Montaigne, “yemekten önce ve yemekten sonra sanki iki ayrı insanım” dediğinde, sadece guruldayan bir midenin yol açtığı sorunlardan söz etmiyordu elbette.
Filozoflar zaten böyle basit konulardan söz etmezler. Söz etseler de bunlar insan aklı ve hayat içindeki durumu ile ilgili çok daha derin meselelere gönderme yapmak için söyledikleri sözlerdir.
Toprağı bol olsun, aslına bakarsanız kendisi de tıpkı benim gibi bir “deneme yazarı” idi ama zaman zaman böyle filozoflara yakışacak ağır oturaklı sözler söylediği de olmuyor değildi.
Şöyle yazmıştı:
“Sağlığım yerindeyken, güneşli güzel bir gün bana gülümserken, tam havamdayımdır; ama ayak tırnaklarımdan biri batmaya görsün, o zaman benden alıngan, benden huysuz, benden çekilmez bir adam yoktur.”
Allaha şükür ayak tırnaklarımdan bir sıkıntım yok ama güneşli güzel bir gün bana gülümserken, ağız tadıyla bir şeyler içmek isteği içimden fışkırmışken ve bunu tek başıma yapamayacağım için bir – iki arkadaşımı da ayartmışken bazen huysuz ve çekilmez olabiliyorum.
Devamı Şubat 2014 sayımızda…