İŞLEVİ DEĞİL BOYU ÖNEMLİ!

Tekneler boylarına göre paha ve değer kazanırlar. Yani önemli olan boyu değil işlevi hikâyesi burada pek geçerli değildir. Teknenin boyutuna göre konuşman gerekir.

Yat dünyasında fiyat, konforundan çok, boyuna göre biçilir. Yelkenli mi, motoryat mı? İşte bütün mesele bu! Shakespeare denizci olsaydı, bütün derdi bu olurdu. Deniz dünyasına hasbelkader üç kuruşu ya da üç trilyonu ile bulaşmış herkesin ilk sorusu budur çünkü. Konforuna düşkün olan motoryat, acı çekmeyi seven yelkenliye biner gibi basit bir algı vardır bilmeyenin kafasında. Halbuki yaşamadan bilemezsin! Önce bir tekneye adım atacak, üzerinde seyirler yapacak, yemek yemeyi, uyumayı deneyimleyecek, marinaya yanaşmaları, atlayıp yüzmeleri yaşayacak ve sonra isteğine uygun konfordan söz edebileceksin.

İş süperyatlara gelince ise, motoryatın konforu krallara layıktır ama yelkenli de yelkenlidir hani! Her ikisi de konfor alanı ve lüks anlamında zaten hayli tatminkârdır. Ancak 40-50 metre bir yelkenli yatın devasa yelkenlerini açtığında sergilediği heybet görülmeye değer, içinde seyir de deniz seven herkesin hayatında yaşaması gereken bir deneyimdir.

YELKENLİ DARDIR, MOTORYAT GENİŞ

Tekneler boylarına göre paha ve değer kazanırlar. Yani önemli olan boyu değil işlevi hikâyesi burada pek geçerli değildir. Teknenin boyutuna göre konuşman gerekir. Ama kaç metre olursa olsun gerçek olan şudur: Yelkenli dardır, motoryat geniş. Yani altındaki yelkenli 40 metre olunca, elbette rahatsız edici bir darlıktan söz edemeyiz; oldukça konforludur ve ekip hariç sekiz-on kişiyi rahatça ağırlar. Ancak 40 metre bir motoryat ile kıyaslarsak gövde yapılarından dolayı, motoryat her zaman genişlikte birinci gelir! 40 metre bir motoyatta iki katı konuk ağırlar, iki katı mürettebat bulundurur, iki katı depolama ve yaşama alanına sahip olursunuz.

40 metre ve üzeri yatlarda tekne sahibi-konuk girişi ile mürettebat girişi farklıdır. 40 metre ve üzeri yelkenli yatlar, bir büyük master cabin olmak üzere dört-beş büyüklüğüne göre daha da fazla kamaraya sahiptir. Mürettebat bölümünde galley yani tekne kuzinesi anlamına gelen bir büyük mutfak, crew mess dediğimiz mürettebatın yemek masalı oturma odası, TV sistemleri ve ranzalı olan mürettebat kamaraları ve bir kaptan kamarası bulunur. Elbette teknenin iç tasarımı tekne sahibinin zevkine göre, kamara sayısı dahil olmak üzere değiştirilmiş, ona göre döşenmiştir.

YÜZEN OTEL

40 metre ve üzeri motoyatta ise daha da konforlu alanlara sahip olursunuz. Bir kere teknenin eni, yelkenliye oranla daha geniş olduğundan ve kat kat apartman gibi yukarıya yükselebildiği için, yaşam alanlarınız da haliyle hacimlidir. Hele ki tekne 70 metrelerin üzerine çıktıysa o artık yüzen bir oteldir! Teknenin içindeki konuk bölümü için düşünülmüş konfor ve lüks zaten neredeyse sınırları olmayan imkânlarla dizayn edilmiştir.İçinde her biri tekne sahibinin zevkine göre döşenmiş konuk kamaraları, spor salonları, arabalar için garaj, milyonluk tenderler, tüm deniz oyuncakları, havuzlar, jakuziler, sanat eserleri, sinema salonu, piyano vb. akla gelebilecek her tür kişisel zevk yatın içine yerleştirilmiştir. En olmazsa olmazı da, mutlaka güvertesinde bulundurduğu kendi özel helikopteridir.

Daha da büyük yatlarda mürettebat için ayrı spor salonu, ayrı bir mutfak gibi alanlar da vardır. 50-60 metre yatlarda 15-20 kişilik ekipler, 100 metre üzeri yatlarda 50-60 kişilik ekipleri barındıran, her biri 20 metre bir motoryatın master kabini boyutunda lüks ve konforlu mürettebat kamaraları olur. Evet yanlış okumadınız, 70-80 metre bir süperyatın ekip için ayrılan kamaraları dahi 1-2 milyon dolarlık 15-20 metre motoryatın master kabin büyüklüğü ve konforundadır. Çünkü yatın kendisi zaten 100 milyon dolarları aşmaktadır.

Ve elbette bu büyüklükte bir yatta, tüm hayatı orada geçen büyük bir ekibin de, her ihtiyacını karşılayan konforda yaşam alanı, aynı şekilde çamaşırhane, ütü odası, mutfaklar, TV odaları gibi otel konforunda ve karaya çıkmaya hiç ihtiyaç duyulmadan yaşamayı sağlayan bir sistem vardır. Okyanus geçişleri ve uzun deniz seyirlerinde, mühim arızaları dahi tersaneye gitmeden onarabilecek ciddiyette birden fazla mühendis görev yapmaktadır.

YELKENLİYLE DENİZİ DAHA FAZLA HİSSEDERSİN

Yüzde 100! Bir yelkenlide seyir ederken yüzüne vuran rüzgârın eşliğinde, yanında dans eden dalgaların üzerinde, denizi dibine kadar hissederek sallana sallana seyrederken, motoryatta biraz deniz otobüsü hissine sahipsindir. (Milyonlarca dolarlık süperyatlara da deniz otobüsü dedim ya, yatacak yerim yok!)

Kötü müdür bu his peki? Değildir elbette. Ben sadece durumu tanımlıyorum, tercih meselesidir. Kimisi denizin üzerinde hareket etmeden gitmeyi konfor olarak beller, kimisi de rüzgârın hükmettiği son hızda, motor sesi olmadan seyretmeyi dünyanın en ayrıcalıklı konforu olarak tanımlar.

Bir de katamaranlar vardır. Nedir katamaran? Basitçe, birbirine bağlanmış iki tekneye katamaran deriz. Sri Lanka ve Polinezya kökenli ilkel bir buluştur aslında. Birbirine bağlanmış iki kanonun minicik bir kürekle idare edilen versiyonu diyebiliriz. O ilkel kanoların deniz otobüslerinden tut, lüks yatlara kadar tasarlanmış versiyonlarının çıkacağını kim söyleyebilirdi ki. Peki, katamaranın yelkenliden farkı nedir dersek, ben yine size içinde uzun süre yaşamış biri olarak verdiği hissiyattan söz edebilirim.

Genişlik! Katamaran ile yelkenli arasındaki fark elbette ki genişliğidir çünkü katamaran demek iki adet yelkenliye sahip olmak demektir. Bir katamaran aldığınızda bir taşla iki kuş vurursunuz. Ben sevmem ama kimisi için katamaran demek, yelkenli keyfinde motoryat konforu yakalamak demektir. Ben neden sevmem dersek, yelkenlide olduğu gibi sağa sola doğru değil, öne arkaya doğru rahatsız bir sarsılma hissine sahiptir. Yani bir takozu suda yüzdürmek gibi. Üstelik zor hava şartlarında kendi kendini kurtaramaz.

Tekne almayı hedeflediğinizde, şehrin ortasına kurulmuş kapalı bir fuar alanındaki tekneleri gezerek işe başlayamazsınız. Yat dergilerindeki cillop gibi teknelere bakıp da almak istediğiniz yatı hayal ederken, konfor dediğimiz şeyin teknenin lüks mobilyalarından ya da yat reklamında teknenin üzerinde sere serpe uzanmış bikinili afetlerden ibaret olmadığını hatırlayıp, önce arkadaşın teknesinde seyirler yaparak deneyim kazandıktan sonra elinizi cebinize atmanızı öneririm. Mutlu seyirler…

1 comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.