Önümüzdeki yazın en önemli konusu bence tekne sahiplerinin teknede kalış süreleri. Yurtdışına çıkış yapılamayan bir yaz daha olursa, teknelerdeki mürettebat isyan bayrağını açabilir.
Geçen yaz olduğu gibi altı aya kadar uzayan teknede kalış süreleri bu sene tekrarlanacak mı? İşi abartıp Aralık ayında Göcek’e tekneye gidenler gördük. İki, bilemedin üç ay çalışmaya alışmış personel için zorlu günler devam edecek gibi duruyor. Her koy, her köşe tıklım tıklım olduğu için seyir yapmadan sürekli servis yapılarak geçirilecek bir yaz daha. Geçen sene ülke genelindeki ekonomik sıkıntılar ve olağanüstü pandemik durumda bile tekne satışları patlama gösterdi. Beraberinde bahçeli evler ile yazlık evlerde korkunç bir talep patlaması yaşandı. Yazlık ev fiyatları saçma sapan bir hâle geldi. Kiralar İstanbul’u, İzmir’i geçti. Bodrum’da iki göz bir odanın kirası 6 bin liradan başlıyor. 2 milyon liraya satılan evlerin fiyatı 3.5 hatta 4 milyon oldu. Kışın bile boş ev bulmak imkânsız oldu. Bu balon eninde sonunda patlayacak ama bu yaz da aynı senaryo devam edecek gibi. Yazlık ev fiyatları uçuk bir hâl alınca yine dönüp dolaşıp tekne alma alternatifi gündeme gelecek. Yeryüzünde vergisiz tekne alınan tek yer olan ülkemizde, bu alternatif insanlara çok çekici geliyor. Yeni çıkan kanunla ikinci el teknelere de, bağlı bulunan bakanlıktan uygunluk belgesi alma şartı ile ithal edilip, sembolik yüzde 1 KDV ile Türk bayrağı çekilebilecek. (Bu uygunluk belgesinin şartları vs. bu yazıyı yazdığım esnada kimse tarafından bilinmiyordu.)
BİR ÇITIR DEĞİŞİKLİK
Parayı bulan tekne almaya koşacak, kuralsızlıklar denizimize yeni görgüsüzler eklenecek. Bu yaz kıçtankara sevdalısı yatçılarımızın alargada durmaya alışacağı bir sene olabilir. Ben açıkçası koylarda, geçen seneyi aratacak bir yoğunluk bekliyorum. Geçen sene sonunda koylardan çöp toplayan teknelerin halini gördükçe bu iş nereye varacak diye merak ediyordum, bu sene canlı şahidi olacağız inşallah. Bozburun ve Hisarönü koylarını ve işletmelerini tarihi bir yaz beklediğini söylemek falcılık olmasa gerek. Hazırlıklarını ona göre yapmalarında fayda var. Göcek ve Bodrum zaten fuller fulü, güzeller güzeli olmaya alışık. Kaş, Kalkan tarafında ise sürprizler olabilir. Her ne kadar bizim yatçılarımızın büyük çoğunluğu Göcek’ten çıkmaya bile üşeniyor olsalar da bir çıtır değişiklik yapmak isteyebilirler. Koylarda artacak olan sadece yoğunluk, kirlilik, görgüsüzlük değil, jeneratör satışlarında da patlama bekliyorum. Bu kadar uzun süreler teknede kalınmaya devam edildiği için isyan eden sadece mürettebat olmayacaktır. Su yapıcılar ve jeneratörler de onlara eşlik etmekten geri kalmayacaktır. Denizdeki açgözlü görgüsüzlüğün sembolü haline gelen, gittikçe boyutları ve çalışma saatleri uzayan market gemileri, eski Boğaz vapurları veya arabalı vapurları satın alıp getirirlerse şaşırmayacağız. İğrenç ışıklarını yakıp o güzelim koylardaki doyumsuz gecelerin içine etme saygısızlığını geliştireceklerdir. Çöp yığınları ile dolu teknelerin rezilliği sabahlarınızın içine etmeye devam edecek.
RIB İLE KONSOMASYON
Bu arada son yıllarda cılkı çıkan bir konu da RIB’ler. Yani halk diliyle lastik botlar, zodiac’lar, ama bunlar iri kıyım olanları. 10 sene evvel sadece üç beş teknenin yanında olan bu iri kıyım botlar gereklilik ve kullanım alanının dışına hızla çıkmış; sıkılgan, içi içine sığmayan yat sahiplerinin koylarda harıl harıl gezip ambiyans yapma aracı hâline gelmiştir. Başka bir açıdan bakıldığında ise koylardaki aşırı yoğunluktan tekneyi kaldıramadığınız için bir yere gidip gelme için gerekli hale gelmiştir. Teknelerin mevcut tender’ları uzak koylardan gidip gelme için eziyetli olduğundan bu iri kıyım botlar ihtiyaç gibi gözükmektedir. Ama iş sidik yarışına dönmüş durumda. Daha bu sene aldığı botu seneye büyüten mi ararsınız, her gün çıkıp boş boş bir o yana bir bu yana gazlayan mı istersiniz, kendi teknesindeki ahali yetmeyip diğer teknelerden adam toplayıp müziği sonuna kadar açıp konsomasyona çıkan mı istersiniz, 10 mil mesafedeki şehre bakkala gönderen mi ararsınız, bir trafik bir trafik… Bakkal alışverişinin üç katı benzine gidiyor ama olsun. Kaptanlar da işe uyandı Cadillac gibi bot dururken niye teknenin küçük botu ile vura vura gitsin. Popüler koylarda her 5 dakikada bir ZAAARRRT diye bir ses. Botların biri gidiyor, biri geliyor. Zannedersin İstinyepark’tayız. Türk erkeği için gaz pedalı, gaz kolu bir ihtiyaçtır. İlla gazlayacak. Gazlamalı arabalarda vergi çoğalınca fiyatlar dünya standartlarında mantıksızlaştı ama bu vergisiz RIB’ler imdada yetişti. Bu RIB tuzağına yıllar evvel ilk düşenlerden biriyim onu da itiraf edeyim. Ama gereksiz bir fantezi olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Kullanım amacım günübirlik uzak bir yere ve yakın Yunan adalarına gitmek dışına çıkmadı. Bakkala göndermedim hiç. Bilhassa yapılaşma olmayan ıssız koylarda teknecilik ruhu ile uyuşmadığına karar verdiğim gün satıp kurtuldum. Neyse kendimi konudan dışarı çıkarayım. Minimum 40 knot ile körfezlerde dolaşıp koyların önünden avaz avaz geçen bu arkadaşlar da şapkayı önüne alıp düşünsün.
140-150 knot ile hız denemeleri yapan seçkin bir zümre de var. Onlar hâlâ azınlıkta ama karambole gitmesinler. Bu arkadaşların her gün düzenli antrenmanları var. Tufan oluyormuşçasına bütün körfeze yayılan bir patlama ile gök gürültüsü arası sesler çıkararak dehşet saçıyorlar. Allah korusun çok çok tehlikeli ve cahilce bir iş yapıyorlar. Bunun şakası yok. Bu iş 2×300 beygir RIB’le konsomasyon yapıp koydaki tekneleri dalganla dürtmeye benzemez. Ölümcül sonuçları olur. Çok meraklıysan git Miami’de yarışlarına katıl.
Bakın arkadaşlar bu yatçılığın yaşlılığı da var. Düşünsene yaşlanmışsın, fazla insan görmeye bile tahammül edilemeyen yaşlardasın, jeneratör sesine bile gıcık kapacak yaşa gelmişsin, sabah kahveni içerken ZAAARRRT diye bir bot kalksa 5 dakika sonra ZAAARRRT diye bir başka bot gelse ve bu her 5 dakikada bir tekrarlansa ki sen o yaşa geldiğinde o 5 dakika saniyelere kadar düşecek bu gidişle. Kabataş iskelesindeki büfeci gibi oturursun teknende.
AMAN SEN DE
Neyse marketlere dönecek olursak, bazılarının bunları okurken, “ne var canım bunda” dediğini duyar gibi oluyorum. “Ne güzel geliyor, biz de alışverişimizi yapıyoruz” diyebilirsiniz. “Gözlemeci, dondurmacı, ekmekçi, kuruyemişçi, meyvacı ve hatta masajcı bile geziyor” diyebilirsiniz. İşte bu noktada yatçılık kültürü dediğimiz, gittikçe yozlaşan olguya gelip dayanıyoruz. İşte bu ahval ve şerait içinde yatçılığın namusunu korumaya çalışmak, bu işin ruhunu anlamayanlar ile yazarak mücadele etmek bize dert olmuş durumda. Bu konu tekne kullanmayı bilmekten daha önemli bir hale gelmiştir ve muhakkak amatör denizci belgesi alırken okunan kitaplara detaylı bir şekilde konu edilmelidir. Tecrübeli yatçılarımızın da bu işin ruhuna sahip çıkarak “aman sen de” suskunluklarına son vererek “adam sen de” diye çıkışmalarını rica ediyorum. 2023’te aya gidiyoruz biz hâlâ koylarda HAAARRRT, ZAAARRRT… Ayıp oluyor beyler.
Siz de çekin şu pis marketlerinizi koylardan. RIB’lerimiz var, online hazırlatırız siparişimizi, basar gaza gelir alırız ZAAARRRT diye.
Haydi iyi yazlar. “Daha erken hayırdır” demeyin! Eee bu sene Mart’ta başlar tekneciler. ☸