Yazı dizimiz bu ay yurt dışında yat kaptanlığı yapan Leyla Serter ile devam ediyor. Çocukluğundan bu yana denizle iç içe yaşayan ve bugüne dek 35 ülke gezen Leyla Kaptan’la tanıştırıyorum sizi.
Röportaj ALPER GÜNORAL Fotoğraflar LEYLA SERTER ARŞİVİ
Bu ay yine ilginç ve elbette yine maviye âşık bir konuğum var. Aldığım mesajlar ve epostalar yazı dizimizin ilgi gördüğünü gösteriyor. Denizciliği meslek haline getiren kadınların hikâyeleri belli ki ilham veriyor yeni nesillere. Ne mutlu. Gelelim bu ayki konuğuma…
Yurt dışında yat kaptanlığı yapan Leyla Serter’le tanıştırmak istiyorum sizi. Leyla Kaptan ile söyleşimize klasik bir başlangıç yaptığımı göreceksiniz. Bu tabiri geçen yıl “Yetişkinler İçin Yelken Eğitimi” yazısında kullanmıştım. Üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzda denizle tanışma imkânı yakalamak kolay değil. Şanslı bir kesim denizle tanışıklığı ilerletip çeşitli su sporları ile ilgilenebiliyor. Cesur bireyler ise meslek olarak seçme eğilimi gösteriyor. Leyla Kaptan da çocukluğundan itibaren bu mesleği isteyip sonunda ulaşanlardan. Yolu dikenli patikalardan geçse de şu an ulaştığı yerden memnun. O halde gerisini kendisinden öğrenelim…
AİLENİN İLK DENİZCİSİ
Suyla tanışmanız nasıl gerçekleşti?
Samsun’da doğdum ve büyüdüm, denizle hep iç içeydim. Karadenizli olunca denizden uzak kalmak mümkün değil. Samsun sokakları birbirine diktir; bazı sokaklar denize paralel bazıları da denize dik. Sokaktan denizi görürsünüz yani. Deniz kenarında Ulu Önder Atatürk’ün Samsun’a çıkışını betimleyen Tütün İskelesi vardır. Büyük de bir limanı vardır, gelen giden gemiler eksik olmaz. Onları izleyerek, seslerini dinleyerek geçti çocukluğum. Denize baktığımda ufkun ötesinde ne olduğunu merak ederdim. Haritadan baktığınızda Samsun’un tam karşısı Rusya’nın Novorossiysk kentidir. Şans bu ya, denizci olduktan sonra ziyaret ettiğim ilk liman da orası oldu. Dilek dilerken ayrıntı vermek gerekiyormuş gerçekten.
Denizciliği meslek olarak seçme fikri nasıl gelişti?
Ailemde hiç denizci yok, bu konuda bir ilkim diyebilirim. Denizci olma fikri daha çok küçükken bir Cumhuriyet bayramında beyaz üniformalı subayları görünce oluştu. “Ben de bunlardan giymeliyim” dedim kendime. Ayrıca yeni bir şeyler keşfetmek, yeni yerler görmek hep hayalimdi. Hem o beyaz üniformayı giyeceğim hem de gezip yeni yerler görebileceğim bir meslek başka ne olabilirdi ki?
Öğrencilik süreciniz nasıl geçti?
Meslek olarak denizcilik konusunu araştırmaya ortaokuldayken başladım. Samsun’da denizcilik konusunda eğitim veren bir lise olduğunu öğrendim. Liseye başlayacağım sırada tek tercihimi işte bu denizcilik lisesinden yana kullanarak Gemi Yönetimi bölümünü kazandım. Okulumuzda sadece üç kız öğrenci vardı. Çevremdeki herkes bu işin kadınlara uygun olmadığını düşünüyordu. Fakat pes etmedim. Öğretmenlerim ve ailemin bu işi yapabileceğime olan inançları bana çok destek oldu.
BAŞLANGIÇ: KONTEYNER GEMİSİNDE STAJYERLİK
Yurt dışında çalışacak şekilde iyi bir eğitim almış olmalısınız…
Okulumun tüm olanaklarını sonuna kadar kullanmaya çalıştım. Gemi makine ve inşa atölyeleri, köprü üstü simülasyonlar, filika ve can kurtarma ekipmanları, yüzme dersleri, role eğitimleri gibi. Alan öğretmenleri arasında tek kadın öğretmen Cemile hocamdı, üzerimde emeği büyüktür. Yaz tatillerinde yolcu teknelerinde staj yaparak denizciliğe ilk adımlarımı attım. Bu süreçte yabancı dilimi özellikle geliştirdim. Bu mesleği hakkıyla yapabilmek için iyi bir İngilizce bilgisi şart. Liseden mezun olduktan sonra üniversiteye devam etmek yerine direkt mesleğe atılmayı tercih ettim. Bana göre denizcilik teoriden çok pratikle öğrenilebilecek bir meslek. Kendimi bir an önce denizlere atmanın daha uygun olacağını düşündüm.
Kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz? Okul sonrası neler oldu?
Mesleğe adım attıktan sonra adım adım ilerlemeye başladım. Ne yazık ki önümde büyük bir engel vardı: Kadın olmak. Liseden mezun olduktan sonra çok sayıda yere staj başvurusunda bulundum. 12 ay açık deniz stajı yapıp kaptan ehliyetimi almam gerekiyordu. Fakat “gemilerimizde BAYAN personel çalıştırmıyoruz” yanıtıyla çoğu başvurum reddedildi. Ümidimi kesmedim ve sonunda bir konteyner gemisinde stajyer olarak işe başladım. Gemiye çıkınca asıl zorluğun stajı bulduktan sonra olduğunu anladım. 20 erkek ve tek kadın. Bu oran stajım süresince bazı zorluklarla karşılaşmama neden oldu. Ama sonuçta bir gemide 12 ay stajımı bitirdim.
Zor bir 12 aydı sanırım…
Burada söyleyince kolay gibi görünüyor ama hayatımın en zor 12 ayıydı. Mobbing, cinsiyet eşitsizliği, zor çalışma koşulları… Bir kere kadın olduğun için sürekli hakir görürlerdi, “sen şunu yapamazsın”, “sen bunu yapamazsın, çekil” vb. Hiçbir şey öğretmez, göstermezlerdi. Yemeklerle de barışamadım; bana göre sadece karnının doyması amacıyla yapılan şeylerdi, göze hitap eden ve tat alınacak hiçbir şey yoktu. Yaşam mahalli genişti fakat eşyalar çok eskiydi. Her şeye rağmen sonunda kaptanlığımı almıştım. Aynı firmada 3. Kaptan olarak çalışmaya devam ettim.
GEMİLERE VEDA, YATLARA MERHABA
Yat kaptanlığına geçişiniz nasıl oldu?
Kaptan görevim esnasında yaşadığım bazı durumlar, denizi çok sevmeme, hayallerini kurduğum kaptanlık mesleğine başlamış olmama rağmen mutlu hissetmeme engel oldu. Gemide çalışmak artık bana sıkıntı vermeye başlamıştı. Gerçekten gemilerde kaptanlık bence dünyanın en zor mesleklerinden biri. Bu yola başlayacak olan gençler muhasebesini çok iyi yapmalı. Çalıştığım gemide sorunlarım bitmeyince sonunda gemiden ayrıldım, ama denizi çok sevdiğimden tuzlu dünyadan hemen kopamadım. Bir de yat sektörünü deneyeyim dedim. Birkaç meslektaşımdan yurt dışında yat sektörüne yönelik bilgi aldım ve yurt dışında iş aradım. Avrupa’da ve okyanus aşırı ülkelerde çeşitli yatlarda çalıştım. Şu an ise Avrupa’da yat kaptanı olarak çalışıyorum.
Bulunduğunuz görevde iş ve yaşam koşulları nasıl?
Kaptan olarak ana görevim ekibin ve misafirlerin mutluluğunu, güvenliğini sağlamak. Bu konuda dikkat edilmesi gereken temel şeyi herkesin yaşam kalitesini olabildiğince yüksek tutmak. İnsani çalışma şartları, emeğinin karşılığının alınması, kaliteli yaşam yerleri gibi konulara özellikle hassasiyet gösteriyorum. Her güne tekneyi baştan aşağı dolaşarak başlıyorum. Ekiple şakalaşıyorum, çarkçımız yok ve onun sorumluluğunda olan çoğu küçük çaplı bakım, onarım işlerini ben yapıyorum, sefer planı, yakıt alımı, yolcuların giriş çıkış işlemleri gibi çoğu şeyde benim sorumluğumda. Bu sorumluluğu hissettiğim için çok çalışıyorum. Teknenin her yerinden her an ortaya çıkabilirim, personelim bunu bilir ve bunu benim tarzım olarak görürler.
Yat kaptanlığı da gemi kaptanlığı kadar büyük sorumluluk gerektiren bir iş…
Kesinlikle. Yat kaptanlığı başlı başına sorumluluk işi. Misafir olmadığında tekne bakımı ile ilgili daha ayrıntılı işlerle ilgileniyorum. Onarım süreçleri ise yoğun geçiyor. Bu kez sorumluluklarıma teknede çalışan ustaların emniyetli ve doğru iş yapması da giriyor. Misafirlerin olmadığı bu gibi zamanları personelin dinlenmesi ve kaynaşması için fırsat olarak değerlendiriyorum. 7 gün 24 saat teknede olduğunuz her an çalışma ortamında oluyorsunuz. İstirahat saatinizde bile ortamın değişmemesi hem fiziki hem de psikolojik olarak dinlenmeyi etkiliyor.
HEDEFİ TÜRKİYE’NİN İLK KADIN MEGAYAT KAPTANLARINDAN OLMAK
Genç yaşınızda edindiğiniz kazanımlar örnek seviyede. Gelecek için belirlediğiniz hedefler neler?
Şu ana kadar 35 ülke gezdim, Pasifik Okyanusu’nu baştan başa geçtim, Atlantik Okyanusu ve Kuzey Denizi’nde seyirler yaptım. Çocukluğumdan bu yana içimdeki keşfetme duygusu devam ediyor ve ben de keşfetmeyi sürdürmek istiyorum. Profesyonel olarak ise Türkiye’nin ilk kadın megayat kaptanlarından biri olmak istiyorum. Hedefim 80 metre üstü teknelerde kaptanlık yapmak. Cruise ve yük gemilerinde kadın kaptanlar var ama megayat kaptanı hiç görmedim.
Türkiye‘nin denizcilik konularında dünyada bulunduğu konumu nasıl yorumlarsınız?
Türk denizciliği her geçen gün daha da gelişiyor. Burada ülkesini yurt dışında temsil eden biz Türk denizcilere çok önemli görevler düşüyor. Ne yazık ki dünyanın her yerinde Türklere karşı büyük ön yargılar mevcut. Çalıştığım her yerde tek Türk ben oluyorum. Tatmin oranı çok yüksek olan bu meslekte uluslararası çalışan sayısının artması gerek. Bununla birlikte bizzat deneyimlediğim, haliyle kötü bulduğum yurt içindeki çalışma koşullarını iyileştirerek daha fazla gencin denizciliğe yönelmesini sağlamak, biz denizcilerden çok Türk armatör ve tekne sahiplerinin sorumluluğu. Denizcilik faaliyetlerinin daha emniyetli, daha profesyonel, daha tercih edilir ve dolayısıyla daha karlı hale getirilmesi için işini iyi yapmayı amaç edinen denizcilerin sektörde çalışması gerekiyor.
Peki sizce kadın denizcilerin katkıları neler?
Ülkemizde kadın denizci sayısı şaşırtıcı derecede az. Sonuçta üç tarafı denizle çevrili topraklarda, nüfusun da büyük çoğunluğunun kıyıdan birkaç yüz kilometre mesafede yaşadığı bir ülkeyiz. Kadın denizcilerin, kendim daha olumlu hisler beslediğimden olsa gerek, yat sektöründe denizci rollerde daha fazla ön planda olmaları gerekiyor.
Sizin gibi değerli denizcilerimizden haberdar olmak isteyenler sizi sosyal medyada bulabilir mi?
Sosyal medyada aktif bir konumdayım ve takipçilerimden çok sayıda mesaj alıyorum (Instagram: @cptleila). Gelen yorumlarda çok sayıda kadın denizci, sadece kadın olduğu için güvertede çalıştırılmadığını, hostes ve aşçı olarak çalıştırılmak istendiğini belirtiyor. Bu düşüncenin değişmesi gerekli. Erkekler kadar kadınların da bu sektörde yeri var ve işini layığıyla yapan çok başarılı kadın denizcilerimiz var. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde yolcu gemilerinde, yük gemilerinde, yatlarda ve karada bulunan operasyon kısımlarında başarılarına başarı katan kadın denizcilerimiz mevcut. Cinsiyet ayrımından kurtulmak, Türk denizciliğinin gelişmesi için ön şartlardan biri.☸