Kültürü ve görgüsü ile denizcilik

Türkiye’de denizde görgü, özellikle amatör denizcilik dünyasında ciddi bir sorundur. Bu soruna karadaki genel kabalık ve görgüsüzlüğün birleşik kaplar misali denize yansıması da denebilir. Ancak denizin kendine has evrensel bir kültürü olması sebebiyle denizde görgüsüzlük daha farklı etkilere yol açar. 

Denizcilik örf ve adetleriyle görgü kurallarına saygı, bir amatör denizcinin tecrübe ve bilgisinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Zira bu bilgi ve beraberinde gelen görgü kuralları düzen ve uyum sağlama özelliğine sahiptir. Denizcilik kültürü ve görgüsü sonsuz bir okyanustur. Denizi kalbi, aklı ve ruhu ile seven bir insan için, denizcilik kültürü ömür boyu büyük bir ilgi alanıdır. Bu kültürün herhangi bir alanına tutku ile bağlanan bir insan denizden ve yarattığı kültürden uzaklaşamaz. Görgü kuralları ise denizciliğin sonsuz faaliyet alanlarında insana, doğaya, topluma, tarihe ve kurumlara gereken saygının çerçevesini çizerek tekne, insan ve deniz etkileşimini düzene sokar. Mümtaz yelkenci ve amatör denizcilerden Merhum Muhittin Öney, 5 Kasım 1973 tarihinde yayınladığı Yat Bayrakları isimli kitapçığın önsözünde deniz görgüsünü şöyle özetlemiş: “Yatçılığın sadece iyi yelken kullanmak veya iyi navigasyon bilmeye inhisar etmeyip, temelleri asırlar öncesine varan bir gelenek ve ritüele dayandığı muhakkaktır.”

TEMEL SORUNLAR: BİLMEMEK VE BİLMEDİĞİNİ BİLMEMEK

Bugün gelir seviyesi artan pek çok kişi denize sadece deniz sevgisi nedeniyle çıkmıyor. Önemli bir kısmı özel tekne/yat sahibi olmak bir statü sembolüne dönüştüğünden denize çıkıyor. Pek çoğu da marinada ve koylarda teknesini yazlık ev gibi kullanmayı tercih ediyor. Bu durum kalabalıklaşan marinalarla liman ve demir yerlerinde zaman zaman karşılıklı ihtilafları ortaya çıkarıyor. Denizde örf adet ve görgü kuralları, bilindiği ve uygulandığı takdirde bu sorunları asgaride tutacak bir reçetedir. Örneğin; görgüsüz bir yat sahibi önceden demirlemiş teknelerin olduğu bir koya girerek bu teknelerin demirleri üzerine demirini atabilir ve bu yaptığının bilgisizlik nedeniyle büyük bir görgüsüzlük olduğunun farkına bile varmayabilir. Ya da salkım saçak usturmaça seyri (usturmaçaları toplamadan) yaparken birisi onu uyardığında neden uyarıldığını bile anlayamaz. Zira görgüsü yoktur. Kaptanı olan teknelerde bile bu bilgisizlik ve umursamazlığı görmek mümkündür. 

Kültürsüzlük ve görgüsüzlüğün iki nedeni vardır: Birincisi bilmemek, diğeri de bilmediğini bilmemektir. Zira bilen birisi denizde mutlaka usulü ile davranır, konuşur veya dinler. Örneğin, bizzat yaşadığım bir olayda usturmaça ile orsa seyri yapan çok pahalı bir yelkenli tekneye elimle usturmaçaları gösterdiğim halde içindekiler ne kastettiğimi dahi anlamadan anlamsız şekilde baktılar ve seyre devam ettiler. 

KİTAPLARDA, SINAVLARDA VE MÜFREDATLARDA EKSİK KONU

Denizde görgünün öğretim ve eğitim eksikliği ile doğrudan ilişkisi vardır. Denizde görgü kuralları, donanmamız için “Deniz Kuvvetlerinde Protokol ve Görgü Kuralları” başlığında birkaç kez kitaplaşmıştır. Ancak amatör denizcilik alanında bugüne kadar kitaplaşmamıştır. Özel tekne kaptanlarının veya sahiplerinin büyük çoğunluğu amatör denizci bazıları da yat kaptanlığı belgesine sahiptir. Özellikle amatör denizci belgesi, sadece nazari bir sınav sonucu elde edilmektedir. Dolayısıyla pek çok amatör denizci denizciliğin gerçeklerini denizde hata yaparak öğrenmekte ve bu hataların can ve mal kaybı ile bedeli olmaktadır. Bu tip denizcilerin yaptıkları hataların farkında olmaması daha da büyük sorundur. Bu sınava hazırlık kitaplarında ve sınav sorularında denizde görgüye yönelik tek bir husus yoktur. Türkiye’de gerek ticari seviyede yat/özel tekne kaptanlığına yönelik pek çok kurs vardır. Ancak bu kursların teorik ve pratik öğretim/eğitim ile eğitmenlerin niteliği denizde yaşanan inanılmaz derecede olumsuzluklara yansımaktadır. Yat kaptanlığı kurslarında da denizde görgü müfredatlarda yoktur. 

GÖRGÜSÜZLÜĞE DE DİKKAT ÇEKEN KİTAP YOLDA

Denizcilik dünyamızda söz konusu açığı kapamak için “Kültürü ve Görgüsü ile Denizcilik” başlığında yeni bir kitap yazdım. Yapı Kredi Yayınları’ndan Nisan 2022 içinde çıkacak bu kitabın birinci bölümünde edebiyattan sinemaya, gemi modelciliğinden deniz müzelerine pek çok alanda milli ve evrensel denizcilik kültürüne yönelik ana hatları işledim. İkinci bölümde denizcilik adetleri ile protokol, görgü ve nezaket kurallarını okuyucuya aktarmaya çalıştım. Bu bölümde denizde görgü konusunda en zayıf halka olan ve her geçen gün denizde, marinada, limanda bizzat şahit olduğum görgüsüzlüklere dikkat çekmek için amatör denizciliğin özel tekne/yat bölümünü ayrı tuttum. Gelecekte bu bölümü ayrı bir broşür olarak bastırıp tüm tekne sahipleri ve kaptanlara dağıtmanın ve ayrıca Amatör Denizci Belgesi sınavında bazı soruların bahse konu görgü kurallarına yönelik olması gerektiğini değerlendiriyorum. Görgü kuralları bilinmediğinden ve denizde toplumsal sözleşmenin bir parçasına dönüşemediğinden, gelişmemiş ya da kişiye özel yorumlanan demokrasi kültürümüz denizi bir nevi vahşi batı ortamına dönüştürmektedir. Denize çöp atma gibi somut hukuk dışı eylemlerin kanunda bir yaptırımı var ancak görgüsüzlüğün yoktur. El birliği ile Türk amatör denizciliğinin bu dönemini başarıyla aşmamız gerekiyor. Tekne ve marina sayısının artması çok güzel gelişmelerdir. Türkiye’nin denizcileşmesi için somut başarı göstergesidir. Ancak görgüsüzlük ve bilgisizlik yüzünden genetiği değiştirilmiş organizma benzeri kanserli bir yapıya dönüşmemelidir.

1 comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.