STS Bodrum okul gemisinde düzenlenen “Denizde …var” turlarından beşincisinin teması, Cumhuriyetimizin 100 yıllık macerasını hatırlamak üzerine odaklanmıştı. Kendi sahalarında değerli sunucular, katılanlara genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzyılı üzerinde değerli sunumlar yaptı.
Deniz (Kılıç)’den “Abi gelmiyor musun?” diye gelen telefona alçıdan yeni çıkmış ayağımla nasıl cevap vereceğimi biraz düşünmek için bir saat izin istedim. Geminin kalkmasına üç saat var. İki gün sonra beni Kelebek’e götürecek bir arkadaşımı ayarlamıştım, bakalım onu erteleyebilir miyim? Denize girmem ayak ve omuzuma iyi gelecek ama gemide nasıl hallederim? Yücel Hoca’nın üstündeki yatağa nasıl tırmanırım? Denize nasıl girip çıkarım? Suallerin cevabını orada vereceğim, bir yerden başlayacağım artık. Beni götürecek olan Murat, “Tamam abi. Sen ne zaman istersen götürürüm Kelebek’e” deyince, çantamı hazırlayıp Deniz’e “Tamam geliyorum” dedim.
DENİZİN DOSTLUKLARI UZUN VADELİDİR
Tura eski katılan tanıdıklardan tekrar gelenler var. Zaten bu turlara katılanlar tekrarlıyorlar; teması ne olursa olsun daima eğlenceli oluyor, yeni dostlar ediniyoruz. Her zaman söylerim: Denizin dostlukları tam anlamıyla içinde olmasan, yolcu olsan da kendini açık tutarsan uzun vadeli oluyor. Eskilere sarmaş dolaş, yenilere merhaba derken güvertede tanışmadan sonra seyre hazırız. Bodrum’da gemiye yüklenen kumanya bir yardım kampanyasına yetecek kadar, herkes elbirliğiyle taşıyıp güverte nete olunca kıç halatları alıp açıldık.
Eski dost Knidos Limanı dünyanın en güzel limanlarından biridir. Keşke milli park olup bir düzene girse (bunu ben söylemekten bıktım, siz de dinlemekten ama dayanamıyorum)… Sunumu takiben katılanlar fenere ve harabelere yürüyüş ve pırıl pırıl deniz. Ben henüz merdivenden çıkmaya hazır değilim. Gelecek durak Hurma Bükü’nde kıyıdan bota çıkma formülünü buldum. Kaptan Mustafa da bir kıyak yapıp düz yatağını Yücel Hoca’nın üstündeki ranzayla değiştirince hayat şahane oldu. Deniz insanları başkadır.
KNİDOS’TA BİLGİ FIRTINASI
Knidos’un antik limanında antik şehri arkasına alarak sunumunu yapan rehber Ceylan Şensoy ile başlayan sunumlar, son durak Bodrum’da en genç sunucumuz Kuzey Kılıç’ın otomotiv endüstrimizi anlatmasıyla noktalandı.
Rehber Ceylan Şensoy’a güzel bir fon yapan Knidos’ta başlayan sunumlar aşağıdaki şekilde birbirini kovalarken bilgi dağarcığımıza da hatırı sayılır bilgiler depo ettik. Sunucuların sunumlarını burada çok kısa tek tek anlatmak saygısızlık olacak, uzun anlatmaya da sayfalar yetmez. Bir listesini koymakla yetineceğim.
YELKENDEN AZINLIKLARA GENİŞ KONU YELPAZESİ
Tayfun Bayazıt, Cumhuriyet tarihimizde bankacılık ve ekonominin seyrini anlatırken, eşi Suzan Bayazıt “Kadın ve sivil toplum” başlıklı bir konuşma yaptı. Turgut Koyu’nda demirlediğimizde gelen Savaş Karakaş’ın takdim ettiği Ali Türkşen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Erman Aras da yelken okulları ve o dönemdeki eğitimleri anlattı. Ayrıca Ata Kavame ve kızı Mira’dan yaratıcı endüstrileri, geleceğin mesleklerini ve Cumhuriyet iklimini dinledik. Yücel Köyağasıoğlu’nun sunumu İstanbul’daki azınlıkların nüfus kaybı üzerineydi. Taze Prof. Dr. Alanur Çavlin’den de 100 yılın nüfus hareketlerini öğrendik. Son konuşmacı Kuzey Deniz’di; otomotiv alanında son 100 yılımızda olanları özetledi.
Knidos’tan sonra, Bozburun Yacht Club’a gitmeden önce güney girişinde yüzme molası vereceğiz. Demir yerine girişte birisi yüzerek bir motorlu tekneyi çekiyor! Allah Allah, öylemi? Evet rüzgâr yok, tekne de ufak sayılır ama bravo, santim santim de olsa çekiyor. Hepimiz denizde çaresiz kalmışızdır, başına gelen bilir. Kuyruğun sıkışınca kafa Einstein gibi çalışır, kollar Herkül gibi olur.
STS Bodrum’u demirledikten sonra Mustafa Kaptan bir akü alıp tekneye gitti. Dertleri aküleri boşalmış, motor çalışınca gittiler. Böyle küçük gibi görünen problemler olduğu yere göre (buradaki gibi) küçük problemden, tekneyi kaybetmeye kadar gidebilir. Onlar şanslıydı.
YILDIZLARIN VE ANTİK KALENİN ALTINDA
BİR GECE
Bozburun Yacht Club’da Edhem Dirvana ve eşi Tanem’i ziyaretin ardından rotamız Bozukkale’ye. Ekibin kalenin duvarlarında gezmesine imrenerek bakarken rahat bir merdiveni olan iskeleden yüzüyorum. Akşam Deniz bütün ekibe yemek veriyor, yıldızların ve antik kalenin altında çok güzel bir gece.
Hava raporu önümüzdeki günlerin sert olacağını söylüyor, artık dönüş yolunda havayı kollayacağız. Önümüzdeki durak Datça olacak. Datça’da ayrılacaklar var; İlknur, burada ayrılacak Dr. Sibel’in Bodrum’da bıraktığı arabasını getirip bize katıldı. Ibex’in önceki turlarında da benim yol olduğunu bile bilmediğim yerlere insanları getirip götürdüğünden Şoför Nebahat adını takmıştık ki fazlasıyla hakkediyor. Ne yazık burada denize giremeden sabah karanlığında demir alıyoruz.
Knidos’u sabah erken, rüzgâr bindirmeden geçmeye çalışıyoruz. Burnu dönünce yine de serpintiler bu koca teknenin bile güvertesinde bizi buluyor. Denizlerden sığınmak için genoa, trinket, motorla Kos’a yakın geçiyoruz. Serpintilerden biraz kurtulduk ama Kos’un ortak denizimize bıraktıklarının kokusu içindeyiz. Bizim faydasız, saçma, sadece birilerinin haksız para kazanmasına yarayan atık verme kâğıtları bu ortak denizde boklar içinde gitmemize fayda etmiyor.
Şimdi limanda yer açılmasını beklemek için zaman öldürmemiz gerek. Türkiye’nin tek yelkenli okul gemisi, Bodrumluların imece usulü inşa ettikleri STS Bodrum’un limanda özel bir yeri yok! Artık nerede yer bulursa… Teknede kalanlar, güzel ve bilgilendirici gezinin son gününü yakın bir koyda güzel bir yüzme molasıyla taçlandırıyor. Ama bir sunum daha var.
Bu son günde özel sunucumuz Kuzey. Deniz Kılıç’ın oğlu Kuzey Kılıç çok güzel hazırladığı, otomotiv endüstrimizin 100 yıllık serüvenini anlatıyor. O zaman her yakaladığında bana ikide bir sorduğu binlerce sorunun içinde “Tanıl Abi, ilk yerli otomobil hangisi?” sorusunun altında yatanı öğreniyorum. Şimdi de unuttum hangisi olduğunu, yalnız Togg değil. Kendinize sorun bakalım. Bulamazsanız Kuzey’e sorarız.☸