Always take the weather*

Teknenizin TV’de gördüğünüz birçok tekne gibi felakete uğramasını istemiyorsanız “always take the weather”…

*“Daima hava durumunu alın” Ben Yeni Zelanda’dayken Crowded House’un bu şarkısı çok popülerdi.

Kasım ayı hışımla geldi (Kasım 2023). Tenha koyların tadını çıkarırken her sabah yeni çıkmış taze simit ararcasına telefondaki hava tahmin aplikasyonlarında taze tahminlere bakarım. Önümüzdeki hafta Gökova’da yağmur ve biraz kuvvetli rüzgâr veriyor, marinaya dönüp, kirli çamaşırları toplayıp, eve gitme zamanı. Bakalım gelecek yağmur, benim küçük bahçeyi sulamanın ötesinde tüm ülkede boşalan barajlara biraz can suyu olacak mı? Yoksa yine gemi azıya alıp topladığı bütün suyu birden döküp baraj yerine TV’yi sel felaketi haberleriyle mi dolduracak? Derken, doldurdu da…

Denizle ilgili herkes hava raporlarını şöyle veya böyle izler, izlemelidir de. Denizci bir ülke olan Yeni Zelanda’da “Always take the weather” (Crowded House – Weather With You) diye bir popüler şarkı bile vardı. Ben teknede olmasam bile alışkanlık her sabah kalktığımda, marinada emniyette olsa da Kelebek’in olduğu bölgedeki hava raporlarına bakarım. 

Ara sıra da “dünyada neler oluyor?” diye haritanın çemberini genişletip bakarım. Bendeki bir aplikasyon Karadeniz’in batı kısmında 1000 mb altına düşmüş bayağı sıkışık bir alçak basınç hücresi oluştuğunu gösteriyordu, bizim kıyı da özellikle İstanbul’dan Zonguldak’a kadar kıpkırmızı, 40 knot rüzgâr, 7,5m dalga boyundan bahsediyordu. Bu büyüklükte dalgayı okyanusta görmedim diyebilirim.

Atlantik’i bayağı sert havada batıdan doğuya geçip Portekiz’e vardığımızda su almak, tuzlama olmuş Kelebek’i yıkayıp kendimize gelmek için balıkçıların iskelesine yanaşmıştım, alçak metcezirden istifade Kelebek alçakken ana yelkeni de basıp yıkamak istedim. Yelkeni açtığımda ikinci camadan hattında bir zehirli mor “man o war” denizanası yapışmıştı, o bile 4-5 metreyi geçmez. Düşünebiliyor musun havayla boğuşurken, üstümüzden dalgalar geçerken, bir de “tentacle” bacakları, biraz aşağıda dümende olan bana vursaydı! 

Eğer tahmin doğru çıkarsa 7,5m dalga kıyıya vurup kırılınca önüne geleni süpürecek, umarım tedbir alırlar.

HAVA RAPORUNU CİDDİYE ALMAK

Yazıyı yazarken, TV, Rusya’dan gelip Ereğli Limanı’na sığınmaya çalışırken batan gemiden kaybolan gemicilerin arandığı haberini geçiyor.

Günümüzün hava raporları günler önce yolda olan fırtınayı bildiriyor, bu raporları yapanlar cam küreye bakmıyor, dünyamız etrafında yerleştirilmiş sensörlerden ve uydulardan basınç değişikliklerini, nem vs değerlerini, yönlerini analiz edip tahmin ediyorlar. Benim tecrübeme göre, 10 gün sonraki tahminin hassas olmasını bekleyemeyiz ama üç gün sonrasına inanmalıyız. Ben, 10 günlüğü de aklımın köşesine koyar planlarımda ciddiye alırım. 

Rusya’dan Türkiye en uzak mesafe 300 mil, yavaş olsa da bir kargo gemisi bilemedin 1,5 günde geçer ya da oturur oturduğu yerde. Orada değildim, uzaktan ahkam kesmeyi sevmem ama, hadi havaya yakalandın, gerçi bu kadar yakın mesafede yakalanmak için aklıma ya çok cesaret ya da ticari ekonomik zorlamalar geliyor, dediğim gibi orada değilim, bilmiyorum.

Bizim kıyılar kuzey rüzgârında “lee shore” rüzgâraltı kıyı, yokuş aşağı freni patlamış kamyon gibi limana yaklaştığında, her şeyi doğru yapmalısın. Senin elinde olmayan şanssız arızalar hariç, hataya, pardon deyip, tekrar deneme lüksün yok. O yüzden rahat olmayacaksan da açıkta havanın geçmesini beklemeyi düşünmelisin. 

METCEZİR VE DALGALAR

Bizim sulardaki metcezir (Türkçesi gelgit) çok az olduğundan hesaba katılmaz. Ara sıra alışılmışın üzerinde denizin yükselmesi ve alçalması hayretle karşılanır, denizle bilgimiz nispetinde, TV’de acayip haberler görürüz, “Deniz 15 m çekildi! Deniz taştı!” gibi. Deniz yükselir, alçalır. Çekilmesi, gelmesi izlediğin yerin tabanına göre değişir. Haberciler için “deniz 30 metre çekildi”, “1 metre alçaldı”dan daha ilgi çeken magazin haberi oluyor. 

Gelgit olayının ayın ve güneşin dünyamız üzerindeki çekim kuvvetinden olduğunu biliyoruz. Ay ve güneş bizim denizlerimizdeki su kitlesini de çekiyor ama Cebelitarık ve Süveyş Kanalı hariç dünyanın okyanuslarına bağlantısı olmayan Akdeniz ve uzantısı olan Adriyatik, Karadeniz ve Ege Denizi kapalı denizler. Buralarda suyun hareketi kısıtlı. 

Bizim suların yükselip alçalmasında, havanın basıncı ve rüzgâr yönü, ayın çekim kuvvetinin yarattığından daha etkili oluyor. Basit düşünelim, alçak basınç denizin üzerindeki baskıyı hafifletiyor, su yükseliyor, yüksek basınç bastırıyor. İkincisi rüzgârın yönü kıyıya doğru devamlı ve kuvvetli eserse, bir de o kıyı İzmir gibi bir körfezin içi ise rüzgâr, yüzey suyunu körfeze dolduruyor. 

Bu normal günlük rüzgârda da oluyor ama olduğundan dikkat bile etmiyoruz, ama rüzgâr fırtına şiddetine çıkar ve uzun sürerse oluşan duruma “storm surge” fırtına kabarması denir. Karadeniz sahilindeki durum bu. 7,5 metrelik yumuşak dalga treni bizim kıyıya yaklaşıp sığı suda tökezlenip kırılınca felaket oluyor, bir de bu çarpan dalga geri tepip arkasından gelene çarpınca dalga duvarı yükseliyor.

ABD kıyılarındaki inşaatların yapımında, en yüksek gelgit seviyesi üzerine, yıllarca izlenmiş fırtınaların (malum orada bir de hurricane var) datalarındaki değerler hesaba katılır, marinalardaki pontonların bağlı olduğu kazıklar o yükseklik düşünülerek çakılır. Bizim Karadeniz kıyısındaki yollardan belki imkânsıza yakın ya da ekonomik kolaylığından yüksek inşa edilemeyenler, hiç değilse dalgaların getirdiği denizi çabuk tahliye edebilecek büyüklükte drenaj sistemiyle donatılır, vuran yüksek dalganın getirdiği su hemen denize döndürülebilirse fırtınaları daha az hasarla atlatabiliriz.

Bir küçük anı: Yeni Zelanda’da 15 mil içerde Whangarei nehri kıyısında. Şehrin ortasındaki nehirde küçük marinamsı/barınakta nehre çakılı kazıkların üzerinde, oto lastiğinden, yüzen halkalara bağlıyız. Normal gelgitle günde iki defa yükselip alçalıyoruz. Okyanusta olan yakın bir cyclone (tayfun)’un ittiği su nehrin suyunu yükseltti, kazıkların tepesi suya gömülecek. Bizim halatları ağaç olan kazığa çiviledim de boğulan kazıktan çıkmadık. 

3 İLA 5 KUVVETİNDE, ZAMAN ZAMAN 6 KUVVETİNDE 

Bu devirde bu nasıl hava raporudur? 90’lı yıllarda hava raporunu Ege’de Yunan radyosundan alırdık. Bizimki o zaman da böyleydi, bir de en doğru tahmin diyorlardı! Tabii bütün atlara oynarsan biri kazanacak. TV’de hava raporları magazin haberi gibi, belki cahil tabaka anlasın düşüncesi var, sen aşağı ineceğine onları yükseltmek daha doğru değil mi?

Meteoroloji deniz adamı için hayati önemi olan bir konu. Ben bugünkü çok ileri hava tahmini aplikasyonlar, internet öncesinden beri Passage weather programını takip ederdim, nedeni hava haritasını isobarlarıyla verir. Arka arkaya iki, üç günlük haritayı incelediğinde, barometreyle de karşılaştığında sistemin nereye, ne hızla gittiğini anlar, ona göre istikbalini tahmin edersin. Meteoroloji bürosunda da öyle yapıyorlar. TV’de neden böyle vermezler anlamıyorum. Biz keyfine denizciler için değil, hayatlarını denizden kazanan insanlar için. 

ABD doğu kıyısında seyrederken, örnek, New York’tan Florida’ya gidiyorsun, ta 70’lerde VHF radyoda hava kanalında önünden geçtiğin kısım için tahmin ve olan hava raporu otomatik tekrarlanır, bir sonraki bölgeye geçtiğinde, diyelim Virginia biter North Carolina başlar. Bu sistem ta 1970’te böyleydi. 

Bir diğeri rüzgâr ihbar sistemi vardır. Bunlar VHF radyoda her bülten önünde yayınlanır, 1. “Small craft advisory” Küçük tekneler için tehlikeli olabilecek 18-33 knot rüzgâr (teknenin küçük olup olmadığına kaptan karar versin, karşılaşacağın rüzgâr bu olacak demektir). 2. “Gale warning” (bizde gale atlanıyor, fırtınamsı gibi bir terim var) rüzgâr 34-46 knot. Bu ihbarlar limanlarda marinalarda gündüz flamalarla gece ışıklarla ilan edilir. Bu değerler ABD suları için. Bizim denizlerin fiziki durumuna göre değerler değişik olabilir. 

Bizde Sahil Güvenlik denizlerimizde hava raporu diye meteoroloji müdürlüğünden aldığını aktarır ki benim tanıdığım hiçbir denizcinin bizim hava raporuna dayandığını duymadım. Düzeltmesi zor mu? 

ASLINDA METEOROLOJİYİ ANLAMASI ÇOK KOLAY

Çok basit, bize yeteceği kadarını tekrarlayalım: Rüzgârı yaratan olay sıcaklıktan başlıyor. Sıcak hava yükselir, onun boşalttığı hacmi de daha soğuk hava kitlesi doldurur. Yazın ortasında Ege’de kuvvetlenen Meltemi örnek alırsak; Büyük kara kitlesi olan Anadolu ısınır hava yükselerek alçak basınç alanı oluşturur, Balkanlar tarafındaki soğuk hava kitlesinin oluşturduğu yüksek basınç sistemi Anadolu’ya doğru yürür. Burada iki kuralı kafamıza yazalım. Kuzey yarım kürede 1. yüksek basınç sisteminde rüzgârlar saat yelkovanı yönünde biraz dışarı doğru, alçak basınç sisteminde tersine ve biraz içeri doğru eser. 2. yüksek basınç sistemi alçak basınç sistemini kovalar. 

Egenin meltemine dönelim; Anadolu üstündeki alçak basınç merkezi etrafında saat yelkovanı tersine dönen rüzgâr Balkanlar’da oluşan sistemle Ege üstünde buluşur, Anadolu’nun şeklini takip ederek, Çanakkale’de kuzeydoğu, güneye indikçe kuzey, Bodrum’a yaklaştıkça kuzeybatı, Akdeniz’e dönünce batı eser. Bu izah bizim sularda dolaşana genel bir fikir verir.

Meteoroloji uzmanı olmak gibi bir iddiamız yok, haritaları nasıl hazırladıklarını onlara bırakalım. Şimdi bizim için önemli olan, haritayı okuyup anlamaya odaklanalım. Eğer lütfedip ekrana koyarlar, iki kelimeyle izah ederlerse, eminim benden çok daha faydalı olurlar. 

Topoğrafya haritası gördüyseniz, oradaki dağlara bakarsanız gördüğünüz eğri büğrü daireler, dağın eşit aralıklı yüksekliklerdeki kesitleridir. Dağın dik yamacında bu çizgiler birbirine yakın, yumuşak bir eğim olan kısmında aralıklıdır. Dağın dik yamacından akan nehir hızlı, öbür taraftaki yavaş akacaktır.

Hava haritasındaki isobarların önemi de burada ortaya çıkıyor. Bu eğri daireler dağın yükseklik dilimleri gibi, eşit barometrik basınç aralıklı dilimleri. Örneğin arazide her 10 metre yükseklikte bir dilimlediyse, hava haritasında da her milibarda bir dilimlendiğini varsayalım. Bizim görünmeyen hava dağının tepesinden rüzgâr da bu eğime göre süratli akıyor. Bu sistemler arasında cepheler oluşabilir, oralara girmeyeceğim uzatmamak için, çok merak ederseniz eminim internetten fazla bilgi bulabilirsiniz, zevklidir de. Benim niyetim telefonunuzdaki haritaya bakarken üzerindeki okların neden o yönde olduğunu, ilerleyen saatlerde sistemin ne yöne, ne hızla gittiğini, neden kuvvetlenip zayıflayacağını onlar söylüyor diye değil bilinçli anlamanız. Modern meteoroloji ilmi dışında bir de Koptik fırtına takvimi var. Koptik takvimi Firavunlardan da önce oluşan takvim, Nil nehrinin taşma mevsimi esas alınarak başlamış. Google amca isterseniz size anlatır. Eskiden bir “saatli maarif takvimi” vardı, orada her gün bu takvimi de verirdi. ABD’de de “farmers almanac” var. Bu takvimler yıllarca izlenmiş doğa olaylarından toplanan bilgilerle ortaya çıkmış. Modern kafaya göre kocakarı takvimi dense de oradaki fırtınalar birkaç gün arayla her yıl tekrarlanıyor. Genel, uzun vade seyir planlamasında aklının bir köşesinde durmasının zararı yok.

Teknenizin TV’de gördüğünüz birçok tekne gibi felakete uğramasını istemiyorsanız “always take the weather”…☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.