İyon Denizi’ne doğru seyrimiz devam ediyor etmesine ama planda kimi zorunlu, kimi keyfi değişiklikler oldu. Şu sıralar okuduğum Büyücü’de geçen yerleri gezdik. Yine bol bol yüzdük, yedik, içtik. Bu arada Leonard Cohen’in evini bile bulduk.
Geçen sayı Hydra’nın Mandraki Koyu’nda bırakmıştık Seyyale’yi. Hedefimiz hızlıca Korfu’ya gitmekti ama planı değiştirdik. Bir yandan kedimiz Biko yolda epey yıpranmakta, bir yandan da koş koş gezmenin keyfini çıkartamıyoruz. Mandraki Koyu, genişçe ve denizi pırıl pırıl. Günü rahatlayarak geçirdik. Kürek sörfünü çıkartıp, başladım turlamaya. Yüzdük, şnorkelle sualtı fotoğrafları çektim. Akşam da koydaki tavernada yedik yemeğimizi. Ertesi gün akşamüstü, koya gelen dolmuş motorlarından biri bizi Seyyale’den aldı. 10-15 dakikalık bir yolculuktan sonra Hydra’nın merkezine geldik. Hydra’nın limanı çok küçük, dışta büyük motoryatlar var. İçerde lokal balıkçı tekneleri, dolmuş motorları, gezi tekneleri ve iki, hatta üçüncü sırayı yapmış yelkenliler. Hydra’da dolaşıyoruz. Leonard Cohen’in evini bulabilir miyiz diyoruz ama pek bir işaret yok. Adanın iç kısımlarına dalıyoruz. Büyük bir ağacın olduğu meydana yerleşmiş lokanta hoşumuza gidiyor. Saat 18.30 ve lokanta bomboş. Biz kenar bir masaya kurulup demlenmeye başlıyoruz. Bir saat sonra lokanta lebalep doluyor. İki yaşlıca amca buzukiyle gitar çalıp geceye keyif katıyor. Dönüş için limana gittiğimizde, Mandraki Koyu’nda yanımıza bağlanmış olan spor teknenin sahibi ve eşine rastlıyoruz. Hanım İstanbullu Rum. Yazları Tarabya’da, kışları Cihangir’de otururlarmış. Epey muhabbet ediyoruz tabii. Sonra da deniz taksiyle Seyyale’ye dönüyoruz. Devamı Aralık 2017 sayımızda…