Bazı meslekler vardır ki, onları yapmak için dünyaya gelinir. Deniz subaylığı ve gemi komutanlığı bu tip mesleklerdendir. Asla pişmanlık duyulmayan bu kutsal meslekler için, gerektiğinde yaşam dahil büyük fedakârlıklar göze alınır.
Kırk yılımı verdiğim, her gününden ayrı haz ve onur duyduğum Cumhuriyet Donanması’ndan ayrıldığım, daha doğrusu tasfiye edildiğim, 4 Ağustos 2012 gecesi bir rüya gördüm. Rüyamda en az öz evlatlarım Ülkem ve Ege kadar sevdiğim ve komutanlığını yaptığım TCG Gaziantep firkateyninden ayrılıyordum.
Bu seçkin gemi, ABD’nin siyasi nedenlerle 1995-1998 yılları arasında donanmamıza transferini üç yıl geciktirdiği ilk Gabya sınıfı firkateyn idi. Onun ilk İkinci Komutanı idim. Bu nedenle ABD’de bulunduğum 14 ay boyunca kızımı ve oğlumu görememiştim. Büyük bir tesadüf eseri doğum günüm olan 24 Mart 1998 tarihinde de komutanı olmuştum.
VEDA KONUŞMASI
Rüyamda onunla son seferimi yapmış ve her zaman olduğu gibi tüm personeli ile sapasağlam ve mutlu bir şekilde Gölcük’e dönmüştüm. Personel, helikopter platformunda taburda idi. Bana, gemi İkinci Komutanı, tören için hazır olduklarını rapor ettiğinde içim ürperdi. Sevgili ve kutsal gemimden ayrılıyordum. Rüyamda ayrılık günü olan 20 Temmuz 1999’da yaptığım veda konuşması ilahi bir derinlik içinden tekrarlandı. O gün şöyle demiştim:
“1995 yılında bugün bu güzel gemi Portsmouth’dan Norfolk’a yedeklendi ve o gün bu çelik kitle ilk kez Türk denizcileriyle tanıştı. Onu çok sevdik. Ona hayat, şahsiyet ve gelecek vermek için var gücümüzle çalıştık. Bugün TCG Gaziantep’ten ayrılıyorum. Duygu yüklüyüm. Bu gemide İkinci Komutan ve Komutan olarak geçirdiğim 895 günün her günü o denli renkli ve o kadar öğretici idi ki, bu okulda edindiğim profesyonel tecrübeler hayatımın sonuna kadar bana rehberlik edecektir.
Teşekkürler Gaziantep, bana bir deniz subayının Gemi Komutanı olarak tadabileceği en üstün profesyonel onuru ve hazzı yaşattığın için.
Teşekkürler Gaziantep, bizlere her görevi başarıyla tamamlama fırsatı verdiğin, en hırçın fırtınalarda bizi yalnız bırakmadığın ve limana dönüşte bizleri sağ salim sevdiklerimize kavuşturduğun için.
Teşekkürler Gaziantep. Gerek yurt dışında ve gerekse anavatan sularında yaşadığımız onlarca olay ve görevde Atatürk’ün denizcilerinin neleri başarabildiğini, Anadolu’nun ne denli nitelikli okyanus denizcileri yetiştirebildiğini dünyaya ispat etmemize olanak sağladığın için.
Devletime ve Deniz Kuvvetleri’me böylesine güçlü ve seçkin bir savaş gemisini oluşturma ve komuta etme onuru ve sorumluluğunu bana verdikleri için sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Hayatımın ileride neler göstereceğini bilemem. Ancak bildiğim bir şey var ki, Gaziantep’i bir bütün olarak oluşturmak ve ona kumanda etmek hayatım boyunca yaşadığım ve yaşayacağım en mukaddes mutluluk ve makamların en yücesi olmuş ve olacaktır.
Çok değerli Gaziantep personeli, silah ve gemi arkadaşlarım:
Sizlerle ortak bir kaderi ve tarihi paylaşmanın bilinç ve onurunu her zaman koruyacağım. Karşılaştığınız çok uzun süreli ayrılıklara ve çok yüksek tempolu görevler zincirine rağmen asla kaybetmediğiniz gemi aşkınızı, görev anlayışınızı, centilmenliğinizi ve vatan ve deniz sevginizi her zaman büyük bir takdirle anacağım.
Sizler sadece Gaziantep’in değil Türkiye’nin de gururu oldunuz. Yurt dışında bulunduğumuz toplam 22 ay boyunca bana İkinci Komutan ve Komutan olarak sadece takdir ve teşekkür getirdiniz. Sağ olun.
Elveda Gaziantep, Tanrı’dan tüm denizlerde ve her şartta makinene kuvvet, pervanene kolayına ve derin sular, demirine güvenli sularda fundo, personeline uyum ve huzur, lançer, kovan ve namlularına tam isabet diliyorum. Pruvan nete, denizlerin sakin, rüzgârların insaflı, düşmanların mert olsun. Tanrı bu gemiyi ve personelini daima korusun.”
BİR DAHA YAŞANMAYACAK OLANLAR
Rüyadan heyecanla uyandım. Neler oluyordu? Sevgili gemim bana veda mı ediyordu? Bir daha uyuyamadım ve içimdeki duyguları şöyle kaleme döktüm:
“Emeklilikle birlikte gri ve siyah renklerdeki gemilere tüm duygu boyutlarında veda edilir. Bir daha bir savaş gemisinde aktif bir görev alınamayacak, ‘bismillah makine dümen manevraya hazır ol’ kumandası verilemeyecek, nizam halinde manevra yapılamayacak, bir gemi silahının atışının ne sesi duyulacak ne alevinin ışığı görünecek, ‘dalış dalış, satıh, periskop yukarı, periskop aşağı, 60 kademe, bir numaralı kovan bismillah ateş’ emirleri verilemeyecek.
Makine gürültüsü ve rüzgâr sesi ile karışan bir ortamda her an SHM (Savaş Harekât Merkezi) ya da köprüüstüne yetişebilmek için ayakkabı ve işbaşı ile uyunamayacak, açık deniz tankeri ile posta çantası transferi veya denizde yakıt ikmali yaparken sancak/iskele kırlangıçtaki koltukta makine dümen kumandalarını verirken, kahve yudumlanamayacak, denizde ikmal tamamlanınca sürat 29 knot (hücumbotçular için 40) emredilemeyecek, gemi sembol flaması çekilemeyecek, slogan marşı çalınamayacak. Denizde ikmal sonrası, deniz suyu ve yağmurla ıslanan işbaşılarımızı değiştirmenin huzuru yaşanamayacak.
Bir daha gri bir gemide güneşin batışı ve doğuşu tuzlu suyun içinize işlediği hava ile hissedilemeyecek, altınızda kumanda ettiğiniz gri bir gemi, makine gürültüsü ile titreşimler yaratarak geleceğe doğru yüzemeyecek, silistrenin keskin sesi, 1MC anonsları, erat salonlarından gelen gürültüler bir daha duyulamayacak.
Her biri birbirinden güzel ince uzun fırkateynler, yarış atı gibi asil ve hızlı hücumbotlar, her baktığımızda güven veren sarsılmaz kale denizaltılar, her koşulda açık denizlerde karşımıza çıkan, bir ana gibi yardım ve desteğini bizden esirgemeyen lojistik destek gemileri, Kıbrıs’ta destan yazan çıkarma gemileri, denizler üzerinde gücümüze güç katan helikopter ve deniz karakol uçakları, tonajları küçük yaptıkları iş çok büyük mayın gemileri ile vefakâr sahil güvenlik botları ve Barbaros’un leventleri deniz piyadelerimizle bir daha tatbikat yapılamayacak.
Sonarcılarınız ya da gemideki helikopteriniz bir sualtı teması aldığında ya da denizaltılarda pasif sonarla bir firkateyn teması alındığında duyulan mutluluk bir daha yaşanamayacak.
Demiriniz taradığında ya da seyir esnasında ana makine sisteminiz çöktüğünde hissedilen mide kramplarınız tekrar etmeyecek, arıza giderildiğinde duyulan rahatlık hiçbir rahatlığa benzeyemeyecek.
Yaşanılan büyük bir fırtına ya da anavatandan binlerce mil uzakta Tanrı’dan başka danışacağınız kimsenin olmadığı krizlerden başarı ile çıktığınızda, talihinize teşekkür ederken, kalpte duyulan ve o ana kadar hiç yaşanmamış olan duygular bir daha hissedilemeyecek.
Çok büyük bir fırtına sonrası sakin bir limana girmenin hayatında denizi ve gemiyi ilk kez gören erlerde yarattığı minnet ve hayranlık duygusu bir daha gözlemlenemeyecek.
Pazartesi öğle yemeklerinde diğer personelle bahriye usulü kuru fasulye yenemeyecek, seyirde gece vardiyasına çıkan pidenin lezzeti başka pidelerde bulunamayacak.
Görevdeyken çocuğu doğan personelinizi gemi dâhili anons devresinden tebrik edemeyecek, içeri vardiyalarda ve seyirlerde kutlanan evlilik yıl dönümleri, yaş günleri, bayramlar ve yılbaşların özlemle karışık sevinçleri bir daha yaşanamayacak.
Denetlemelerin ve tatbikatların heyecanı, tersane dönemlerinin karmaşası bir daha hissedilemeyecek.
Yabancı bir limana girerken duyulan gurur ve tatlı heyecan ile üç aydan uzun sürecek seyir öncesi aileler ve bando tarafından Poyraz Rıhtımı’ndan hüzünle uğurlanma, ama dönüşte coşku ile buluşma bir daha yaşanamayacak.
‘Komutan gemide’ ya da ‘gemiden ayrıldı’ anonsları duyulamayacak, her seyir sonunda tüm halatlar aganta, volta. ‘Makine dümen tamam’ denilemeyecek.
Gece vardiyasında tesadüf de olsa ay ışığında viyalanamayacak; gece İstanbul Boğazı’na girerken yüzlerce ışığın ve teknenin arasından güven ve emniyetle Karadeniz’e çıkılamayacak, zorlu bir tatbikat veya fırtına sonrası Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girmenin huzur yaşanamayacak, Çanakkale Boğazı çıkışında Mehmetçik Anıtı önünde duygusal törenler icra edilemeyecek, kısaca son 40 yılda hayatımıza giren gri renkli varlıklarla iç içe yaşadığımız her an, hatıralar okyanusuna terk edilecek.”
Bu kadar onur, mutluluk ve heyecanın yaşandığı başka bir meslek biliyor musunuz? Tüm bu mutluluk ve onurları yaşayan ve yaşatan Cumhuriyet Donanması’nın ve Ata’sının sadık denizcilerini kumpas davalar, iftira fezlekeleri, baskılar ve tasfiyeler ile durdurabilir misiniz? Hiç sanmıyorum.☸