Ağustos sonundan Ekim ortasına kadar Gökova ve Hisarönü’nde renk cümbüşü zirve yapar. Deniz durulur, ağaçların rengi dönmeye başlar, gün batımları her gün daha da güzel bir kırmızı-mor olur. Denizcilerin uğrak noktası kıyıları bir de araba ile bisikletle, yürüyerek; orman yollarından, yamaçlardan, kayalıklardan, plajlardan gezmek için ideal bir zaman. Bir küçük koya karadan, tepelerden bakmanın çok farklı bir keyfi var. Ben denedim, çok hoşuma gitti, öneririm…

Mina Urgan “Bir Dinazorun Gezileri” isimli anı kitabında anlatıyor. Gençlik yıllarında Akyaka yamaçlarından, Sakar Yokuşu’ndan aşağı Gökova’ya doğru bakarken kendi kendine “İnsan doğada ne arar?” diye soruyor ve şu yanıtı veriyor: “Doğada deniz vardır, dağ vardır, orman vardır, ova vardır. Bunların hepsi vardı Gökova’da. Hem de en güzel şekliyle. Olanca görkemiyle.”

Ne kadar güzel anlatmış. Haydi, haddimizi de bilerek bir iki ek daha yapalım: İnsan doğadan nehir ister, dev ağaçların gölgesini ister, çiçek ister, sessizlik ister, rüzgârın fısıltısını, dalgaların hışırtısını ister, yakamoz ister, yıldızların altında uyuyabilmek ister, kuş cıvıltıları ister…

Bordum’dan Kekova’ya küçük koylarımızda bunların tümü var… Devamı Eylül 2016 sayımızda…