Bu yıl niyet Girit’e ve oradan daha öteye, İyon Denizi’ne uzanmaktı. Yalnız geçen yıl gibi bizim “plan A”ya düşman “gremlin” dediğim, uğursuzluk mahlûku yine çomak soktu. “Yolculuk var mı?”, “Nereye gidiyorsun?”, “Ne zaman gidiyorsun?” gibi sorularla karşılaşan birçok yatçı; ister batıl itikat de ister uğursuzluk, bu sorulara yuvarlak cevaplar verir. Ben pek takılmasam da A planına iyi gelmediğine gittikçe inananlardanım. Zaten çoğu zaman nereye gittiğimi ben de bilmiyorum, burnumuzu bir çıkaralım, bir ada buluruz gidecek. Ege’de adadan bol bir şey yok. Böylece Bodrum-Marmaris arasındaki üçgeni kazara keşfettim.
Önce Fransa’dan bir tekne getirmem, ardından Sadun Abi’nin yıl dönümü, ardından bizim arkadaşın işleri derken Temmuz’u bulduk. Temmuz-Ağustos ayları bölgede meltemin ve de sıcaklığın tavan yaptığı dönem. Bayramda uzun bir tatille kendini denize atacak büyük bir kalabalıkla tam gaz yaklaşıyor. Planı boş ver, acele çıkış aldım, bir başlayalım da görürüz. Mr. Murphy de “gremlin”lerin müttefiki, önümüzdeki günler “Passage weather” meteo sitesine göre Kalimnos’un, Kos’un batısındaki koridordan aşağı, Girit’e kadar hava haritası yeşil, sarı yeşil, 25-35 demekse de aslında 5 garanti, çoğunlukla 10 knot eklemek lazım. Türkiye’deki bayram filosundan önce palamarı çözdük.
Kos’ta giriş yapmak için ben limanın yanında, otellerin önünde demirlerim ama bu havaya bayağı açık, marina veya limana tıkılıp kötü hava geçene kadar günde 20 Euro vermek hayatı biraz daha acıklı yapacak. Girişi daha ilerdeki bir adadan yaparız, zaten Yunan otoriteleri anlayışlı davranıp giriş limanı olmayan adada problem çıkarmıyorlar. Nisiros’ta giriş yapmayı deneriz. Tek sual Nisiros’un limanı melteme açık ama KB’sında adanın kaşı gibi yerleşmiş Yiali Adası var, bizi Meltem’e karşı korur, zaten Kos Adası da denize duvar çekiyor, göreceğiz.
Bir camadanlı ana yelken ve genoa bize 7+ knot veriyor, sağanaklar geldikçe 30+ olan rüzgâr bizi ara sıra kulağımızın üstüne yatırsa da Kelebek kemiğini ağzına almış, koşuyor (Bu eskiden alışkanlık ağzıma takılmış bir deyim. Batı dünyasında köpek aşağılanan bir hayvan değil, denizle bağlantılan bir varlık,“salty dog” deyimi tuzla yoğrulmuş deniz adamlarını, “Queen Elisabeth’s sea dogs” “Drake” gibi İspanyollara kök söktüren kraliçenin deniz köpekleri, korsanları için kullanılır, bizim deniz kurdu dediğimiz gibi.) Devamı Eylül 2016 sayımızda.