Tepedeki haşmetli kilise 1995 yılındaki jurnale çizdiğim resim gibi hafızama çiziliyor. Arki’ye seyir, Patmos’tan yokuş aşağı, sırtına yaslanıp keyfini çıkaracağın seyirlerden. 7-10 knot kuzey rüzgârı Kelebek ve yolcusunu 4-5 knot süratle Arki’ye taşıyor. Çay ve çörekle kokpitte oturmuşum maziye, Kelebek III’ün log’una bakıyorum, şükrediyorum 20 yıl sonra yeni bir log’a bir şeyler çiziktirme şansını bulduğuma. Hayat muhteşem, bakmasını bildiğimiz sürece…
Gece, daha doğrusu sabaha kadar Pandeli’deki dünya evine giren mutlu çifti, sirtaki yorgunluğuyla baş başa bırakıp demir alıyorum, onlar ersin muradına, biz çıkalım kuzeye. Dümen arızasından kursağımda kalan Patmos’a ikinci denemede ilk adımım biraz küçük. Doğrusu kalabalıktan kaçıp, biraz uyumak, dinlenmek için bir kuzeydeki koy Alindi’ye geçeceğim. Rüzgâr 20-25 knot meltem (KB).
Bodrum’dan gelen için, Kalimnos-Leros arasından batıya geçip Lakki limanında giriş yaptıktan sonra Patmos’a geçmek mesafe olarak daha kısa, yalnız rüzgârın gözüne gitmek garanti. Ben arıza yüzünden çıkış yapamadığımdan, giriş yapmayacağım ve Lipsi’ye uğramak istediğimden Leros’un doğusundan tırmanmayı tercih ediyorum. Alindi doğu hariç her yöne kapalı büyük bir koy. Hava şartları müsait olmadığında Leros’un alternatif feribot limanı. Meltemde koyun KB köşesinde demirleyebilirsiniz veya bize yakın adalarda moda olan, kıyıdaki tavernaların attıkları tonozlardan birine bağlanabilirsiniz. Şamandırada hangi tavernanın olduğu, yani akşam nerede yemek yiyeceğiniz yazıyor. Dip çoğunlukla erişte. Alindi’nin yüksek tepelerden inen sağanaklarıyla da kötü bir şöhreti var. Sağanaklardan korunmak, daha doğrusu tam yolu üzerinde olmamak için, eğer seçme lüksüm varsa, demir yerimi kıyıdaki vadicikler, yani nozulun tam karşısında değil, tümseklerin karşısında seçerim ama burada kıyıya çıkacağım yere yakın öyle bir yer yok. Kıyıya yakın bir yerde dipte bir kumluk yama bulup demiri bıraktım. Kum yamaları küçük olduğunda tek başınayken, sert rüzgârda başüstüne gidene kadar kaçırabiliyorsun, ben bu durumda kumluk yamayı, geçtikten sonra tekne geriye kayarken demiri bırakıyorum. Sağanaklar 30’u geçince benim Ultra dipteki erişteyi kökünden koparttı. Hazır taramışken kıyıya yakın, boşalan tonozlardan birine şamandıradan sonra tekneye alacağın “penant” halat olmadığından başarısız üç deneme yaptım sonuncusunda rüzgâra karşı fıtık olmama az kalmışken botun kancasını bırakmak zorunda kaldım. İnadım inat tornistanla gidip kancayı kurtarma operasyonundan sonra yakalayabildiğim tonozun halatı rüzgâr yüklenip gerildiğinde su altında olan yaralı kısmı su yüzüne çıktı, halatın üç kolundan biri kopmuş.
Demir tararsa tekne yavaş sürüklenir ve tekrar tutma şansı var ama tonozun halatı koparsa uyanıp bir şeyler yapmaya vaktin olmayabilir. Bu kadar uğraştan sonra bayağı müstehcen kelimelerle halatı bırakıp tekrar demirledim. Devamı Mart 2016 sayımızda.