Bir serin huzur almaya geldim COMO’DAN

Sıcaklar başladı. Öyle böyle değil, daha şimdiden yanıyoruz güneylerde. Peki havalar böylesine ısınmış, tekneler suya inmiş, Akdeniz’in her yerinde tatiller başlamışken serin bir alternatif olarak göle gitmek ister misiniz? Bu sefer sizi hayatımın yarısının geçtiği Como Gölü’ne götürüyorum.

Como Gölü, İtalya’nın en meşhur gölüdür dersek yanlış olmaz. 146 kilometrekare yüzölçümü ile İtalya’nın en büyük üçüncü gölüdür. Maggiore, Orta, Iseo gibi göllerdeki hayat biraz daha ikinci sınıf kalırken, Como, bu göller arasında köklü ve şaşalı geçmişi ile yıllanan şarap gibidir. Pop ikonu Madonna, moda devi Donatella Versace, Brezilyalı futbolcu Ronaldinho, Virgin Group’un kurucusu Richard Branson ve elbette Hollywood yıldızı George Clooney ve ben Como Gölü sakinlerinden bazılarıyız.0Böyle söyleyince komik oluyor ama realite bu. Aklın yolu bir! Hem serin hem de sakin bir hayat için, Como vazgeçilmez bir adres. 

ASİL VE ONURLU 

Como Gölü’nün bendeki yerini şöyle tanımlayabilirim: Eğer İstanbul’un incisi Boğaz kıyıları 1950’lerden beri aynı kalsaydı, yani villalar, saraylar, malikâneler yıkılıp, yanıp, yerine yenileri yapılmasaydı, tepelere kadar binalarla doldurulmayıp, Ortaköy, Emirgân, Yeniköy ya da Üsküdar, Kandilli, Kanlıca gibi semt semt ilerleyen kıyı kasabaları aynı kalsaydı, gürültülü müzikli mekânlar, aşırı kalabalıklar olmasaydı; kısacası Boğaziçi rant uğruna yağmalanmasaydı, bugünün Como’su gibi olurdu. Asil ve onurlu…

Como’yu ister Cinquecento’nuz (Klasik FIAT500) ile direksiyon başında, isterseniz gölde en sık rastlayacağınız klasik ahşap tekneler ile kıyı kıyı gezebilirsiniz ki, bu göle en çok yakışan da bu teknelerdir zaten. Venedikli limuzin tekneleri ahşap teknelerin en güzellerinden. Yine, 1800’lerde Manhattan’daki yolcu teknesi Vaporina, 1900’lerde Como’da aynı hizmeti vermeye başlamış ama yapımı İtalyan Cantiere Ernesto Riva, yani Ernesto Riva Tersanesi. Ernesto Riva demişken elbette Riva tekneler, Como gölünün incileri. Riva Tritone, Riva Ariston, Riva Super Florida ile ‘La Dolce Vita’ yani ‘Tatlı Hayat’, tam anlamını buluyor. Como’nun kıyı köyleri, balıkçıların keşfettiği yıllardan beri olduğu gibi yerinde duruyor. Köylerin kalbinde, renove edilmiş eski yapılarla, biraz dışına doğru ilerlediğinizde de daha modern evlerle karşılaşıyorsunuz. Ama hepsi bu. İki semt arası diye bir şey var. Yani iki semtin arasını tamamen evlerle doldurmadıkları için, bir semtten diğerine geçişi rahatlıkla görebiliyorsunuz. Menaggio, Bellagio, Tremezzo, Argegno, Cernobbio, Blevio, Varenna kıyı köyleri en ünlü olanları. 

VİLLA MÜZELER

Boğazı Boğaz yapan, Osmanlı döneminden beri ayakta duran yalılar ise, Como’yu Como yapan da Roma döneminde yapılmış villalardır. Birçok villa artık müze olmuş durumda ve Como’nun bu güzel mevsiminde dolup taşan turistler için vazgeçilmez bir seyir zevki. 

Villa Carlotta 1690’da inşa edilmiş. Tremezzo kıyısında, Bellagio Yarımadası’na bakan ve 17 dönümden fazla alanı kaplayan en büyük villalardan biri. Villa daha sonra politikacı Giovanni Battista Sommariva’ya satılmış. 1843’te Nassau Prensesi Marianne tarafından kızı Carlotta için bir düğün hediyesi olarak satın alınmış ​​ve ismini de bu dönemden almış. Bugün villada Sommariva’nın arkadaşı Antonio Canova ve Luigi Acquisti’nin önemli heykel çalışmalarının yanı sıra bir tarım aletleri müzesi de bulunmakta.

Cernobbio’daki Villa d’Este ise bir diğer meşhur villa. 1568 yılında kasabanın yerlisi olan Kardinal Tolomeo Gallio tarafından yaptırılmış. 1817’de villa, Galler Prensi’nin ayrı yaşadığı ve kısa süre sonra İngiltere Kralı IV. George’un Kraliçe eşi olacak olan Brunswickli Caroline’e ev sahipliği yapmış. İngiliz tarzındaki peyzajlı bahçeler bu dönemin ürünü. Bugün Villa d’Este, ünlü konukları cezbetmesiyle tanınıyor. 

Bahçesi ile ünlü Villa del Balbianello ise Isola Comacina yakınlarındaki gölün batı kıyısındaki bir burun üzerinde yer alıyor. 1787’de bir Fransisken manastırının yerine inşa edilmiş. Kâşif Guido Monzino’nun son eviymiş ve bugün onun çalışmalarına adanmış bir müzeye ev sahipliği yapıyor. Oysaki biz bu villayı Daniel Craig’in oynadığı James Bond filmi Casino Royale ve aynı zamanda Star Wars yani Yıldız Savaşları’nın 2002’de çekilen Attacked of the Clones filmlerinden biliyoruz. 

Instagram Reels videolarında, romantik İtalyan şarkıları eşliğine devamlı karşınıza çıkan Bellagio kıyısında da Villa Melzi d’Eril bulunuyor. 1808-1810’da İtalya’nın başkan yardımcısı olan Duke Francesco Melzi d’Eril’in yazlık konutu olarak neo-klasik tarzda inşa edilmiş. Parkta bir limonluk, özel bir şapel, güzel heykeller ve bir Japon bahçesi var. Genellikle Como Gölü’nde olduğu gibi devasa orman gülleriyle kaplı. Villanın 19. yüzyıldaki konukları arasında Stendhal ve Franz Liszt de bulunmuş.

Yine Bellagio’da bulunan Villa Serbelloni, 1959’dan beri Rockefeller Vakfı tarafından kurulan ve yönetilen 200.000 metrekarelik uluslararası bir konferans merkezi olan Rockefeller Vakfı Bellagio Merkezi’ne ev sahipliği yapıyor ve aynı zamanda akademisyenler için bir “yerleşik akademisyen” programı yürütüyor. Villanın ünlü parkı ise 18. yüzyılın sonunda Alessandro Serbelloni tarafından yaratılmış.

VARENNA

Peki ben sizi son olarak nerede ağırlayacağım? Como’nun Bellagio’dan sonraki en güzel kıyısı Varenna’da. Bellagio, Y şeklindeki Como Gölü’nün en ortasında, Varenna ise onun hemen karşı kıyısındadır. 769 yılında balıkçılar tarafından kurulmuş, yine çok tatlı, küçük bir kıyı köyü. Varenna’ya vardığınızda diğer bütün Como kıyı köylerinde olduğu gibi, bir baştan bir başa yürüyerek 20 dakikada bitirebileceğiniz bir kıyıcık olduğunu anlıyorsunuz. Gezilebilecek yerler yine villalar. Biri, içerisinde çok özel bitki ve ağaçlar bulunan botanik bahçesi ve arberatumu ile ünlü Villa Cipresi, diğeri de Sistersiyen manastırı olarak 11. yüzyılda inşa edilmiş Villa Monastero. İkisi de göz kamaştıran bir güzelliğe sahip. Bunun dışında en güzeli daracık taşlı sokaklarında yürümek, biraz turistik alışverişler yapmak ve elbette göle bakan bir restorana oturarak Kuzey İtalya lezzetlerinden birini seçerek damağınızı şenlendirmek. 

Como Gölü denilince ilk akla gelen tereyağında pişmiş ya da ızgarada kızarmış tatlı su levreği, alabalık gibi göl balıkları, Como polentası, kuzeye ait risotto çeşitleri ama şimdi o tariflerden birini yazarsam malzemesi aynı olamayacağından aynısını yapamayacaksınız. Bu nedenle o lezzetleri Como’yu ziyaret ettiğiniz zamanlara bırakalım ve sizi herkesin evinde yapabileceği bir tarif ile tanıştırayım.☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.