AİLE TEKNESİ SATIN ALMA REHBERİ: Katamaran mı tek gövdeli mi?

Yatçılık dünyasını ikiye bölen bir soru bu: Katamaran mı, tek gövdeli yelkenli mi? Sanırım bu konuda kendi deneyimlerimi aktarmadan önce, ki her iki tekneyi de hayatımın en güzel zamanlarına yol arkadaşı yapmış biri olarak, kendi hikâyemin nasıl başladığına değinsem daha iyi olur. 

Her şey oğlumuz Atlas Deniz daha 3 aylıkken Bodrum Cup’a katıldığımız dönemde başladı. 

Bodrum’un keyifle esen melteminde, bir akşam ekipten ayrılıp Sadun Abi’nin son yıllarda yaşadığı evinde, yeni haliyle “Müdavim”de yemek yedikten sonra, odaları dolaşırken “Fora Yelken” kitabına denk geldim. Kitabı şöyle bir inceledikten sonra satın aldım. Eve gelip satır satır üzerinden geçerken en sonda kızı Deniz’in mektubunu gördüm. 

Denizde yaşamın güzellikleriyle beraber, çocukluğunu teknede geçirmiş ve büyüdüğünde bunları kaleme döken “bir çocuğun” üzerinde tekne hayatının etkilerini anlatıyordu. Bunun üzerine bütün bakış açımız değişti. Bir sene önce bıraktığımız yelkenli hayatına başka bir boyutta devam edecektik. Evet, çocuk sahibi olmak hayatımızı değiştirdi. Ama nasıl değiştirdi?

Daha önce defalarca tek gövdeli bir yelkenli ile katamaran karşılaştırması görmüşsünüzdür. Bu yeni bir tartışma değil. Hatta bu konuda takım tutar gibi taraf tutanlar da mevcut. Ancak son dönemde gelişen teknoloji, hayat standartlarının farklılaşması ve dünyanın gidişatıyla birlikte beklentiler ve bakış açıları da oldukça değişti. Birçok alanda kendini kısıtlayan insanoğlunun, deniz üzerinde daha rahat etme peşinde olduğu da denizcilikte son dönemde gördüğümüz bir gerçek.

Ben bu karşılaştırmayı; 2020’de tüm cesaretiyle tek gövdeli klasik bir yelkenlide, çift olarak mavi yolculuk yapan amatör deniz tutkunu ve bugün katamaranında çekirdek ailesiyle çocuklu deniz hayatı deneyimleyen bir anne bakışıyla yapacağım.

Cesaret edip aile olarak yaşayabileceğimiz bir tekne sahibi olduktan sonra bazı soruların muhatabı olduk. “Tekne seçerken nelere dikkat ettiniz?”, “Memnun musunuz?”, “Ailece teknede rahat edebiliyor musunuz?” gibi birçok soruya kişisel olarak cevap verdik. Burada da tüm yönleriyle “Aile olarak tekne seçmenin ve en önemlisi tek gövdeli bir yelkenli ile katamaranın” hayatınızda yarattığı farkları diğer deniz aşıklarıyla paylaşmak istedim. 

FARKLI YÖNLERİYLE TEK VE ÇİFT GÖVDE 

Çocuk sahibi olmadan önce, en heyecanlı zamanlarımıza şahitlik etmiş, hatta bizimle sayısız yer keşfetmiş, ilk göz ağrımız tek gövdeli yelkenlimiz bir yana, oğlumuz Deniz hayatımıza girdikten sonra adı gibi küçük bir denizci yetiştirmenin mutluluğuna şahitlik eden, tekrar bizim evimizi masmavi sulara taşıyan yeni yoldaşımız, kızımız, katamaranımız başka bir yana, eşsiz tecrübeler biriktirdik. 

İkisinin ortak özellikleri boyutlarının küçük, bizim tarafımızdan ekip olmadan kolay idare edilebilir olması ve taze denizciliğimize basitliği ile yardım edecek kadar yalın olmasıydı. 

Yelkenlimiz ile Ege ve Akdeniz’in en güzel koylarını bütün bir bahar ve yaz boyunca keşfetmiştik. Katamaranımız ile yeni bir rotaya yelken açarak; Ege’nin karşı kıyılarını, Yunan Adaları’nı da keşfederek hem çift hem de çocuklu bir aile olarak her iki güzel teknenin de farklı ve ortak yanlarını deneyimledik.

Eğer siz profesyonel bir yarışçı ya da dünya turu yapmaya niyetli biri iseniz bakış açınız elbette daha farklı olabilir. Rüzgâr açıları ve teknik bilgiler bu yazıda benim de bahsedeceğim kriterlerden olsa da ailece yaşamı devam ettirmek için gerekli olan yemek yapma, yeri geldiğinde üzerinde oyun oynayarak eğlenme rahatlığı göz önüne aldığım başlıca konulardan. 

Bu yüzden benim bu kıyaslamada önceliğim olan soru ile başlıyorum.

HANGİSİNDE AİLECE DAHA RAHAT YAŞARIZ? 

Sanırım bu konuya değinirken daha en başta bu rahatlığın herkes için ne kadar değişken olabileceğinin altını çizmeliyim. Sadece metrekare olarak rahat edebileceğimiz bir açıdan mı değerlendirmek lazım? Yoksa rüzgâra kapılıp yüzlerce deniz mili seyir yapma cesaretini veren bir tekne mi aradığımız rahatlık anlayışı? Rahatlığa bakış açınız tabii ki de ruhunuzun hangi durumda ait hissettiğine göre değişebilir. İki ayrı teknede de geçirdiğim zamana baktığımda bizim için katamaran ve tek gövdeli yelkenliler arasında ciddi bir yaşam alanı farkı vardı. 

Katamaranlar; özellikle bugün çocukla yaptığımız seyahatlerde, teknede de uzun uzun vakit geçirmenin zevkini yaşamımızı sağladı. Denizin ortasında, teknemizde, yeri geldi ailece mutfakta karidesli makarna yaptık, yeri geldi küçük Deniz’in şişme havuzunda oyunlar oynadık, yeri geldi güvertede uzanıp yıldızları izledik. 

Katamaranlar iki gövdeli geniş bir alana sahip olduğu için size bu imkânları sunabiliyor. Aynı zamanda daha düşük draft’a (su çekimine) sahip olan katamaranlar, sığ sularda demirlemeyi ve kıyıya yaklaşmayı daha kolay hale getiriyor. 

Geniş iç mekânı, rahat hareket edebileceğiniz oturma alanı ve tuttuğunuz taze balıklarla mis gibi kokuların süzüleceği o mutfak bu teknelerde çoğunlukla mevcut anlayacağınız. 36-40 feet bir katamaranda aldığınız ferahlık ve “alan” hissi çoğu zaman 45-55 feet bir tek gövdeli yelkenliden daha büyük oluyor desek herhalde yanlış olmaz. Hele ki yeni tip katamaranlardaki, “flybridge, oturma grupları” gibi farklı alanları da kattığımızda; bir yelkenli ile kıyaslamaktan ziyade, motoryat ile karşılaştırmak daha doğru olmaya başlıyor.

Aileler için en büyük avantajlarını da atlamayalım; katamaranlarda, salonun geniş ve düz ayak olması ile birlikte seyirlerdeki stabilitesi büyük bir avantaj. Rüzgârın ve yelken seyrinizin yönünden bağımsız olarak; özellikle uzun bir seyirdeyken, çocuğunuzun beslenme saatleri geldiğinde yemek yapmak, ısıtmak gibi mutfak hazırlıklarınıza tekne seyrine yatarak devam etmediği için rahatça devam edebiliyorsunuz. 

Salon kısmına erişiminiz de rahat olduğundan, havuzlukta çocuğunuz oynarken siz içeride onun kıkırdamaları eşliğinde yemeğinizi yapabiliyorsunuz. Bizce, bir katamaranın herhangi bir boyuttaki bir yelkenli tekneden en önemli avantajlarından birisi bu. Mutfağa inmek için, merdiven inmenize gerek yok. Tabii ki “deck saloon” olarak tabir edilen teknelerde bu iniş çıkışlar daha az sayıda ve daha az açılı merdivenler ile kolaylaştırılsa da; genel olarak katamaran sahiplerinin daha rahat ve keyifle mutfak – havuzluk arasında bağlantıda olduğunu söyleyebiliriz.

Özetle; hangi teknenin alanının sizin için yeterli olduğu da beklentilerinize ve seyahat sürenize ya da aile büyüklüğünüze göre değişebilir. Biz uzun süredir ailece katamaranda rahat bir yaşam sürsek de tek gövdeli bir teknede yaşadığımız o ilk heyecanları ve maceraları sıklıkla anarak özlemiyoruz diyemem.

ÇOCUK HANGİSİNDE DAHA RAHAT EDER?

Çocuk sahibi olduktan sonra attığımız her adımın altında yatan bu soru, vereceğimiz bu kararda da büyük ölçüde önemli oldu. Teknemizi almadan önce arayıştayken, her birine bakmaya ailece gittik. Bazen kilometrelerce yol, uçuş, araba yolculuğu yapmamız gerekse de bu kararı birlikte vermek bize en doğrusu gibi geliyordu. Birçok tek gövdeli yelkenli tekneyi de inceledik, farklı boylarda katamaranları da. 

Tekne bakarken ilk yaptığım şey, Deniz’i o teknenin üzerinde özgür bırakmak oluyordu. İlk nereye gidiyor, neyle oynamaya çalışıyor, diye gözlemliyordum. 

Tek gövdeli yelkenli teknelerde koltuklardan yukarı tırmanıp baş kısma doğru ulaşmaya çalışıyor, ancak alan dar olduğu için yardımsız bunu yapamıyordu. Kendi teknemize karar vermede en önemli unsurlardan biri bu oldu. Deniz, daha ilk buluşmada dahi çift gövdeli katamaran üzerinde kendine bir parkur oluşturdu.

Yandan geçiyor, öndeki trambolin üzerinde zıplıyor sonra geri dönüp havuzluğa gelebiliyordu. Bu hareket özgürlüğü bizim tercihimizi en çok etkileyen faktör oldu. Bir de üzerine “güvenlik ağı” ile tekneyi örüp, can yeleği gibi önlemleri aldığımızda, bir bebeğin özgürce koşma, oynama, eğlenme ihtiyaçlarına yanıt vermiş olduk. En sevdiği şeylerden birisi olan salıncağı da tekneye bağlayınca, artık yapmamız gereken onu minik oyun parkında izlemek oldu.

Katamaranda; çocuğunuzun koşup oynaması, güneşin tadını çıkarması veya akşam yemeği için bir araya gelmek istediğinizde sahip olduğunuz bolca alan var. Çocuklarınızın denge sorunu olmadan güvende dolaşabileceği bir ortam olabilmesi de çok önemli. 

Bolca depolama alanı olduğu için, oyuncaklarını da rahatça tekneye sığdırabildik. Havuzluktaki geniş alanda top havuzundan parça birleştirme oyunlarına kadar birçok oyunu güvenle oynaması bizi tüm sezon boyunca en mutlu eden şeylerden birisiydi. 

Çocuğun kendisini denizin ortasında bile özgür hissetmesini sağlamak için alanını ve aktivite seçeneklerini olabildiğince kısıtlamamak ve artan ihtiyaçlar için de daha fazla alana sahip olmak ebeveynler için büyük bir rahatlık sağlıyor. 

Tek gövdeli yelkenli teknede; çocukla yaşamamış olsak da o günlerimizde Deniz’in de bizimle olduğunu düşündüğümüzde aklımızda canlanan tablo her ne kadar çok samimi ve macera dolu olsa da çocuğun rahatı açısından katamaranın avantajları gözle görülür düzeyde daha fazla. Tabii hiç avantajı yok diyemeyiz, tek gövdeli bir yelkenli ile seyir yaparken, dümen hemen havuzlukta olduğu için çocuğunuz her an gözünüzün önünde oluyor.

Katamaranda, kaptan köşküne çıkması gerekiyor. Bu durumda iki seçeneğiniz var: Ya çocuğunuz sizinle birlikte kaptan köşkünde vakit geçirecek ya da havuzluk, salon gibi bir yerde bir yetişkin gözetiminde olacak. Biz uzun seyirlerin yarı zamanında kaptan köşkünde hep birlikte olurken, geri kalan zamanlarda birimiz Deniz ile oynarken, diğerimiz dümende vakit geçirdik.

HANGİSİ DAHA GÜVENLİ?

Gelelim ister ailece ister tek başınıza olun asla atlamamanız gereken önemli bir konuya: Güvenlik. Güvenlik tekne seçiminde ilk bakmanız gereken şeylerden. Bu konu oldukça hassas olduğu için seçim yaparken ve önlem alırken titiz davranmanız gerektiğinin altını çizmek istiyorum. 

Katamaranlar; enlerinin daha geniş olmasından, her ne kadar salmaları daha küçük olsa da yatma (cap size) ihtimali daha az olan tekneler aslında. İki paralel gövdesi olduğu için fiziksel olarak dengede kalması daha kolay. Tabii denizde garanti hiçbir şeyin olmadığını çok iyi bilmeliyiz. 

Hava durumunu, dalga boylarını ya da teknede oluşabilecek hasarları hep göz önünde bulundurmamız gerekse de hiçbir zaman kesin kanılarla konuşmamamız gerektiğini de düşünüyorum. 

Tek gövdeli yelkenli tekneler; rüzgârın en iyi arkadaşı, geleneksel denizcilik anlayışının simgesi bu teknelerde dalgalarla ve rüzgârla hareket etmek daha kolay.

Ama bunun için dalgalarla ve rüzgârla tanışmak, huyunu bilmek yeri geldiğinde en hararetli zamanlarında bile nasıl konuşacağını anlamak lazım. Aksi durumda gerek katamaran gerek tek gövdeli yelkenli olsun hiç fark etmez, güvenliğimiz için tehlike oluşturabilir. Her türlü durumda hava nasıl olursa olsun çocukla, bebekle ve dört ayaklı dostlarımızla seyahatte can yeleği kesinlikle eksik etmememiz gereken ekipmanlardan. 

RÜZGÂRLA DANS!

Denizcilik en başta özgürlük demek. Denizde özgürlüğü de kulağınıza rüzgâr fısıldar. En azından benim yelkenli aşkım buradan geldi. Yelken açıp dalgaları aşarak saçlarımı özgürce savurmak en özgür hissettiğim anlardan oldu. Bu hissi iki tekne için de değerlendirmeden de duramadım hiçbir zaman. 

Katamaranların rüzgâra yakın açılarda seyir yapmaları, tek gövdeli yelkenlilere göre her zaman daha sınırlıdır. Biz de bunu katamaran teknemizde; 90 derece yani rüzgârı bordadan aldığımız apaz seyirleri ve kıçtan aldığımız geniş apaz, pupa seyirlerinde çok rahat tecrübe ettik. 

Apaz, geniş apaz ve pupa seyirlerinde çok konforlu, güvenli ve süratli seyirler yapmanıza imkân veren katamaranlar ile mümkün olduğunca baştan gelen rüzgâr ve dalgalarda açık denizde olmamanız tercih sebebi olur.

İki gövdesiyle su yüzeyine daha az temasta bulunur. Doğal olarak da daha az sürtünme yaşanır. Düz yelken alanlarının olması ve hafif yapısı, rüzgârı hızla yakalama yeteneklerini de arttırıyor. İki gövdeli olması, katamaranları daha dengeli ve dalgalı denizde daha istikrarlı hale getiriyor. Tabii yine fiziksel olarak değerlendirdiğimde, katamaranlar rüzgâr yönünü tek gövdeye göre çok daha geniş açılarda takip ediyor. Yani sert manevralar, dar açılarda bir seyir için katamaran sizin maceracı ruhunuzu bir tek gövdeli kadar tatmin etmeyebiliyor. 

Tercihimiz hangi tekne tipi olursa olsun, rüzgârın hissettirdiği o özgürlük hissini hiç unutmamak lazım. 

HANGİSİ DAHA ÇOK SALLANIR?

Hızdan, rüzgârdan bahsetmişken ilk akla gelenler; teknenin çok sallanıp sallanmadığı. Benim deniz tutması (mide bulantısı oluşturması) ile ilgili büyük bir sorunum olmasa da gerek tek gövdeli yelkenlimiz varken gerek de şimdi çocukla yaşadığımız katamaranı aldığımızda, bu soruyla oldukça fazla karşılaştım. 

Anne olduktan sonra “Ya bebeğimizi deniz tutar ve denizle seyahat etmeye büyüdükçe önyargılı olursa?” diye sıklıkla ben de bu soruyu gündemim yaptım. Şimdi de sıra deneyimlerimi aktarmaya geldi. 

Katamaran; yapısı gereği dalgalı denizlerde sallanma hissini minimize edebiliyor. Dengeli bir yapısı olduğu için deniz tutması yaşama riskiniz çok az oluyor. Katamaranı ben denizin üzerindeki sabit bir platforma benzetiyorum. Deniz de bunun aksini düşünmüyor olacak ki çoğu zaman teknede karada bir oyun parkında oynuyormuş gibi rahat davranıyor. Buradaki en büyük istisna rüzgârın ve dalgaların baştan geldiği seyirlerde ortaya çıkıyor. Katamaranlar, boyundan bağımsız, yapıları ve gövdeleri gereği orsa seyirlerinde biraz daha salınım yapıyor dersek yanlış olmaz.

Bize göre, katamaranla denizde olduğunuzu unutturacak kadar rahat bir deneyim yaşamanız mümkün. Ancak yine de şiddetli rüzgâr olduğunda ya da yüksek bir dalga boyu ile karşılaştığınızda tekne tabii ki sallanıyor. Hiç deniz tutmadı diyemesek de tek gövdeli yelkenli tekneye göre çok daha az bunu yaşadığımız kesin. Özellikle koylar arası seyirlerde elimiz titretmeden Deniz’le çizim yapıp, dolu bardağımızdan bir damla bile su dökmeden seyahat ettiğimiz oldu.

Anlayacağınız en büyük korkularımdan biri olan Deniz’in, tutkunu olduğumuz denizle anlaşamaması ihtimali gündemimizden kalktı. Bu rahatlığı ve merakıyla bizden daha iyi bir denizci olacağına eminim hatta. 

Tek gövdeli yelkenli tekne; daha dar yapısı olduğu için dalgalı denizde, özellikle yandan gelen dalgalarda daha fazla sallanır. Yüksek dalgalar olmadığı sürece denizi de hissetmeyi sevdiğim için bu durumdan rahatsız olan bir yapım olmadı. Hatta tek gövdeli bir yelkenlide hızla birlikte dalgaları aştığım anlar gerçek anlamda masmavi suların tadını çıkardığım anlar olmuştur. 

Ama bu histen hoşlanmayanlar için dikkat etmeleri gereken önemli bir faktörü de es geçmemek istiyorum ki, teknenin tasarımı ve deneyimli bir kaptan. 

MALİYETLER NE KADAR FARK EDER?

Söz konusu iki ayrı teknede karar kılmak olunca hemen hemen herkesin düşündüğü bir başka konu; maliyetler oluyor. İkisi de oldukça gözde olan bu iki tekne için de maliyetler ile alakalı fark karar verme aşamasında kimi zaman belirleyici olabiliyor.

Katamaran; ilk bakışta aynı boyda bir tek gövdeli yelkenli ile kıyaslandığında daha yüksek fiyatlı görülebiliyor. Ancak buna sadece boy olarak bakmamak gerekir. Boy ve eni çarparak kabaca bir metrekare hesabı yaptığınızda, yüzey alanı tam olmasa da yaklaşık bir buçuk katı boyda bir tekneye eş değerde. 

Hatta bir örnekle bakarsak, 42 feet Fountain Pajot Astréa 12.58 metre boya, 7.20 metre genişliğe sahip (en x boy = 90 metrekare), 58 feet tek gövdeli yelkenli 17.78 metre boya, 5 metre genişliğe sahip (en x boy = 89 metrekare). Bu sebeple fiyatları karşılaştırırken aynı boyda değil, aynı “en x boy”da teknelere bakarak karşılaştırmak daha doğru olacaktır. 

Tabii maliyet hesabına sadece satın alma dahil değil. Aynı zamanda marina, yakıt, bakım-onarım ve hatta kışlama gibi birçok alt başlık da düşünülebilir. Eğer bizim gibi daha küçük bir tek gövdeli yelkenli tekneden, boyut olarak daha büyük bir katamarana geçiyorsanız bu gibi masrafların da büyüyen metrekare ile arttığını görebilirsiniz. 

Tek gövdeli yelkenli tekne; bakım ve satın alma açısından aynı boydaki çift gövdeli bir tekneye kıyasla çoğunlukla daha düşük maliyetli olabiliyor. Aynı zamanda bulunurluk açısından daha kolay olduğunu söyleyebiliriz. 

Örneğin; bizim kendimize uygun bir katamaran bulmamız bir yıldan uzun bir vakit aldı. Eğer yelkenciliğin keyfini çıkarmak için daha kısıtlı bir bütçeniz varsa ya da alış ve satış süreci daha hızlı olsun diyorsanız tek gövdeli bir yelkenli daha uygun bir seçim olabilir. 

Tüm bu seyahatlerimiz boyunca yalnızca boya bakılan, metrekare esas alınmayan iki yer oldu. Biri Yunanistan’a giriş yaparken, TEPAI ücretinde (yalnızca boya göre maliyet oluyor) diğeri ise yine adalarda belediye marinasına bağlanırken oldu. 

BAKIM AÇISINDAN HANGİSİ DAHA RAHAT?

Hangi tekneyi seçmiş olursak olalım hem uzun ömürlü olması hem de içinde kendimizi güvende hissetmemiz için bakımları düzenli yapmamız gerekiyor. Küçük Deniz’in rutin doktor kontrolü ve biricik keyifliyim katamaranının bakım ve kontrolleri bu yaz seyahate çıkmadan önce ince ince üstünde durduğumuz iki konuydu. Teknemizi de artık ailemizin bir parçası olarak görecek kadar çok alıştık. Bu yaz olduğu gibi daha nice yazlar bambaşka koyları birlikte keşfedebilmek için de teknemize olabildiğince iyi bakmaya çalışıyoruz.

Elbette katamaran demek, çift motor, çift gövde her kritik parçadan neredeyse bir yerine iki defa olması demek. Bu da bakım maliyetleri noktasında katamaranların, tek gövdeli yelkenlilere karşı zayıf olduğu alanlardan diyebiliriz

Yine bakım maliyetleri açısından, aynı işi yapmaya gelen ustaların bile katamaran olunca hem Türkiye’de hem de yurt dışında daha fazla servis ücreti aldığına şahitlik ettiğimizi söylemeliyim.

Tekne sahibi olduktan sonra çoğu unutulmaz hatıra için ilk adımı atmış oluyorsunuz. Bu sebeple bu hatıraların ana kahramanını seçerken bizim burada sıraladığımız başlıkların yanı sıra kendi iç sesinizi ve kendi hikayenizi düşünmenizi kesinlikle tavsiye ederim. 

Biz keyifliyim teknemizle olan hikâyemizi bugün anlatmaktan mutluluk duyuyorsak en büyük sebebi ilk karar anında içimizdeki o heyecanı dinlememizdir. Teknede yaşam ve bizim hikâyemize dair daha fazlasını öğrenmek ve satın alma konusunda başka sorularınız olursa iletmek için keyifliyim Instagram sayfasından bize ulaşabilirsiniz. Biz de memnuniyetle sorularınızı cevaplarız. 

Denizcilik dünyası, birçok farklı seçeneğin karşılaştırmasıyla dolu. Kimi yelken açıp seyir yapmayı severken kimi motorlu yatlara ilgili. Kimi için geniş bir yaşam alanı kurmak konfor iken kimi için güneşi selamlayacağı küçük bir tekne konforun ta kendisi olabiliyor. 

Kendi tutkularınızın, ailenizin ihtiyaçlarıyla kesiştiği noktalarda hangi tekneyi seçerseniz seçin sanki ailenize yeni bir üye katılmış, hayatınızın çok daha heyecanlı bir dönemine bu yeni güzel kız ile geçiyor gibi hissediyorsunuz. 

Barry S Strauss, tekneleri insan figürlerine çok benzetmiş, biz de tam olarak böyle hissediyoruz. Bir yandan tekne seçmek önemliyken, bir yandan da zaten teknenin sizi seçtiğine inanıyoruz. 

Siz de seçiminizi hangi yönde yaparsanız yapın, masmavi sulara karşı tutkunuzu hiç kaybetmeyin. George Sand’in dediği gibi, “Tutku, insanın kendine güvenmesinden doğar.” Kendimizi denizin kollarına bırakacak güveni içimizde büyütmekten vazgeçmeyelim. 

Pruvanız neta, hayat kolayınıza olsun…☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.