Zor ve onurlu görev Bahriye ve gemi komutanlığı

Gemi komutanı, devleti ve milleti adına kendisine bir savaş gemisi emanet edilen denizcidir. Cumhuriyet Donanması’nın geçmiş nesillerinin hizmetleri ve hatıraları önünde, geleceğe karşı bu gemiyi ve personelini her koşulda selamet ve zafere taşımak sorumluluğu gemi komutanına aittir. Bu gemiyi barışta harbe hazırlamak ve daima harbe hazır tutmak ve savaşta da her türlü yeteneğini azami ölçüde kullanarak savaştırmak temel görevleridir. 

Gemi komutanı tabiri ilk bakışta insanın aklına fazla bir şey getirmez. Gemi komutanlığı, denizcilik tarihinin bin yıllık süzgecinden geçerek bu günlere gelmiş, kendi yazılı olmayan kurallarını yaratmıştır. Denizcilik, dünyada evrensel kurallara sahip ve mutlaka ananesi olan nadir mesleklerdendir. Bu bağlamda gemi komutanlığının bambaşka ve müstesna bir yeri var. Bu nedenle gerçek gemi komutanlığının ne demek olduğunu çok az insan bilebilir. Hatta ailesi bile onu tam olarak tanımlayamaz. Bu durum bütün dünya bahriyelerinde hemen hemen aynıdır. Birçok insan onları, yolcu gemilerinin kaptanları veya diğer gemilerin reisleri gibi zanneder. Oysa onların resmî, geleneksel ve ruhsal dünyaları çok farklıdır. Evrensel kurallara ilaveten her ülkenin kendine has denizcilik kuralları vardır.1 

Savaş gemisi çok pahalı bir devlet yatırımdır. Bu kıymetli varlıklar gemi komutanına emanettir. Gemi komutanının, mal ve candan belki de daha önemli bir emaneti daha vardır. O da devletin ve bahriyenin onurudur. Bu nedenle gemi komutanı hata yapmamalıdır. Bir avukat davasını kaybedebilir, tekrar dava alır işine devam eder. Bir cerrah ameliyat esnasında hastasını kaybedebilir, başka hastalara bakmaya ve ameliyatlara devam edebilir. Ama bir savaş gemisi komutanı gemisini kaybedemez. Kaybederse asla ikinci şansı olmaz.2  

YÜKSEK SORUMLULUK, BÜYÜK FEDAKÂRLIK

Gemi komutanlığı kadar serbestçe ve ani karar alma sıklığı hiçbir meslekte yoktur. Çünkü deniz ve gemi ortamının çok değişken koşulları onları buna mecbur eder. Bu bağlamda gemi komutanının mesai saati yoktur. Gemisi limanda, kendisi resmî izinde de olsa sorumluğu devam eder. Gemi komutanları evlerinde hep tilki uykusu uyurlar. Biraz kuvvetli rüzgâr çıksa aklına gemileri gelir. Bunu yürekten hissetmeyen bir subay gerçek komutan olarak nitelendirilemez. Dünyada gemi komutanlığı kadar yüksek bir sorumluluk ve fedakârlık gerektiren başka bir meslek bulmak mümkün mü acaba? Gemi komutanının personeli ile olan ilişkileri rütbe ve yaşları ne olursa olsun, baba evlat ilişkisi gibidir. Bu ilişkide erlerin yeri ayrıdır. Çünkü onlar hem yaşça daha küçük, hem de hiçbir karşılık beklemeden vatan için olan zorunlu görevlerini yapmaktadırlar.3 

Bu nedenle gemi komutanlığına seçilmek çok zorlu bir yarıştır. Büyük tecrübe birikimi gerektirir. Meslek hayatı sırasında değişik görevler icra edilerek önce branş subaylığı, sonra bölüm amirliği ve daha sonra ikinci komutanlık görevi yapıldıktan sonra bir seçici kurul tarafından yapılan teori ve pratik sınav sonucunda gemi komutanlığı hak edilir. Bu süreç Türk Donanması’nda bir firkateyn komutanı için yaklaşık 20 yıldır. Meslek hayatı boyunca en azından altı yedi değişik komutanla çalışan gemi komutanı adayı yöneticilik ve liderlik vasıfları açısından hepsinin iyi ve kötü yönlerinden ders alarak kendi sentezini oluşturur ve gemi komutanlığını icra eder. 

ÖRNEK BİR KAHRAMAN

İyi bir gemi komutanı, liderliği yöneticiliğe tercih etmelidir öncelikle. Zira bir savaş gemisi, komutan-personel ilişkisi içinde faaliyet gösterir. Personeli komutana önce güvenmelidir. Bu ise kolay kazanılmaz. Güven çok büyük birikim gerektirir. Pek çok kazanımın bir fonksiyonudur.  Komutanın manevradaki ustalığına yani “kaptanlığına”, savaş hâli dâhil olağanüstü hallerde göstereceği soğukkanlılığa yani “tecrübesine”, en karmaşık durumlarda uygun durum muhakemesi yapma yeteneğine yani “bilgisine ve bilgeliğine”, çıkarların çatıştığı andaki adil duruşuna yani “adaletine” ve personelin gemideki performansını etkileyebilecek en küçük şahsi ya da ailevi sorunlarına göstereceği ilgiye yani “babalığına” bağlı olarak gelişir. Komutanına güvenen personel artık ona inanır. Komutanına inanmış personele sahip gemi, başarıdan başarıya koşar. Kendisi de denizaltı komutanı olan Amiral Afif Büyüktuğrul daha da ileri giderek, bir makalesinde “Mürettebatın gemi komutanına inanması ve hatta ona hayranlık duyması geminin zafer kazanmasının birinci basamağıdır” diyor. Gemi komutanları, personelinin gözünde savaşmaya hazır örnek bir kahraman olmak zorundadır. Çünkü personel onun liderliğinde en zor görevlere ve hatta ölüme gidecektir. 

Gemi Komutanı, her zaman için yaşanmamış ve düşünülmemiş olaylara ve gelişmelere hazır olmalıdır. 20 Temmuz 1974 sabahı Girne sahillerine kapak atmaya giden LCU tipi çıkarma gemisi komutanları bir hafta önce böyle bir anı hayal ediyorlar mıydı? 14 Temmuz sabahı, TCG Kocatepe Komutanlığı görevini NATO görevine gitmek için bir hafta sonra bırakmayı düşünürken, 21 Temmuz 1974 akşamüzeri personeline “gemiyi terk” emrini vereceğini Yarbay Güven Erkaya hayal edebilir miydi? Olmayana hazır olmak için önce cesur olmak gerekir. Ancak cesaret gücünü tecrübe, bilgi ve bilgelikten almalıdır. 

“BİR VAZİFE DEĞİL, BİR KURUM”

Gemi, deniz ortasında tek başına yaşayan bir devlet; komutanı da onun devlet başkanıdır. Gemi komutanı gerektiğinde siyasi, gerektiğinde mali, gerektiğinde adli ve hatta savaşa karar vermek durumuna girer. Cumhurbaşkanı ve başbakan ile onun arasındaki fark; onların her sahada yardımcısı olan bakanlara karşılık, gemi komutanının yardımcısız görev yapmasındandır. Bundan dolayı gemi komutanlarının askeri, siyasi, adli ve diğer sahalarda hata etmez bir adam olarak yetiştirilmelerinde millet için çok büyük önem vardır. Örneğin; kara savaşında işgal edilen bir düşman şehrine, komutan danışmanı olarak bir maliyeci, idareci veya siyaset adamı göndermek daima mümkündür. Fakat denizaşırı işgallerde gemi komutanı veya amiralin uzun süre böyle bir fikir yardımından mahrum kalması kaçınılmazdır.4

Deniz tarihçisi Emekli Amiral Afif Büyüktuğrul, “Gemi komutanlığı bir vazife değil, bir kurumdur” diyor.  Bu çok doğru bir tespittir. Gemi komutanını gerek gelenekler gerekse kanunlar önünde kurumsal bir yapıya oturmasının temel nedeni deniz ve kara savaşlarının karakterlerinin farklı olmasıdır. Karada insanlar silahlarla donatılırken, denizde silahlar adamla donatılır. Karada savaşın hedefi, en çok sayıda askeri öldürmek ve esir almak dahil etkisizleştirmek iken deniz harbinin hedefi ise gemi batırmaktır.5 

Kara savaşında cephesi zor duruma düşen bir tabur komutanı, yanına tümen, kolordu ve ordu kumandanın geldiğini görür. Denizde ise bir donanma komutanının gidip muhrip ya da denizaltı komutanına yardım etmesine deniz şartları izin vermez. Üstelik denizde can telaşı kara harbinden çok fazladır. Bu yüzden gemi mürettebatı kendi komutanını çok yakından tanımak ister. Sicilini, gizli olarak astlarından almış olan gemi komutanı veya amiraller diğerlerine nazaran daha başarılı olurlar.6

Karada savaş başladığında bir siper kazıp, kendinizi koruyabilirsiniz. Ancak denizde savaş başladı mı hiçbir yere kaçamazsınız. Savaşı kabul eder ve sonuna kadar savaşırsınız. Bu nedenle gemide savaş esnasında ölüm karşısında herkesin şansı eşittir. Gemide ölüm rütbe ve makam ayırımı yapmaz. Kara savaşları tarihi bu nedenle cephede ölen çok az sayıda generalden bahsederken, deniz savaşları tarihi, savaşta gemisi ile batan onlarca amiralden bahseder.    

Amirallik ve gemi komutanlığı ile en yüksek kertede temsil edilen Bahriye, her ülkede yüksek mesleki prestije sahiptir. Bahriyeli olmak aydınlığı, fikir adamı olmayı, kibarlığı, salon adamlığını ve farklı duruşu temsil eder. 2013 yılında yayımlanan “İskeleye Yanaşan, Denizler, Gemiler, Denizciler” isimli kitapta7 sinema tarihçisi Ali Can Sekmeç bahriyeliyi bakın nasıl anlatmış:

“Evet Bahriyeliler… Bembeyaz giyimleri ile mağrur duruşlarıyla, asker olmanın ötesinde bir övünç timsalidirler. Askerliğini bahriyeli olarak yapanların bileği bükülmez. Türk sinemasında isimlerin önüne bahriyeli unvanı koymak bir delikanlılık simgesidir.”    

Dilerim ki Bahriye’nin bugünkü temsilcileri bu geleneği devam ettirmeyi sürdürsünler.☸

Dipnotlar

1 Nejat Tarakçı, Sorumluluk ve Gururun Zirvesi, 1 Temmuz 2013 tarihli, İnternet Yazısı.

2 Stavridis, G.,Command at Sea, USNI Press, Annapolis, Maryland,1986.

3 Nejat Tarakçı, Sorumluluk ve Gururun Zirvesi, 1 Temmuz 2013 tarihli, İnternet Yazısı.

4 Büyüktuğrul, Afif, Donanma Gezileri, Cumhuriyet Gazetesi, 21 Eylül 1961.

5 Büyüktuğrul, Afif,  3 Mart 1958 Cumhuriyet

6 Büyüktuğrul, Afif, Donanma Gezileri, Cumhuriyet Gazetesi, 21 Eylül 1961

7 Koraltürk, Murat, “İskeleye Yanaşan, Denizler, Gemiler, Denizciler”, İletişim Kitapları, İstanbul 2013, Sayfa 61.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.