SİNAN ÖZKÖK “Hedef: 50 yaşında 50 feet”

Nissan Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök, her fırsatta soluğu teknede alanlardan… Altı yıldan bu yana yelkenciliğini geliştiren Özkök’ün hedefi ise 50 yaşında 50 feet’lik bir tekne satın alıp onu Fransa’dan Türkiye’ye getirmek…

Röportaj KIVANÇ ÖZDAL, [email protected], Fotoğraflar ONUR ÇAKMAK

Bir yılı aşkın süredir Nissan Türkiye Genel Müdürü olarak görevini sürdüren Sinan Özkök, gerçek bir yelken âşığı. Yelken keyfiyle 1995’te Renault’da çalıştığı dönemde Fransız bir arkadaşının Sığacık’taki teknesinde tanışan Özkök, geçen altı yıldır denizciliğini geliştirmek için büyük çaba harcamış. Yılda en az dört beş kere ailesiyle birlikte denize açıldığını söyleyen Özkök’ün hayali Fransa’dan satın alacağı teknesinin transferini kendi başına yapabilmek. Bunun için hem maddi hem de manevi olarak hazırlandığını söyleyen Özkök’ün ilk hedefi ise bu sezon Bodrum – Atina rotasını yapmak. Özkök ile denizci yönünü ve hayallerini konuştuk…

Yoğun iş temponuza rağmen her fırsatta soluğu teknede alan birisiniz… Deniz sevginiz nereden geliyor?

Ben Akçakocalıyım. Amcamlar Akçakoca Spor Kulübü’nü kuran denizci insanlar. Zamanında Karadeniz’de yüzme ve kürek yarışları düzenlerlermiş. Yani denize olan sevgim küçük yaşlardan geliyor. Yelkende kendimi geliştirmem ise ayrı bir hikâye. Nissan’dan önce Renault’da çalışıyordum. 2010’da iş görüşmeleri yaptığımız bir dönem bir gençle tanıştım. Henüz otuzlu yaşlarındaydı. Gelecekle ilgili planlarını sorduğumda küçüklüğünden beri hayalinin bir Porsche sahibi olmak olduğunu, model yılı ne olursa olsun bir Porsche almak istediğini ve bunun için birikim yaptığını söyledi. Arkadaşımızın bu çocukluk hayalini bir hedef olarak önüne koyması beni çok etkiledi. Uçakta dönerken kendi kendime “Sinan senin kendin için hedefin ne?” diye sormaya başladım. O zaman yelken yapmaya başlamıştım zaten. Kendime bir hedef koydum: 45 yaşında 45 feet bir yelkenliyi abrayabilecek, tek başıma seyir yapabilecek bir duruma gelecektim. Bunu başarınca kendime şimdi ikinci bir hedef koydum; 50 yaşında 50 feet’lik bir teknem olsun istiyorum.

Yelkene nasıl başladınız?

İlk kez yelkenliyle denize çıkıp yelkenin tadını 1995’te aldım. O zaman Renault’nun Bursa’daki fabrikasında çalışıyordum. Alen Thomas adında Fransız bir arkadaşımız vardı. Yaşça bizden büyüktü. Fabrikada montaj bandının metodundan sorumluydu. Hangi adımda hangi parça takılacak onun etütlerini yapıyordu. Bursa yerine denize yakın olmak için Mudanya’dan ev tutmuştu. Fransa’daki 30-32 feet’lik teknesini de Türkiye’ye getirmişti. Ama teknenin motoru Çanakkale Boğazı’nın akıntısıyla baş edemediğinden teknesini Sığacık’a bırakmıştı. Biz de Bursa’dan cuma günü Renault 12 model arabayla atlar Sığacık’a gider iki gün burada yelken yapıp pazar akşamı dönerdik. Çok keyifli hafta sonlarımız olmuştu. Bundan önce ben hafta sonları İstanbul’a kaçardım. Hayatıma yelkenli girince İstanbul’a kaçmak yerine soluğu Sığacık’ta teknede almaya başladık. Bu durum bu şekilde bir iki sene devam etti.

Daha sonra yelken eğitimi almaya mı karar verdiniz?

Evet. İnsan tekneden keyif almaya başlayınca kendi yelken becerisini de geliştirmek istiyor. Bunun için dört kış boyunca İstanbul’da AG Sailing’te eğitim aldım. Temel yelken, yanaşma, manevra konularını hallettikten sonra navigasyonumu geliştirmeye başladım. İstanbul’un ardından Göcek’te tekneyle çıkmaya başladım. Çalışanlarımız için düzenlediğimiz bir yelken eğitimi sırasında tanıştığımız Süleyman Eroğlu’yla birlikte çıkarak hem yelkenciliğimi hem denizciliğimi geliştirmeye çalıştım. Süleyman Kaptan’dan bahsetmezsem olmaz. İlk Mavi Tur teknesi Hürriyet’in kaptanı Ali Eroğlu’nun torunu…

HÜRRİYET TEKNESİ kültürü yaşıyor

Nasıl tanıştınız kendisiyle?

2015’te Nissan Genel Müdürü görevini kabul etmeden önce Renault’da Türkiye Satış Direktörüydüm. Bayileri ya da satış kotasını dolduran çalışanları genelde yurtdışına götürürüz. Ben 2013’te dedim ki “Kotasını dolduranlara bu kez çok özel bir etkinlik düzenleyeceğiz. Hiç görmediğiniz bir tecrübe yaşacaksınız”. Herkes merak etti “Acaba Hong Kong’a mı gidiyoruz” diye. 20 satış müdürü, 20 servis müdürü ve merkezden 10-15 kişi toplam 50-55 kişilik bir grup Fethiye’ye gidip yelken eğitimi aldık.. Dokuz tekneydik. Gerçekten arkadaşlarımızın hepsi bu etkinlikten çok şey kazandılar. Süleyman Kaptan’la da bu sayede tanışmış olduk. Azra Eratlar, Bedri Rahmiler, Cevat Şakirler’e denizi, Akdeniz’i sevdirmiş Ali Kaptan’ın torunu. Sabaha kadar anlatsın. Oturup dinleyin! Ben de yavaş yavaş İstanbul’daki eğitimlerin yeterli seviyeye geldiğini düşünmeye, Adalara git gel sıkılmaya başlamıştım. Tekne kiralayıp Süleyman Kaptan ve ailemle çıkmak istedim. Kendisi aynı zamanda çok iyi bir öğretmen de. Her şeyi yaşayarak görmemi sağladı. Çıktığımızda “Sinan Bey, siz her şeyi kendiniz yapıyorsunuz, karaya oturursanız, kayalara çarparsanız, ne yaparsanız yapın siz yapıyorsunuz, siz yaptıktan sonra konuyu değerlendireceğiz. Neden bunu yaptınız, nasıl engellerdiniz, bunları konuşuruz” dedi. Çok güzel bir eğitim oldu benim için. Göcek’ten bir Jeanneau 45 Sun Odyssey ile çıkıp Simi’yi, Bozburun’u gezdik. Bu sayede kendime güvenim de arttı. Tek başıma seyre çıkmaya başladım.

Renault Farr Away yelken takımıyla yarışlara katıldınız mı?

Bir kere 2015’te Bosphorus Cup’a katıldım. Ama takım kurulduğu ilk günden beri Levent Özonur’la tanışırız. Levent Abi, çok takdir ettiğim bir insan. Ama ben yarışmaktan çok yelken yaparken keyif almayı tercih ediyorum. Yarışlar çok adrenalinli tamam ama hazırlanmak kolay değil. Çok idman istiyor. Ben daha çok seyir yapmayı seviyorum.

Tekneyle en çok nereye gitmeyi seviyorsunuz?

Genelde Göcek’ten çıkıyoruz. Hisarönü, Orhaniye, Selimiye, Bozburun taraflarını da çok seviyorum… Bu yaz da Göcek’ten bir 10 gün ailece çıktık, dolaştık. Özellikle Sıralıbük çok özel bir yer.

Aileniz yelken yapmayı seviyor mu?

Bir oğlum, bir de kızım var. Oğlan 13 yaşında sörf yapıyor. Tekneyi neta tutmak, iş yapmak zor geliyor. Ona kalsa o sörf yapmayı tercih eder. Kız 9 yaşında. Canavar! Bir saniye boş durmuyor. Sürekli çalışıyor. Eşim ise çocukların ortası…

Yılda kaç kez seyre çıkma fırsatı buluyorsunuz?

Yılda beş kez çıkıyorum. Bir tanesi 10 günlük, bir tanesi bir haftalık diğerleri daha kısa olacak şekilde programlayıp Ege’de yelken yapıyorum. İstanbul’da fırsat buldukça çıkıyoruz zaten.

YELKEN SAYESİNDE DOĞAYLA BARIŞTIM

50 feet tekne hedefinize ulaşmaya kaç yıl kaldı?

Dört yıl kaldı. Hem manevi hem maddi olarak hazırlanıyorum. Hayalim tekneyi Fransa’dan alıp oradan kendim getirmek. Ondan önce biraz da hazırlık olarak bir Bodrum-Atina yapacağım.

Fransız markası mı düşünüyorsunuz?

Evet. Zaten genelde hep Jeanneau 45 ile çıkıyorum. Fransız teknelerinin benim için daha uygun olduğunu düşünüyorum. Üç kamaralı bir 45 feet bana tam yetiyor. Bir 5 feet daha büyük olursa tekne ferah da olur.

Hayalinizde gitmek istediğiniz rotalar var mı?

Denizcilik sayesinde insan sürekli hayal kurar hale geliyor. En büyük alışkanlığım havaalanında iş mail’lerine baktıktan sonra Navionics’i açıp rota çizmek oldu. Sonra rotadaki duraklarda ne yenir ne içilir bunun araştırması başlıyor. Bir yandan da kaç günde kaç knot yaparım onu hesaplıyorum kafamda.

Teknede en sevdiğiniz şey ne?

Sabah uyandığımda herkes uyurken, deniz sütlimanken alargada öylece durmak. Boşlukta gibi… Sabah güzel bir koyda yüzünü denizde yıkayınca insan  “işte güzel bir gün başlıyor” diyor kendi kendine. Şükrediyor insan. Bir de mesela; güzel bir rüzgâr yakaladın açtın yelkeni. Bütün gün yelken yapıp sağ salim bağladın tekneyi akşamüstü, bir roze şarap açtın ya da bir kadeh 18 yıllık bir viski aldın eline… Benim için en büyük keyif işte bu!

Yelkene başladığınızdan beri hayatınızda neler değişti?

Doğayla ilişkim arttı. Eskiden hiç şehir dışına gideyim diye zaman kollamazdım. Şimdi ajandamı daha düzenli tutup şehir dışına daha çok çıkıyorum. Fırsatını bulduğum an soluğu teknede alıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.