Vardiyadaki Ertuğ (Kantaroğlu), “Kusursuz Fırtına gibi değil mi?” dedi. Bunu, “Ne güzel, iyi ki buradayız” dercesine söyledi. Yağmur bulutlarıyla kaplı karanlık bir gece. Marmara Denizi’nin ortasındayız. Etrafımızdaki dalgalar Ertuğ’un gönderme yaptığı filmdeki kadar olmasa da oldukça büyük ve kırılanlar yüzünden denizin üstü beyaza kesiyor. Teknede beş kişiyiz. Ben, Ertuğ, Sarp (Güneş), İsmail (Tezdiker) ve Yiğit (Özşener). Havuzluk masasında mezelerin son lokmaları duruyor. Arada rakımızı yudumluyoruz. Altımızdaki tekne 48 feet Leopard yelkenli katamaran.
Hikâye şöyle başladı. İsmihan, yaşamaya devam edeceğimiz teknenin bir gün katamaran olmasına karar verdi ya, artık neredeyse fuarlarda sadece katamaranları inceliyoruz. Pendik Marina’daki tekne fuarında da hayalimizdeki katamaranı aramaya yoğunlaştık. Solo Deniz’in temsilcisi olduğu Leopard’ı gezerken, verdiği güven duygusu İsmihan’ı pek etkiledi. Dolayısıyla beni de. Üstelik tekne charter için yapılmış en sade olanlarındandı. Birkaç yıldır tanıştığımız Solo Deniz’in sahipleri Özlem-Rebi Akadurak çifti, her zamanki samimiyetleriyle “Durun sizi Sarp’la tanıştıralım. Tekneyi Atina’dan o getirdi, en iyi o anlatır” dediler. Sarp Bodrum’da yaşıyor. Ortak arkadaşlarımız çıktı. “Fuardan sonra tekneyi Atina’ya geri götüreceğim. Hadi siz de gelin, denizde daha iyi anlarsınız tekneyi” deyince, İsmihan, “Sen git, ben işlerle ilgilenirim” dedi.
Ertesi gün Cibalikapı Haliç’te Yiğit’le karşılaştık. Hep “Bir gün denize çıkalım” diyorduk da lafta kalıyordu. Atina yolunu bekliyormuşuz, “Ben de varım” dedi. Devamı Kasım 2015 sayımızda…