EKOLOJİK ZEKÂ

Ekolojik olarak zeki olduğunuzu düşünüyor musunuz? Ekolojik zekâya sahip bireyler, çevre sorunlarına karşı duyarlı olup önlem ve aksiyon alabilen insanlar oluyor. Acaba onlardan mısınız?

Başlığı okuyunca, bir dakika diyorsunuz belki de. Duygusal zekâ, sosyal zekâ, sayısal zekâ vs. var da ekolojik zekâ da neyin nesi? Ekolojik zekâ, doğa olaylarına karşı duyarlı olmak ve bunlara çözüm arama becerisine sahip olmak anlamına geliyor ve yazar Daniel Goleman tarafından “doğayla empati kurma”ya benzetiliyor. Aslında gerçekten de tam olarak özetleyen bir ifade. Çünkü doğayı koruma içgüdüsü ancak doğayla empati kurup doğaya yaşattığımız acıları kendimiz de hissedebildiğimiz zaman oluşabiliyor. 

FARKINDALIK VE DENGE İÇİN ÖNEMLİ

Kuruyan, çatlayan topraktan, yanan ormanlardan, sel yüzünden dolup taşan dere yataklarından anlayacağımız üzere doğaya acı yaşatıyoruz, dolayısıyla kendimize de. İşte ekolojik zekâ da bu ekolojik farkındalığa ulaşmak ve doğayla aktif bir denge içinde olabilmek anlamına geliyor. Ekolojik zekâya sahip bireyler, çevre sorunlarına karşı duyarlı olup önlem alabilen, aksiyon alabilen insanlar oluyor. Dünya ekolojisini olumsuz etkileyen faktörlere karşı reaksiyon gösterebiliyor. Ekolojinin insan psikolojisi üzerindeki etkisini anlamaya çalışırken, aynı zamanda olumsuz etkileyen faktörler için de çözüm üretme çabasında oluyor. Doğaya zarar veren ürünleri tanıyor, gerekirse boykot ediyor. Diğer insanları doğa sorunları hakkında bilinçlendirmeyi de es geçmiyor. Bu tarz özelliklere sahip insanlar ekolojik zekâya sahip oluyor. Bu da her tür zekâya benzer şekilde doğuştan gelebileceği gibi, sonradan da geliştirilebilir. Ve son yıllarda yaşanan gelişmeler çevre felaketini çok daha fark edilir boyuta getirdiği için belki de ekolojik zekâ, dünyayı değiştirebilecek en önemli fikirlerden biri.

EKOLOJİK OKUR YAZARLIK ŞART

Artık küresel gündemimize yerleşen iklim değişimi ve etkileri hayatımızın resmen bir parçası. İleride buzullar eriyecek, kutup ayıları aç kalacak konusu konu olmaktan çıktı, bizzat yaşamımızda yer edindi. Dolayısıyla hayatımıza birçok yeni kavramın girmesi pek de beklenmedik bir şey değil. Standart eğitim sistemine “ekolojik okur yazarlık” eklenmesi şart oldu misal. Çünkü böylesi küresel sorunlara küresel bir tepki vermeden çözüm üretmek mümkün değil. Doğayı anlamakla birlikte, yapabileceklerimizi de bilmek çok daha büyük önem taşıyor artık. Bu bilince toplum olarak, dünya olarak sahip olmak ve aksiyon almak dünyayı kurtarabilecek bir yöntem olur ancak.

EKO ANKSİYETE

Çoğunlukla doğayı kendimizden çok ayrı tutuyoruz. Aslında şehirleşmenin tam ortasında bile kalsak doğadan ayrı değiliz. Yaşadığımız doğa olayları, yaşam kaynağımızı etkileyen iklim krizleri, çevre kirliliğinin ve tahribatının yaşattığı psikolojik rahatsızlıklar, hepsi doğrudan bizi, bedenimizi, ruhumuzu etkileyen faktörler. Kim bilir belki de eko anksiyete yaşamışsınızdır, farkında değilsinizdir. Varoluş kaygısı, karbon ayak izi ile ilgili suçluluk hissetme, iklim olayları deneyimlerine dayanan travma sonrası stres gibi belirtiler eko anksiyetenin belirtileri olabilir. “Kronik çevresel faktör korkusu”na deniyor eko anksiyete. Herhangi bir afete maruz kalmak, iklim krizi nedeniyle yaşam alanını ya da geçim kaynağını kaybetmek, iklim krizinin sıcak hava dalgaları, aşırı hava olayları gibi etkilerini sürekli gözlemlemek bu tarz psikolojik sorunlara neden olabiliyor. Daha çok gençlerin ve genç yetişkinlerin, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı toplulukların yatkın olduğu bu problemlerin çözümü ise yine doğada saklı. Huzurlu hissedebileceğimiz yeşil kaçış alanlarında, bahçelerde, ormanlık alanlarda, ağacı bol parklarda saklı. Bununla birlikte, en temelde kişisel alışkanlıklarımızı gözden geçirmek, daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek eko anksiyete gibi psikolojik etkileri aşmakta yardımcı unsurlar olacaktır. Hatta biraz daha aksiyon alıp yaşadığımız toplulukta çöp toplama, geri dönüşüm gibi sürdürülebilir çabaları örgütleme çok daha işe yarayan adımlar olacaktır.

Doğanın iyileştirici gücü aslında hem kendine hem canlılara yarıyor. Önemli olan bu gücü harap etmemek, Bilinçli yaşayabilmenin erdemine ulaşmak. Daha mis, daha ferah bir hayat yaşamanın, yaşam kalitemizi artırmanın yolu doğaya saygıdan, onunla denge içinde olmaktan geçiyor.☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.