Titanik’e ulaşma arzusunun bedeli. Titan’ın son yolculuğu

Tüm zamanların en meşhur gemi enkazı olan Titanik’i görmek için yola çıkan Titan isimli derin deniz aracı okyanusun karanlık sularında, 4000 metre derinlikte parçalanmış şekilde bulundu.

Hollywood’un da etkisiyle dünyanın en meşhur gemisi olan Titanik, yaşadığı büyük facianın üzerinden 111 yıl geçmesine rağmen insanları kendisine çekmeye devam ediyor. Haziran ayında gerçekleşen deniz kazasında yaklaşık 3800 metre derinde yatan Titanik’i görmek için 250 bin dolar veren dört kişi ve bir kaptan, hayatını kaybetti. Titan isimli derin deniz aracının dalıştan 1 saat 45 dakika sonra yüzeyle iletişimi kesildiği haberinin ardından araçtaki yolcular için 96 saatlik oksijen bulunduğu açıklanmıştı. Fakat 22 Haziran gecesi geç saatlerde aracın Titanik’in 500 metre yakınında yaklaşık 4 km derinde parçalanmış olarak bulunduğu bildirildi.

İlk haberlerin ardından en çok sorulan soru, bu derinliğe küçük bir araçla inmenin ne derece doğru olduğu yönündeydi. Söz konusu araç 7 metreden daha küçüktü. Fakat bu çok doğru bir soru değil. Gelişmiş mühendislik çalışmaları derin deniz dalışlarını yarım asırdan fazla zamandır mümkün kılıyor. İnsanlı deniz taşıtları 1960 yılında okyanusun 10 km altına inmeyi başardı. O halde temelde iki sorumuz olmalı. Bunlardan ilki: Titan’daki mühendislik sorunu neydi? 1960’lardan bu yana okyanusun 10 km altına inilebilirken 4 km derinde bu kazanın yaşanmasının nedeni ne? Diğer sorumuz ise şu: Denizin yaklaşık dört km altında yatan gemiyi insanlar için bu derece çekici kılan nedir? İnsanlar neden gemi enkazını görmek için bu kadar para, zaman ve enerji harcıyor? 

Eğer bir bilim insanı değilseniz ve bu alandan alacak verileriniz yoksa başka bir motivasyona ihtiyaç olduğu açık. Hollywood etkisini göz ardı edemeyiz. O derinlikte geminin meşhur pruvası önünde küçük bir deniz aracı içinde evlenmek isteyen çiftlerin olduğu basına yansımıştı. Bu, şüphesiz 1997 yılında gösterime giren Titanik filmindeki meşhur sahneden kaynaklanıyor. Evet, insanlık yakın gelecekte yaşanacak uzay maceralarına, uzay turizmini konuşa dursun, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’tan bu yana denizlerin altı insanlık için merak konusu oldu ve olmaya da devam edecek gibi.

DERİNLERDE BEKLEYEN TEHLİKE   

Peki ama Titanik turistleri (?) Atlas Okyanusu’nun 4 kilometre altında neyle karşı karşıyalar? Öncelikle iyi bir planınız ve taşıtınız yoksa, ki bu olayda olmadığı görüldü, ciddi bir riskle karşı karşıyasınız. Her ne kadar ileri teknoloji kullanıldığı belirtilse de o derinlikteki bir taşıtın maruz kaldığı basınç oranı deniz seviyesindekinin 380 katı. Biraz daha detaylara inersek, bu derinlikteki araçta 1 inç kareye 3 ton basınç düşmekte. Birçok askeri denizaltı için maksimum derinliğin 600 metre civarında olduğu düşünüldüğünde buradaki derinlik sanıyorum daha anlaşılır hale gelecektir. 

İlk açıklamalara göre araç içe doğru patlayarak parçalandı. Bu biraz karışık gibi görünse de taşıtın basınca dayanamayarak bir saniyeden kısa sürede ezildiği düşünülüyor. Literatüre içe doğru patlama olarak geçmiş bu terimi çökme olarak adlandırmak da mümkün. Bu durumun temel nedeni de yüksek basınç ve bu basınca uygun olmayan materyal kullanımı. Ayrıca tasarımda da hataların olması muhtemel. ABD Donanması da pazar günü, araçla irtibatın kesildiği sıralarda, bölgeden patlamaya dair akustik veriler aldığını açıkladı. Bu bilgi kazanın oluş şekline dair bilgiler veriyor.

Yeniden sorumuza dönersek… Okyanusun 4 kilometre altında sizi karanlıktan başka bir şey karşılamıyor. Bu dalışı gözünüzde canlandırmak için çok büyük ve karanlık bir hangar içinde olduğunuzu ve elinizde bir el feneriyle küçük bir kutuyu aradığınızı düşünün. O karanlıkta her an bir yere çarpabilirsiniz ki bu durum Titanik’in olduğu noktada da sık sık yaşanıyor. Birçok küçük taşıtın Titanik’e çarptığını hatta sıkıştığını biliyoruz. Bunlara aşağıya indirilen uzaktan kumandalı sualtı araçlarını (ROV) ve otonom sualtı araçlarını da (AUV) eklersek Titanik 111 yıl önceki kazadan sonra da birçok kez yaralandı. Evet oldukça gelişmiş sensörler, yüksek frekansla çalışan ekipmanlar ve sonarlar devrede olsa bile Titan ile bu yolculuğu yapan kişilerin anlattıkları oldukça dikkat çekici. Titan ile Titanik’e inen bir kişi söz konusu derinliğe inildikten sonra enkazı bulmanın yaklaşık bir buçuk saat aldığını söylüyor. Bu noktada söz konusu derinliğe inmenin yaklaşık olarak iki buçuk saat sürdüğünü unutmamak gerekiyor.

TİTAN YETERLİ MİYDİ?

Peki Titan gerekli yeterliliğe sahip bir araç mı? Karbon fiber ve titanyumdan yapılan 11 ton ağırlığındaki kapsül ile daha önce elliden fazla deneme dalışı yapılsa da 3800-4000 metredeki bir görev için yeterli miydi? Bu tür derinliklerde görev yapacak araçlarda karbon fiber kullanımı üzerine birçok bilim insanı ve mühendisin şüpheleri devam ediyor. Söz konusu malzeme daha ince olması nedeniyle alan kazandırsa da dayanıklılık konusunda daha zayıf. 

Daha da önemlisi, Titan’ın mevcut özellikleriyle resmi bir kurumdan yeterlilik almadığı biliniyor. Hikâyeyi daha da trajik hale getiren de bu. İki deniz taşıtının kaderi…  Titanik’in batmasının ardından gemi inşası için yeni kural ve standartları getirilmişti. Nasıl ki Titanik faciasından birtakım dersler çıkarıldı ve sonrasında gemilere uygulandıysa; Titan faciasının da derin deniz taşıtları için benzer bir standardizasyona neden olacağı düşünülüyor. 

Peki Titan’ın boyutları sorunlu muydu? Net şekilde hayır. Titanik’ten çok daha derine, örneğin Pasifik Okyanusu’ndaki Mariana Çukuru’nda yaklaşık 11 kilometre (10.925 metre) derine inen ve burada dört saat geçiren Amerikalı Victor Vescovo’nun kullandığı denizaltı aracı DSV Limiting Factor sadece 4,6 metre uzunluğunda, 1,9 metre genişliğinde ve 3,7 metre yükseklikte, yani Titan’dan daha ufak boyutlarda. Fakat Titan’dan farkı, aracın bu dalış için uluslararası bir akredite kayıt ve sınıflandırma kurumundan onay almış olması. Bu da Titan’da onay alınmamasının aslında ne kadar büyük bir hata olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu derinliğe yani yaklaşık 10-11 km derinliğe dalan araçları oluşturan materyallere bakıldığında karbon fiber yerine çelik, titanyum, seramik kullanıldığı görüyoruz.

TİTANİK’E DÖNÜŞ

Battığı günün ardından 1985 yılına dek Titanik’i bulmak deniz kâşifleri için bir hayal oldu. Bunu başaran ise ABD Donanması’na ait kaybolmuş iki nükleer denizaltıyı (USS Scorpion ve USS Thresher) bulduktan sonra elindeki yüksek teknoloji vasıtasıyla Titanik’in arayan ve bulan Robert Ballard oldu. Ne kadar farkındaydı bilinmez ama aslında Pandora’nın kutusunu açan kişi olmuştu. Ardından sayısız hazine avcısı ya da mezar soyguncusu ileri teknolojiyi kullanarak gemiden objeler çıkardı. Bu eşyaların bir kısmı açık arttırmalarda satıldı. Bunun ahlaki yönü bence tartışmaya kapalı olsa da herkesin aynı fikirde olmadığı zaman içinde görüldü. Keşfin ardından sayısız kişi Titanik’e daldı. 1997 yılında vizyona giren Titanik filminin yönetmeni James Cameron da gemiye dalanlar arasında. Hatta Cameron, Titanik’e otuzdan fazla dalış yaptı. Titanik’i gören kişilerden bir de ünlü arkeolog ve sualtı arkeolojisinin öncüsü, 2021 yılında yitirdiğimiz George F. Bass…

ARKEOLOĞUN DERİN DALIŞI

2015 yılında bir dizi söyleşi gerçekleştirdiğim George Bass’a Titanik deneyimini sorma şansım olmuştu. Kendisi efsanevi gemiyi suyun altında görme şansı elde eden bilim insanlarından biriydi. Onu bu çalışmaya davet eden kişi Anadolu kıyılarındaki çalışmalarına da hâkim olduğu için “Seni Türkiye’den koparmak zor olsa da bize katılmanı isterim” diyordu. Bu derin dalış için iki Rus MİR denizaltısı seçilmişti. Her biri 20 milyon dolara mal olan bu denizaltıları J. Cameron da Titanik dalışlarında kullanmıştı. Bass’ın davet aldığı araştırmada kullanılan Rus Araştırma Gemisi Keldysh’te bu denizaltılardan iki tane vardı. Kendisiyle sohbetimizden konumuzla ilgili kısmı şöyle aktarayım:

Okyanusun 4 kilometre altına inmek oldukça özel bir deneyim olmalı. Ama riskleri düşündüğünüzde korktunuz mu? 

George Bass: Dürüst olmak gerekirse kesinlikle çok korkmuştum. O zamana kadar bulunduğum en derin nokta yaklaşık 300 feet (90 m) kadardı. Oysa Titanik 12 bin 500 feet derindeydi. Ve biliyor musun? Asıl problem derinlik değildi. Aklımı asıl meşgul eden bu denizaltılarla dalan kişiler dalış sırasında yangına dayanıklı kıyafetler giyiyordu. Bir süre yangın anında bu kıyafetler beni nasıl koruyacak sorusuna cevap aradım. Kafamda cevap bulamadığım birçok soru işareti oluştu. Korktuğumu belli etmeden bir bahane bulmalıydım ama eşim Ann ve dostlarım beni ikna ettiler. Ben de Türkiye’deki kazıyı Bakanlığın izniyle meslektaşlarıma bırakarak Newfoundland’a gittim.

(Titanik’in bulunduğu nokta sadece derinliği açısından değil; sualtı şartları, zemin yapısı ve karanlık gibi birçok sorunsalı beraberinde getiriyor. Bu nedenle Rus araştırma gemisi önce Titanik’in çevresine alıcı-vericiler bırakarak onu bir sanal bir kutu içine alır. Amaç MİR’leri doğru bir çerçeve içinde seyretmelerini sağlamaktır. Bass, 29 Hairan 2003 yılında MİR 2 ile Titanik’e dalış yapar. Dibe ulaşmak yaklaşık iki buçuk saat sürecektir.) 

Titanik’e ulaştığınızda neler yaşadınız? 

G.B.: Yani 3800 metreye vardığımız da mı? Gerçekten karanlıktı. O derinliğe indiğimizde ilk olarak çok güçlü ışıklar açıldı. Bu ışıklar sayesinde çevremizi görebildik. Beni ilk şok eden ise Titanik’in kıç tarafı oldu. Biz herkesin aşina olduğu pruva tarafından inmedik. Kıç tarafı ilk gördüğümde onu tanımlayamadım. O kadar hırpalanmış ve büyük bir dirence maruz kalmıştı ki tanımlamak imkânsızdı. 

Peki daha sonra neler yaşandı? 

G.B.: Yavaş yavaş objeler görmeye başladık. Şarap şişeleri ve kamaraların bazı kısımları görüldü. Pencereler sanki seyir devam ediyor gibi açıktı.

Orada sizi en çok etkileyen şey ne oldu?

G.B.: Bir ayakkabı. Deniz dibinde, 3783 metrede tek başına duran bir kadın ayakkabısı görünce sanıyorum bu enkazla duygusal bağım artı. Okuduğum tüm o kitaplardan elde ettiklerimle o gece yarısı yaşananlar gözümde canlandı.

Bu uzun yolculuk hakkında bugün ne düşünüyorsunuz? 

G.B.: Dip süremiz altı saatti ama tüm yolculuk yaklaşık 11 saat kadar sürdü. Ufkumu açan bir deneyim olmuştu. Yeni şeyler öğrenmiştim. Evet, bu arkeoloji değildi. Ama 2,5 mil denizin altına inip orada devasa bir gemiyi görmek çok heyecan vericiydi.

ETİK

George Bass ve diğer bilim dallarından çeşitli araştırmacılar batığa dalışlar yaptı. Bugün birçok veri artık elimizde. Peki turistlerin bu alana dalması ne kadar doğru? Keşfedildiği andan itibaren birçok objenin çıkarıldığı, insanların daldığı bu enkaz kazanın 100. yıldönümü olan 2012 yılında UNESCO’nun Sualtı Kültürel Mirasını Koruma Sözleşmesi kapsamına girdi. Bu sözleşme 100 yıldan fazla süre önce batmış olan gemileri kapsıyor. Fakat UNESCO etik değerlere aykırı yapılan dalışları engellemekte yetersiz kalıyor. 

Titanik’in bir Hollywood seti olmadığını, aslında 1523 kişinin mezarı olduğu düşünüldüğünde konu ahlaki açıdan daha iyi anlaşılabilir. Bugün derinliğin yarattığı etkiler nedeniyle iskeletlere ulaşılamasa da batıktan çıkarılan her obje oradaki bir insana ait. Etik değerlerin dışında son kazaya teknik açıdan baktığımızda ise 111 yıl önceki kaza nasıl önlenebilirdiyse, aynı durum Titan için de geçerli. Aslında önlenebilir bir kazanın önüne geçilmedi. 111 yıl arayla aynı noktada iki facia yaşandı. Titan hiçbir sertifikasyona tabi tutulmadı. Bu da onun engellenebilir kazasına neden oldu. Titan ve Titanik, tarihe adlarını yazık ki ortak kaderleriyle yazdırdılar.☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.