Dergimizin baskıya girdiği günlerde sürpriz bir haber geldi. Yeni yetkili Orman Bakanlığı, eski sözleşmeler iptal. Göcek’in gözbebeği Göbün, Küçük Sarsala, Manastır ve Bedri Rahmi koyları C-tipi mesire yeri olarak ihaleye çıkıyor. Her yıl 10 binlerce denizciye hizmet veren tesislerin akibeti meçhul.
Göcek’te yat turizmimizin ana durakları olarak nitelendirilebilecek Göbün, Bedri Rahmi, Manastır ve Küçük Sarsala koylarındaki işletmeler Büyükşehir Yasası ile 2013 yılında İl Özel İdaresi’nin yetki alanı olmaktan çıkıp Orman Bakanlığı’na bağlandı. Orman Bakanlığı, yaklaşık 30 yıldır bu koyları işleten; kara ve deniz temizliğini yapan, çöpleri toplayan, koylara elektrik ve su sağlayan, deniz kültürünü koruyan ve yaşatan, yat turizmine sayısız katkıları, fedakârlıkları bulunan bu ailelerin İl Özel İdaresi ile 1998’den bu yana bulunan sözleşmelerini tanımadığını bildirdi.
Dergimizin baskıya girdiği günlerde bu koylar için C Tipi Mesire Yeri olarak 29 yıl geçerli ihale yapılacak. Bakanlık’ın 2013 tarihli Tebliği’nde C-Tipi Mesire Yeri “kır lokantası, kahvesi, büfe, piknik alanı” gibi pek çok özelliğiyle tanıyor, ayrıca bakanlık bu ihalenin şartnamesinde 12 metrekarelik bir ibadethane bile tanımlamış. Ama yat turizminin göz bebeği sayılacak bu koylarda bir iskele yapılıp yapılmayacağı şartnamede yok.
Bu koyları 30 yıldır işleten ailelere bile haber verilmeden yangından mal kaçırırcasına düzenlenen bu ihale için örneğin Göbün’de 10, Bedri Rahmi’de 35 aday dosya almıştı. 80-120 bin TL arasında muhammen bedel ile düzenlenen ihalenin, açık artırma bölümünde fiyatın en aşağı 250 bin, hatta fantastik olarak 500-600 bin TL’ye bile çıkabileceği tahmin ediliyordu.
Rakamların nereye ulaşacağını ihaleyi düzenleyenlerin önüne bir mahkeme kararı çıkıp çıkmayacağını ancak dergimiz yayınladıktan sonra öğreneceğiz. Ancak mantık belli, bunun sonuçlarının ne olacağı da belli.
1- Bu koylar fahiş fiyatlarla yıllık kiraya verilirlerse,
2- Bu koyları zaten 30 yıldır orada yaşamakta olan Yörük aileleri değil de dışardan getirilecek ve barınma imkânı bile olmayacak personelle işletmeye kalkarlarsa,
3- Varolan tesislerin hiç de küçümsenmeyecek satın alım ya da yeniden kurulum maliyetleri gündeme gelirse…
Sonuçta bu aşırı yüksek maliyetin, bu tesislerden oldukça mütevazı bedellerle yararlanmakta olan yerli ve yabancı müşterilere, yani yatçılara yansıtılması gerekeceği açık! Ticari olarak bu işin altından kalkılır mı? Bilemem. Şu an tek bildiğim, Göcek’in tesis kapasitesinin yüzde 75’ini oluşturan, her yıl 10 binlerce denizciye hizmet veren bu dört harika koyun akıbeti meçhul!
Muğla yat turizmini yakından izleyen bir yerel gazeteci ile sohbet ediyorduk, dedi ki; “Anlaşılan bu koyları da deniz kültüründen, denizcinin isteklerinden, ihtiyaçlarından habersiz birilerine verecekler. Sonra da yat turizmini Yunan Adaları’na kaptırıyoruz diye hep birlikte ağlaşmaya devam edeceğiz!”
Ben de eski defterleri karıştırırken buldum. 2008 yılında Yacht Türkiye’de yayınlanan bir yazımda “En büyük korkum, bu güzel koyun, bir ihalede daha yüksek fiyat teklif eden bir müteşebbisin egemenliğine geçmesidir. Göbün Koyu’nun yarı amatör aile işletmesi, ‘para her şey değil’in canlı bir kanıtıdır” demişim.
Bakalım bu badireyi atlatabilecek miyiz?