Yeni bulduğum cennet: SIĞACIK KÖRFEZİ

Ege’de kuzeye çıkıp inişlerimde Sığacık Körfezi içini hep es geçmişim. Genelde yolu uzatmamak için olacak, körfezin iki burnundaki meltemden korunaklı koylarda gecelerdim. Şimdi yeni mahallemi tanımak için küçük bir keşfe çıktım. Yapılaşmamış, karadan ulaşımı olmayan koyları görmek benim için iyi bir sürpriz oldu. Burası kuzey-güney rotasında sadece gecelemek değil, özellikle gezip görülecek bir yer. 

Teos Marina, körfez içindeki koyları havadan görüntüleyip, yatçılara sunmuş. GPS öncesi dünyada böyle fotoğraflara ne vermezdik. Polinezya’da Bora Bora ve Huahine’nin havadan çekilmiş kartpostallarıyla seyir yapmıştım. Dibin renklerini, resifleri görmek bugünkü Navionics’e en yaklaştığımız seyirdi. Bakir koyları paylaşmamakta ben de en az diğerleri kadar egoistim ama buralar deşifre olmuş, saklayacak gizliliği kalmamış, yoksa ben açıklamazdım. Günahı benim boynuma değil. Paylaşırken bu güzelim koyların bilgisi yanında koruma sorumluluğunu da paylaşalım. Ben değil, biz olarak düşünelim, deniz adabını yerleştirelim, kıyıların, denizin çöplük olmaması için her türlü kirlilikten uzak olması için gayret gösterelim. Don Kişot olmadan dilimiz döndüğünce uyaralım, gerektiğinde Sahil Güvenlik’i arayıp yanlışı düzelttirelim. Bir haftadır rüzgâr güney sektörde ama hafif. Körfez genel olarak güneye açık ama iki ucunda güneye kapalı iki demir yeri var. Biri Marinadakilerin arka bahçe dediği, hemen marinanın dışındaki tabii liman. Fazla uzaklaşmadan, sadece denize girmek isteyenler, akşam ufak ufak demlenip güneşi batırmak isteyenler, 15 dakikada kendini denize atıyor. Ortalama 10-15 m derinlikteki dip, kum ve çamur, iyi demir tutuyor. Körfezin batı ucunda ise Gök Liman veya Kokar Limanı her havaya kapalı.

Rüzgâr birkaç gün güney sektöründe olacak, gitmişken bir tık daha gidip körfezin batı burnu olan Teke Burnu’ndan dışarı çıkıp, mini turumuza kuzeybatıdaki Sarpdere Limanı’ndan başlayalım dedik, sadece 17 mil.

Sarpdere: Sarpdere, balık çiftliklerinden kurtulmuş, ikinci baharını yaşıyor. Liman içine girdiğimizde kuzeye uzanan burun, doğusunda ferah, güzel ve geniş Nergis Koyu’nu oluşturuyor. Bunca yıl ilk defa girdiğim koydan daha önce ihmal ettiğim için özür diledim. Koy, yavaş yavaş sığlaşarak 15 metreden 2 metreye kadar çoğunlukla kum zeminde sere serpe demirleme imkânı vererek dibindeki küçük plajda, sanırım eski telekomünikasyon şirketinin terkedilmiş üssüne uzanıyor. Plajdan koyun ortasına doğru uzanan boruya demiri takmamak için, kristal suda sadece bakmak yeter. Rüzgâr kuzey ise, Nergis hâlâ eminse de, “fetch” önümüzdeki deniz mesafesi uzun olduğundan çırpıntı rahatsız olursa kuzey kıyıya taşınır, size uyan kum dibe demirlersiniz. (Çok duyuyorum, dibe bırakılan şey demir, fiil de demirlemek. Çapa ve çapalamak bahçede olan bir şey. Çapa veya Çipa guletlerin kullandığı “Çapa demir” şekli. Diğer pulluk’tan Ultraya kadar demirlerin şekilleri olduğu gibi).

Sarpdere’nin kuzey kıyısında, villalarıyla, camisiyle (kaldığımız sürede ezan sesi duymadık!), önündeki tonozlardaki hatırı sayılır motoryatlarıyla ve de ultra muhafazakâr birilerinin namahremleri için etrafı kapalı bir deniz hamamıyla(!) (1950’lerde Moda’daki “Kadınlar Hamamı”na benzer) en azından söylemek gerekirse ilginç bir yerleşim var. Bu kıyının en güzel koyu özel mülk! Çitle çevrilmiş. Bu manikürlü arazide kıyıya çıkmak yasak levhaları sizi karşılıyor! Kuzey rüzgârında plajın önüne kumda size uyan derinliğe demirinizi (çapa değil) koyverirsiniz, denizi yasaklamamışlar.

Limanın ortasında diğer bir seçenek, doğuya giren küçük bir koy. 2 m civarında su Kelebek için uygun, beyaz kumun üstüne salınıyor. SUP’la kıyıyı dolaşıyoruz. Koyun dibinde kanyon gibi bir vadiden küçük bir dere geliyor. Bu sırada bir motor çapaladı, neredeyse üstümüze aborda olacak. “Çok yakınsam söyleyin, açığa atayım.” “Siz kendiniz karar verin.” Adam yer değiştirdiğinde şaka gibi, sekiz tekne daha geldi. Alınacak ders; hafta sonunda ya marinada oturacaksın ya da popüler olmayan yerlere gideceksin.

Zeytineli: Doğuya dönüş turumuzda Sarpdere’den sonraki büyük Zeytineli Koyu, köpekbalığı sırt yüzgeci gibi KB’ya dönüyor. K rüzgârları için iyi de güney rüzgârı içeri ölü deniz getirir diye girmedim.

Gök Liman/Kokar: Teke Burnu’nu dönüp Sığacık Körfezi’nin doğu kıyısından kuzeye tırmanırken bu kıyıdaki her havaya kapalı tek ve en güzel koy. İçindeki balık çiftlikleri dışarı çıkmış, yatlara çok güzel, emin bir liman açılmış. Derin kıyılarında istediğin yerde kayalardan koltuk alarak veya kıyılara tünemiş birkaç kulübe önümdeki tonozlardan birini (boşsa) alarak kalır ya da kuzeye uzanan iki koldan birine, tercihan KB’ya uzanan uzun ve daha sığ olanına demirlersiniz. Kısa olan koyun dibi çiftliklerinin üssü.

Balık çiftliklerinin koyların, hem de kıyılarımızın ziyneti çok güzel koyların dışına çıkarılması çok iyi bir karar lakin bu taşınma geride takıntılarını bırakırsa tamamlanmamış demektir. Otoriteler işgal ettiği yerden çıkartılanın, arkasında harabe değil, ağacını dikip çimenini koyacak kadar orayı bulduğu gibi bırakmasını sağlamalıdır. Bunu diğer koylarda da görüyoruz. Balık çiftlikleri olmasa balık yiyemeyiz, onlar da gerekli, sadece her zaman söylediğim gibi denizleri, kıyıları planlı paylaşmalıyız.

Sığacık Körfezi’nin batı sahili açığında dört balık çiftliği var. Gündüz rahat görüldüğü gibi, gece de ışıkları var. Balık çiftlikleri ile kıyı arasından rahatça geçebilirsiniz.

KB köşesinden itibaren marinaya doğru kuzeye kapalı sayısız küçük ve Demircili ile Azmak gibi iki büyük koy seçiminize açık. Batıdan doğuya bir göz atalım.

İlk koy Merdivenli: Marinaya sadece 7 mil mesafede olan Merdivenli koyu, pusula gülünün kuzey yarısındaki rüzgârlara kapalı, yerleşim ve karadan ulaşım yok. İsmini kayalara oyulmuş antik merdiven kalıntısından almış. Zaten bölgenin her tarafında antik çağlarda bir İyon kolonisi olan Teos’tan izler var. Marina da 3 bin yıllık antik limanın yerinde.

Sahte Kokar veya Ilıca Boğazı: KB’ya doğru 0.5 mil giren koy sadece GD’ya açık. Derinlik 3 metreye kadar yavaşça iniyor, dipte kumluk alanlar bulmak zor değil. Açığındaki balık çiftliği G’li havada ölü dalgayı bir az durduruyor. Balık çiftlikleri de tamamen kötü değil, Singapur’da arkasına demirlediğim balık çiftliğini, geçen gemilerin dalgasına karşı yüzen dalga kıran olarak kullanmıştım. Koyun dibinde bir çamur havuzu, (bataklığı demek daha iyi) var, şifalıymış! Yaban domuzlarıyla beraber güzelleşmek isteyen deneyebilir. Benim beğendiğim koylardan. Yok, çamura yatmadım.

Papazkoyu: Bir sonraki Papaz Koyu ortasındaki tepeyle iki plaja bölünüyor. İkisinin önünde de istediğin derinlikle kum dip bulabilirsin. Kıyıda bir yerleşim yok. Adı neden Papaz Koyu bilmiyorum ama ben bir gün daha kalsam insan yiyen küçük kara sineklerden papazı bulacaktım abartısız 100-150 tane öldürdüm. Sinekler bir ölüp bin doğuyorlar (devrimci sinekler). Bu güzel koya hafta sonu gelmem hataydı, birkaç tur teknesinin yanı sıra Sığacık’ın müdavimleri koyu doldurmuş, bazı tekneler “raft up” üst üste aborda olmuştu. Sabah karanlığı vadiden ani bastıran kuzey rüzgârı sosyal mesafeyi sağladı. Tarayan demirini aldı kaçtı.

Demirlerken nadir olarak mecbur kaldığın durumlar hariç, teknenin başını rüzgâra, diğer teknelerin yattığı yöne vermeli, diğer teknelerle paralel olmalıyız. Bazı tekneler rüzgâr yanlarındayken yaklaşıp demiri bırakıyor ve tornistanla zincir döşerken, kokpitte aslında önüne demirlediği tekneden gittikçe uzaklaştığını zannediyor. Motoru kapatıp rüzgâra tabi olunca gelip teknenin yakınına düşünce hayret ediyorlar. Diğer ders; demiri şartlar ne kadar sakin olursa olsun hiç değilse 2000 RPM (devir) tornistanla dibe gömeceksin, gece rahat uyumak için.

Bizim kıyılarda “katabatik” veya termik rüzgâr dağlardan, vadilerden, nozul etkisi hızlanarak gelir. Ben, burada olduğu gibi eğer seçeneğim varsa, iki vadi arasındaki tepenin önüne demirleyip sağanakların güçlü olduğu yoldan çekilirim. Ertesi gün, beni rüzgâr değil ama sinek ordusu kaçırdı.

Yalancı Kokar’la Papaz arasındaki burunda ki kaya formasyonlarını SUP la dolaşıp izlerken, orta büyüklükte bir motorun içine girebileceği bir mağarayı ziyaret günümüzün zirvesi oluyor. Zaten kalabalığın bir nedeni de bu mağara.

Taş Ada: Komşu koy, Taş Ada diğer bir küçük güzel koy, kıyı bakir, su pırıl. Böyle olunca tur teknelerinin de uğrağı olması normal. Öğleden sonra serinleyen müşterilerini toplayıp gidince burası da bize kalıyor.

Demircili: Demircili, büyük bir koy, genelde küçük koyları tercih ederiz ama hakkını yemeyeyim 0.3 mil plajın neresine istersen demirle. Plaj karadan gelenlere organize olmuş, hafta sonu bile herkese yer var. Koyun güneybatısına üzerine kamping araçlarının park ettiği ince bir kum kıstakla bağlanan adacık, iki tarafında da iki küçük demir yeri yaratıyor, batısında yarıya kadar girince derinlik 2 m’nin altına düşüyor. Güneye kapalı gibi görünüyorsa da sığlıktan fazla giremiyorsunuz ve rüzgâr ile denizler daha çok güney değil de güneybatıdan demem yanlış olmaz.

Yıldız/Bodrum içi: Bir sonraki koy eğer çok kuvvetli değilse sizi güneybatıya da korur. Dip kum ve erişte, kumu yakalayamamışsan demirin erişteyi deldiğinden emin olmalısın. Kıyıda bir kafe var.

Ömer Ali: Ömer Ali’ye kadar üç dört bakir girintiye de kuzeyli havalarda demirleyebilirsiniz. Ömer Ali dibi beyaz kum, kıyıda çadırlar var, güzel bir koy. Bir sonraki Azmak koyu yanı’nda GB eserken kaldım.

Büyük Veli: Ortasında nedense bir balık çiftliği dairesi var. Köşeyi dönünce Azmak’tasın, büyük koyun batı köşesine demirleyip dereye veya Azmak’a SUP’la girmek istedim ama ağzı kapalıydı.

Aktaş/Akvaryum: Sığacık Limanı’na girmeden son koy Aktaş veya Akvaryum, adından anlaşılacağı gibi pırıl pırıl, kumluk bir koy. Kıyıda yerleşim yok, KB’dan D’ya kadar kapalı. Bu kadar güzel olunca doğal olarak tur teknelerinin uğrak yeri.

Sığacık Körfezi’nin bence en güzel yanı (kuzeyli havada) her girintide demirlemeye uygun olacak kadar sığ olması. Nedeni eski British Admiralty haritalarında görüldüğü, gibi topoğrafyasında. Kıyıya dik inen dağlar tepeler arasındaki vadilerden akan dere, azmak vb’nin denize taşıdıklarıyla derece derece sığlaşan bir deniz tabanı oluşmuş. Bu güzel körfez zaman ayırmaya fazlasıyla değer. Beton istilasına ne kadar dayanır bilmem.

Bu güzel körfezde doğanın bize cömertçe verdiği birbirinden güzel koyları kullanırken ülkemizin tanıtımı için hazırlanan bir postere teknenizin fotoğrafının kullanılacağını düşünelim. Teknenin etrafında salkım saçak sallanan usturmaçalar nasıl görünür? Kısa bir seyir için lazarete kaldırmayın ama “can telleri” vardavela içine güverteye yuvarlamak hiç zor değil, yürümeyi de çok fazla önlemiyor. Her uğraşının olduğu gibi denizdeki aktivitelerin de kendine göre bir raconu var.

DCIM100MEDIADJI_0070.JPG

DCIM100MEDIADJI_0039.JPG

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.