Son yıllarda birçok tersane yeni bir kategori geliştirdi: Kâşif (explorer)… Bu tekneler zorlu hava ve deniz koşullarına uyum sağlayabilen, neredeyse tamamı alüminyum ve çoğu da hareketli salmalı tekneler. Bu sayıda Hollanda ve Almanya’da bulunan, alüminyum gövdeli, hareketli salması olan, “go anywhere” yani dünyanın neresine isterseniz gidebileceğiniz ve az mürettebatla kullanılabilecek teknelerden, tasarımcılarından ve tersanelerinden söz ettim. Gelecek sayıda böyle teknelerin merkez ülkesi Fransa’ya gideceğiz.
Denize, yelkenlilere sevdalandınız. Bu da bir tür aşktır zaten. İşe giderken, sıkıcı ofis ortamında, bilgisayar karşısında bir görevi yetiştirmeye çalışırken, akşamları yorgun argın eşinizle, arkadaşlarınızla iki duble rakının belini kırarken aklınızda hep bir yelkenli sahibi olmak, denizlere açılmak var. Hayalsiz olmaz. İşin ilk kısmı hayal etmek, sonrası gerçekleştirmeye kalıyor ki, yeterince isterseniz olur. Sonra…
Artık bir yelkenliniz var, önce Marmara Denizi’nde küçük maceralar, ehliyet işinin halledilmesi, sonra Çanakkale Boğazı’ndan ilk geçiş, Bozcaada’da, Assos’ta gecelemeler. Derken Gökova, Hisarönü, bir cesaret yedi burunları geçip Kaş, Kekova tarafları… Sonra Oniki Adalar, Kikladlar derken Ege Denizi’nde cirit atar hale geldiniz.
İşte şimdi bazılarınızın yüreğinde deniz sevdası daha yoğun, daha güçlü bir hale gelecek. Sadun Boro’yu anarak, Pupa Yelken’i bir daha okuyacaksınız, yelkenlileriyle dünyayı dolaşmış Türk seyyahların kitapları okunmuş olarak kütüphanenizde yerini alacak, Moitissier’in kutsal kitabı başucunuzda, “Uzun Yol”ları düşlemeye başlayacaksınız. Hatta bir papatya çayı içip, çocukluğunuzda okuduğunuz o müthiş maceracıları, kâşifleri düşünerek uykuya daldığınızda, kendinizi yüksek enlemlerde Antarktika, Kuzeybatı Geçidi taraflarında seyir yaparken gördüğünüz rüyalardan uyandığınız da olacak bazı gece yarıları.
İşte bu yazı, denize sevdalanmış bu okuyucular için yazıldı. Antarktika’ya doğru Drake Pasajı’na açılmadan önce son durak olan Puerto Williams’ta, Micalvi isimli yat kulübü vazifesi gören eski tekneye aborda olduğumuzda, Antarktika yolcusu tekneleri inceleme fırsatı bulmuştum. Hemen hepsi alüminyum ya da çelik gövdeli teknelerdi. Olası bir buzdağıyla çarpışma ya da buz arasında sıkışma tehlikesine karşı en dayanıklı materyalden yapılmışlardı.
Uzun zamandır İngilizcede “blue water cruiser” olarak adlandırılan okyanus tekneleriyle ilgili okurum. Çeşitli tasarımları, kullanılan malzemeleri, artılarını, eksilerini not alırım. Özellikle Fransa ve Hollanda’daki kimi tersaneler bu amaçla alüminyum gövdeli tekneler üretiyorlar. Son yıllarda birçok tersane yeni bir kategori geliştirdi, kâşif (explorer) kategorisi. Bu tekneler zorlu hava ve deniz koşullarına uyum sağlayabilecek tekneler, neredeyse tamamı alüminyum ve çoğu da hareketli salmalı tekneler. Yat dergilerinde görece daha az rastladığımız, pek çok yelken meraklısının haberdar olmadığı, az mürettebatla dünyanın her yerine sizi güvenle götürebilecek tekneler bunlar. Devamı Haziran 2016 sayımızda…