ZEUS’UN ADASINA YOLCULUK-1 Seyyale Girit yolunda

Rotamız Olimpos’un büyük tanrısı Zeus’un adası, mitolojinin en keyifli öykülerinin geçtiği, Batı uygarlığının temeli olan Minos Ülkesi ve yüzyıllardır Akdeniz’i kateden denizcilerin uğrak noktası Girit Adası… Bu sayıda Kos, Astipalaia ve İos Adası’nı okuyacaksınız. Santorini, Girit, Karpathos ve dönüş yolu ise bir dahaki aya.

Başucu kitapları candır. Çocukluğumdan beri yatağımın yanında bir sehpanın, bir komodinin üzerinde giderek yükselen ve neredeyse düşecek bir kitap kulesi olur. İlkokul yıllarındayken Hayvanlar Ansiklopedisi, Gökkuşağı, Resimli Bilgi kulenin temellerini oluştururdu. Resimli Bilgi’de büyük kâşiflerin maceralarını resimli roman tadında okur, kendimi mesela Amundsen’in gemisi Fram’ın güvertesinde bulurdum, ya da Magellan’la Pasifik Okyanusu’na açılırdım. Kitapların türleri değişti ama alışkanlığım hiç değişmedi. Ortaokul, lisede önce klasikler, sonra şiir kitapları ve sol yayınları külliyatı, sonra Latin Amerika edebiyatı ve yavaş yavaş onlara eklenen nöroşirürjinin esasları.

Uzun zamandır ama başka kitaplar değişse de hiç değişmeyen başucumun kutsal kitabı Moby Dick. Bazen yatmadan önce, bazen sabah kalkar kalkmaz, canım sıkıldığında, bahar geldiğinde, hele de ufukta bir deniz yolculuğu göründüyse mutlaka; Moby Dick’ten bir ya da birkaç bölüm okurum. Moby Dick gerçek yaşam koçudur. İnsanın hırslarını terbiye eder, gezegen kardeşliğini geliştirir, macera ruhunu ateşler, hayalleri canlı tutar. Bazen de tak diye bir cümleyle yol gösterir, örneğin 82. Bölümün ilk cümlesi: “Kimi işlerde en doğru yöntem düzenli bir düzensizliktir”. Emin olun yıldız falı okumaktan iyidir. O haftayı düzenli bir düzensizliğin prensipleriyle yaşayabilirsiniz.

Bir sabah, bu yaz Seyyale’yle nereye gitsek diyerek uyandığımda, koşa koşa hazırlanıp hastaneye yollarına düşmem gerekirken, bir bölüm okuyasım geldi Moby Dick’ten. Her zamanki gibi rastlantısal olarak açtım kalın kitabı, 133. Bölüm. “Kovalama, Birinci Gün”. Burada sonun başlangıcı anlatılır, hırslarının kurbanı olan her insanın bir gün tadacağı çöküşün başlangıcı -anlayana tabii-. Bölümde şöyle bir cümle:  “Tatlı bir sevinç, güçlü bir huzur sarar gibiydi hızla ilerleyen Beyaz Balina’yı. Ak bir boğa biçimini alıp kaçırdığı genç kıza, boynuzlarına tutunan Europa’ya, o güzel gözleriyle yan yan bakan Zeus bile, Girit kıyılarındaki düğün yatağına, büyülü bir hızla giderken, daha haşmetli, daha görkemli olamazdı o tanrılar gibi yüzen Beyaz Balina’dan.”

Seyir hazırlıkları

Evet, rotamız belli olmuştu. Olimpos’un büyük tanrısı Zeus’un adası Girit’e gidecektik. Mitolojinin en keyifli öykülerinin geçtiği, Batı uygarlığının temeli olan Minos Ülkesi ve yüzyıllardır Akdeniz’i kateden denizcilerin uğrak noktası Girit Adası’na. Hazırlıklar başladı, öncelikle Kaptanella İrem’in onayı alındı, başucu kitapları arasına Girit Rehberleri, mitoloji kitapları ve Rod Heikell’ın pilot kitabı katıldı. Bu yıl da ağustosta Kikladlar’ın sert hava mevsiminde çıkacağımız için fırtına, rüzgâr durumlarına göre A, B, C planları yapıldı.  Yaz başında Seyyale ile birkaç Leros, Kalimnos seferi eda edildi. Kızımızın ufak tefek bakımı yapıldı ve yolculuğa hazır hale geldi. Bu seferde bize Seyyale’nin babası Tanju Kalaycıoğlu da eşlik edecekti. Onun programı, İrem’in üniversiteden ayrılabileceği zaman, benim hastane durumları derken 8 Ağustos’ta Turgutreis’te buluştuk. Bir hafta önce tekneyi Didim’den Turgutreis’e getirmiş, Yorulmaz Yat Servisi’ne emanet etmiştik. Remzi ve Özgür Bey’le tekneyi ve yapılanları gözden geçirdik. Her şey yerli yerindeydi bir tek buzdolabında bir sorun var gibiydi, ama biz uğraşırken birdenbire kendi kendine çalıştı (yol boyunca da bunu adet edindi, bir durdu, bir çalıştı). Akşam Antarktika arkadaşım Fuat Yıldırım’a uğradık, gideceğimiz rota üzerine sohbet ettik. Santorini’de tekne bırakmanın zorluğundan söz edip, İos’a bağlanmamızı, oradan feribotla gidip adayı gezmemizi önerdi. Ertesi sabah küçük bir alışverişi takiben Ata Yatçılık’tan arkadaşlarla birlikte çıkış işlemlerimizi tamamlayarak 12.30’da palamarları bıraktık. Çatal Ada’da yüzme, kahvaltı molası verdik. Uzun zamandır zinciri atarken, bazen de çekerken gam yapıp takılıyor, uğraşıp duruyoruz. Yakın zamanda hastam olan Data Hidrolik’in kurucusu
Orhan Bey’e sorunu söylemiş fikrini sormuştum. Problemin zinciri toplarken, zincir kütlesinin kule haline gelip yana devrilmesinden, sonra atarken zincirin alttan zorlanarak gelmesinden kaynaklanabileceğini, bir tahta parçasıyla düzgünce istiflenirse bu ihtimalin azalacağını belirtmişti. Çatal Ada’da İrem yüzerken, biz Tanju’yla 100 metre zinciri atıp, Turgutreis’te nalburdan aldığım bir balta sapıyla zinciri güzelce istifledik ve Orhan Bey haklı çıktı. Yolculuk boyunca iki yıldır sürekli yaşadığımız sorun nadiren karşımıza çıktı. Devamı KAsım 2015 sayımızda…

astipalaia2 iosyolunda maltezanakoyu maltezanakoyu2

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.