Merhaba! Bu bir tanışma yazısı.

Daha önce profesyonel denizcilerden, uzun yıllar bu işe emek verenlerden hem denizlerin keyfini hem de sorunlarını bilgiler ışığında görüp, okuyup dinlediniz. Bana ayrılan satırlarda baş ıstralya, borda, yelkenli tekne hızları ile birlikte rüzgârın sesi, mavinin rengi ve ufuk çizgisinin gizemi yani amatör denizcilik ruhunun tutkusu da yazılarımın kaynağı olacak.

Yıllar önce üniversite zamanlarında keyif amaçlı yelken kulüp ve yarışlarına katılmış olsam da, bu konuda bilgim birçok denizciden azdı. 2020 yılında pandemi döneminde alternatif seyahat yöntemleri araştırırken, bir ilan sitesinde gördüğümüz uygun, küçük ve yönetilebilir bir tekne ile başladı bugün kopamadığımız macera.

Sıfırdan eğitimler alıp rüzgâr yönlerinden, bağlara kadar baştan çalışıp öğrendik. Bir yandan da hobi amaçlı aldığımız tekneyi refite yakın şekilde yeniledik. Türkiye’de her yıl artan yat turizmiyle her 2 bin kişiye bir tekne düşüyor. Bizimki de bunlardan biriydi.

Dünyada ve Türkiye’de profesyonel denizcilik ilgi görüyor ama belirli bir zümreye hitap ediyor. Biz bu kalıpların biraz dışında, hiç bilgisi olmayana, daha önce tekne kullanmamış olana da tekneyi ve en önemlisi denizi sevdirmeyi amaçladık.

Sevdiğinizi önemsersiniz, sevdiğinizle bağ kurar ve onu korursunuz. Denizi önemsemeyi, denizle bağ kurmayı ve en önemlisi denizi korumayı amaçlamıştık biz de.

Henüz yolun başında olduğumuz için hatamız da çoktur, katkılarımız da diye düşünerek, bütün yaşadıklarımızı dijital mecralarda anlatmaya başladık. Hikâyemiz sevilmiş olacak ki bugün gittiğimiz koylarda sıcacık selamını gösteren, kahve ikram eden, sizden görüp ben de aldım diyen arkadaşlarımız çok. Bundan büyük bir keyif alarak “keyifliyim” teknemiz ile yollara devam ediyoruz.

Tanışma yazımız madem bu, o zaman önce biraz kendimi tanıtayım ve “keyifliyim” teknemizin diğer iki kaptanını da sizlere tanıtayım isterim.

BİZ KİMİZ?

Ben Miray Süleymanoğlu Öncü. Henüz 30’lu yaşlarımdayım. (Özellikle yaş belirtiyorum çünkü denizcilik hep emeklilik hayali olmuş bizde, halbuki ne kadar erken o kadar güzel.) Alman Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi mezunuyum. Yaklaşık on yıl boyunca kurumsal hayatta pazarlama ekiplerinde yöneticilik yaptım. Eşim Tolga ile yine bir kurumsal şirkette yan yana masalarda otururken tanıştık. 

Evliliğimiz ve vakit, nakit buldukça yaptığımız seyahatlerimiz bizi başka bir noktaya taşıdı. Fotoğraf, video çekmeye, hikâye anlatmaya olan merakımız, önce yakın çevremizi etkiledi ve onlar da bizimle birlikte gezilere katılmaya başladılar. Daha sonra etki alanımız, günümüz “influencer” tabiriyle genişledi ve dijital medyada bir yer edinip binlerce, yüzbinlerce kişiye öncülük etme şansına sahip olduk.

Bir noktada kurumsal kariyerimizle kendi işimizi kurmak arasında kalıp hayatımızın rotasını hayallerimize çevirdik. Altı ay sonra yapamazsak geri döneriz diye anlaşmalar yapıp istifa ettik. Tayland’a tek yön bilet aldık. 

“Sen yola çık yol sana görünür” sözü bizim hayatımıza tesir etti ve yollar yolları, kapılar kapıları açtı. Kendimizi Türkiye’nin ve dünyanın en büyük şirketlerine içerik üretirken bulduk. Otellerin içerik üreten yüzü ve ajansı, dünyanın en büyük cruise şirketlerinin elçileri olduk. “Miray ve Tolga ile ROTA” adında dünyanın farklı köşelerini anlatan televizyon programımız ile daha geniş kitlelere bu defa ana akım medya üzerinden ulaştık. Tam yeni bir programın hazırlığındayken, tüm dünyada seyahati engelleyen pandemi ilan edildi. Biz de bu süreyi ailemizin evinde dinlenerek geçirdik. Ama “Nasıl ‘keyifliyim’ deriz?” diye yollar göstermekten vazgeçmedik. 

Siz odağınızı nereye yönlendirirseniz, enerji oraya yönlenirmiş. Bu defa da seyahat enerjimiz, pandemi şartlarındaki en uygun koşulları aradı. Alternatifler arasından kendimizi en iyi hissettiğimiz yerde olmayı, deniz üzerinde yaşamayı seçtik. 32 feet küçük bir tekne alıp renove ettik, ardından burada yaşamaya başladık.

Tam tekneyi satılığa çıkarıp kışı da geçirebileceğimiz bir büyük boy tekne ararken, güzel bir haber hayatımızın rotasını bir kez daha değiştirdi. Bir bebeğimiz olacaktı. Kız mı erkek mi henüz bilmezken, denizin bize getirdiğine inandığımız bebeğimizin adını Deniz koymaya karar verdik.

Yapımız gereği, planlayan, çabasız analitik, strateji seven insanlarız. Her yönüyle düşünüp riskleri belirleyip, risk durumlarında ne yapacağımızı netleştirdikten sonra odağımızı keyfe yöneltiriz. Bu sayede çoğu zaman “keyifliyim” diyebiliriz. Bu son gelişmede de içerisinde çocukla “keyifliyim” diyebileceğimiz bir tekne aramaya başladık. 

Bu arada rahmetle andığımız üstadımız Sadun Boro’nun Fora Yelken kitabının son sayfasında kızının gözünden yazılmış bir yazı çıktı karşımıza. Bir çocuğun gözünden tekneyle dünya turunda neler yaşadığını anlatıyordu. Bu kitap bizde birçok çağrışım yaptı ve sonunda ne istediğimizi belirledik. 

Deniz’in, üzerinde hareket edebileceği, oyunlarını oynayıp aktiviteler yapabileceği, kaslarını çalıştırabileceği, kendini birey olarak hissedebileceği ve büyürken ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir tekne ve tekne yaşamı olmalıydı.

Bu sebeplerle bizim için en uygunu, kendimizin yönetebileceği büyüklükte (yani çok da büyük olmayan) bir katamaran bulmaktı. Bir buçuk yıl boyunca Ege, Akdeniz ve İyon Denizi sularının farklı kıyılarında tekneler aradık. Türkiye sınırlarının dışına çıkıp Preveza’ya ya da Hırvatistan’a kadar baktık. 2022 yazının başında tam bir tekne oldu derken, o dönemde fiyat artışları sebebiyle tekne sahibi satmaktan vazgeçti. 

Ve biz o yazı teknesiz, deniz üzerinde değilse de deniz kenarında, “yapabilir miyiz, nasıl olacak?” soruları eşliğinde ve kiraladığımız charter teknelerinde geçirdik.

2023’ün başlarında içimizdeki denizde olma sevdası daha da perçinlendi. Hevesimiz kırılmadan, birinde ikisinde olmadı yapamıyoruz demeden, aramaya devam ettik. Bir Datça seyahatimiz sırasında marinada gördük bugünkü kızımızı. Fountaine Pajot, Mahe 36, Caretta isimli katamaranı görmeye gittik. Tekne üzerine çıktığımızda henüz bir buçuk yaşında olan Deniz oradan oraya koşmaya, kendine baştan kıça yollarda parkur yaparak oynamaya başladı. Çocuk olunca kararları ona göre verirsin derler, o mutlu olduğunda sen de mutlusundur. Madem sevmişti kardeşini, biz de mutluyduk. Anlaşmalar, konuşmalar, surveyler derken, havalar tam da kıştan bahara dönerken, teknemize, yeni kızımıza kavuştuk. Adını yeniden “keyifliyim” koyduk. Kendini keyifli hisseden kızımız bize de keyifli anlar yaşatsın diye.

Üç amatör denizci, ikisi 35’li yaşlarda biri henüz iki yaşında, keyifliyim teknemizle seyirler yapmaya, anı kumbaramızı doldurmaya başladık. Burada da bundan sonra size, bu maceralarımızı, teknede çocuk yetiştirmeyi, aynı anda annelik-denizcilik-yelken-yemek-çocuk büyütme nasıl yapılıyor onu anlatacağım.

Bir kadın olarak, Türkiye’de denizciliğin gelişimini, daha yeni Başak Mireli’nin Atlantik okyanusunu yelkenliyle tek başına geçmesinden de ilham alarak, bizim gözümüzden soruları, sorunları ve denizde yaşamın keyfini elimden geldiğince paylaşacağım.

Siz de denizde yaşam, çalışma, çocukla tekneyi bir ev haline getirme ve aklınızdaki tüm soruları Yacht Türkiye Instagram sayfaları, @keyifliyim Instagram ve Youtube hesaplarımız üzerinden sorabilirsiniz. 

Ben de her ay Yacht Türkiye özel yazılarımda ve dijital mecralarda sorularınıza yanıt vererek, içinizdeki deniz aşkını büyütmeye yardımcı olmaktan keyif alacağım.

Denizler hepimizin. Önce korumak, kollamak sonra da doğa ile uyum içinde yaşamak hedefimiz.

Pruvamız neta, hayat hep kolayımıza olsun!☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.