağlanabileceğiniz mapalar var. Ve daha da iyisi, bağlama şamandraları navigasyon haritalarında da görünüyor. Ama sorun şu ki, yıllarca büyük medya gruplarında üst düzey yöneticilik yapmış, usta denizci Kenan Sönmez abimin deyişiyle, altı yedi yıl önce sahiller harap olmasın diye Göcek koylarına attırılan tonozlarla artık ilgilenen yok.
Çünkü işin sorumluluğu Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne geçmiş ve belediyenin her geçen gün biri kopan; oysa sayılarının arttırılması gereken tonozlarla ve mapalarla acilen ilgilenmesi gerekiyor. Yoksa, yine ağaçlara bağlanılacak, yine her bulunan yere demir atılarak, denizin dibindeki doğal hayat tahrip edilecek. Her gün küçük çöp tekneleriyle koylardaki çöplüklerden çöp aldığını gözlemlediğim, Muğla Belediyesi, takdire şayan adımlarını “tonoz kontrolü”yle de sürdürmeli!
Aksi halde, Yacht Türkiye’nin geçen sayısında Emir Kunt’un müptelası olduğum muhteşem yazı diliyle anlattığı, “kirli atık salınımıyla” ilgili oluşan “Göcek’in orta yerine boşaltma” ritüeline harfiyen uyan Göcek ahalisini, daha büyük tehlikeler bekliyor. Devamı Ağustos 2015 sayımızda…