Bir karikatüristin optimistle imtihanı – ERDİL YAŞAROĞLU

Herhalde ondan başka hiç kimse ünlü olup, 40’lı yaşlardaki biri olarak çocukların kullandığı optimiste binmeyi kabul etmezdi! Amatör Denizcilik Belgesi’ni yeni alan karikatürist Erdil Yaşaroğlu, hiç gocunmadan biraz da eğlence olsun diye yelkenli öğrenmeye en baştan, optimistten başladı. Ortaya bu eğlenceli söyleşi çıktı…

Yazı: NESLİHAN BÖLE  [email protected] Fotoğraflar: PINAR GEDİKÖZER

Başlangıçta her şey bambaşkaydı… Söyleşinin konsepti, çekim yapacağımız tekne… Ta ki Erdil Yaşaroğlu ile konuşana kadar… İlk olarak tekneye merakı olan Erdil Yaşaroğlu’nu aradık ve hayalindeki tekneyi sorduk. Onu hayalindeki tekneye götürüp, hayallerini gerçeğe dönüştürecektik! Uzunca bir konuşmanın ardından Erdil Yaşaroğlu, bu konsepte uygun olmadığına bizi ikna etti! Amatör Denizcilik Belgesi’ni yeni almıştı ve tekne dünyası onun için çok yeniydi. Karşımızda denize çok meraklı fakat amatör bir denizci vardı. Biz de Erdil Yaşaroğlu’nu yelken öğrenmesi için en başa götürdük. 6-12 yaş çocukların yelkene başlangıç sınıfı olan optimistten başlayacaktık! Böylece optimist tekne aramaya başlarken, kendimizi Fenerbahçe Yelken Kulübü’nün Dereağzı Tesisleri’nde bulduk. Yani bu eğlenceli fikir, birden gerçeğe dönüştü… Yine de bu çekimde ciddiyet aramak istiyorsanız, Erdil Yaşaroğlu’nun ona da cevabı hazır: “Hayallerimin sonu yok, ama başlangıcı var. O yüzden optimisti tercih ettim!”

“İlk tekne maceram mavi yolculuk”
Denize ilginiz nasıl başladı? Aranızdaki ilişkinizi nasıl tarif edersiniz?
Ben Rizeliyim. Bir tatilde Rize’ye gittiğimizde babamla denize gitmiştik ve üç dört yaşlarımdayken yüzmeyi öğretmişti. Babam yüzmeyi öğrettikten sonra sahile 100-150 metrede duran bir balıkçı teknesinden kıçıma bir tekme attı! Suya düştüm ve can havliyle kıyıya kadar yüzdüm. Denizle ilgili ilk hatırladığım ilk anı bu… Çocukluğum da Fenerbahçe’de geçti. Buralarda çok yüzdüm. Sonra yine Fenerbahçe’de bulunan Galatasaray Spor Kulübü’nün yüzme okuluna gitmiştim.

Peki, şimdiye kadar teknelere hiç merak duydunuz mu? İlk ne zaman gerçek bir tekneye bindiğinizi hatırlıyorsunuz?
Teknelere hiç ilgim yoktu. Ne zamana kadar biliyor musunuz? Hayatımda bir kere mavi yolculuk yaptım, beş gün sürdü ve her günü ayrı bir maceraydı. Marmaris’e gitmiştik. İlk gün buzdolabı bozuldu. O yüzden gittiğimiz koyda sadece salata ve ekmek yedik. İkinci gün fırtına çıktı ve bir Alman teknesiyle çapalarımız karıştı. Kaptanımız neredeyse bir kız çocuğu, biz de dört erkek arkadaşız. Tekneyle ilgili biz hiçbir şey bilmiyoruz, kaptan ne derse onu yapıyoruz. Üçüncü gün yanımızdaki guletin tüpü patladı. Diğer gün zıpkınla dalacağım diye yandım… İğrenç bir mavi yolculuk geçirdim. Sonra da denize pek çıkmadım ama çok eğlenceli bir şey…

Mavi yolculuk dışında tekne deneyiminiz oldu mu?
Zaman zaman arkadaş tekneleriyle denize çıktım. Orada bir şeyler öğrendim. Şimdi denizci belgelerimi de almışken, birkaç hafta içinde tekneyle çıkacağım. Artık temel şeyleri öğrendiğimi söyleyebilirim. Tekneyi kendi başıma marinaya sokup çıkartıyorum. İstediğim yerlere gidebiliyorum. Navigasyonu, telsizi biliyorum. Gerisi artık tecrübe… Fırtına çıktığında, başına bir şey geldiğinde ne yapacaksın onları öğrenmek gerekiyor.

“Motosiklete binmek kadar varmış”
Amatör Denizcilik Belgesi’ni çok kısa bir süre önce aldınız. Buna nasıl karar verdiniz? Amatör Denizcilik Federasyonu’nun belge verme yetkisinin elinden alınmasının bir etkisi var mı?
Onu ben yelken kursuna başladıktan sonra öğrendim. İyi de oldu. Asıl hikâye şöyle: Geçenlerde benim komşum, “Ben yelken kursuna gideceğim sen de gelsene” dedi. Ben de sever miyim, denemek istedim. Sınavdan önce marinada birkaç ay kurs almaya başladık. Sonra marinada bir şey dikkatimi çekti ve yelken hocama sordum: “Bir sürü motosiklet görüyorum. Bunların burada işi ne?” Çünkü ben motosiklete bayılıyorum. “Sen motora binmeyi seviyor musun?” diye sordu. “Ben çok severim” diye cevap verdim. “Motora binmeyi seviyorsan yelkeni de seveceksin” dedi. Biraz böyle yelkenliyi kurcalayınca, hakikaten çok eğlenceli geldi. Motosiklet kullanırken aldığım zevki hissettim. Yelkenle uğraşırken kendini çok özgür hissediyorsun. Kafan boşalıyor. Bir de ben tatil yerine gitmeyi değil de yolculuğun eğlenceli olmasını seviyorum. Kendinden büyük bir şeyi, doğanın gücüyle kullanmak da çok eğlenceli…

Sizin için henüz bir hayale dönüşmedi biliyorum ama bir gün tekne almayı düşünür müsünüz?
Bunun için daha çok erken. Daha öğreniyorum. Ne kadar kullanacağımı bilmiyorum. Bir şeyi çok seversem, abartabiliyorum. Mesela motora olan ilgimle aynı hızla ilerlerse beni beş yıl sonra tekneyle Güney Kutbu’nda görebilirsiniz. Motorla gitmediğim çok az yer kaldı. Bir de denizden gitmek daha eğlenceli olabilir.

Peki, daha çok ne tip teknelerden hoşlanıyorsunuz?
Enerji harcayan şeyleri çok sevmiyorum. Yelkenli o yüzden bana daha sıcak geliyor. Keyifli olmasının yanı sıra, sessiz sessiz gidiyorsun. Bir de kendin bir şeyler yapıyorsun ya sürekli; ayarlar, trimler filan… Oynaya oynaya… Bir de katamaran seviyorum. Ne bileyim değişik geliyor, filmlerden de etkilenmiş olabilirim. Water World filminde Kevin Costner bir katamaranla geziyordu. Ondan etkilendim herhalde…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.