SICAK HAVA DALGALARI Yavaşlıyor, artıyor

Bahar gelmiş çiçekler açarken, güneş ışınları yavaş yavaş sıcaklığını artırırken birçoğumuzun aklında tatil planları ve deniz keyfi var. Hatta çok daha önceden tatil sezonunu açanlarımız bile var, malum havalar erken ısındı. Yılın başından beri olduğu gibi normallerin üzerin sıcaklıklar Nisan’da da salınımını bozmadı.  Aynen hava gibi denizlerimiz de ısındı. 

Son 10 yılda Türkiye’nin denizlerindeki su sıcaklığında yaşanan artış dikkat çekici. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verileri, Marmara Denizi’nde sıcaklığın 53 yıl öncesine göre 1,9 derece yükseldiğini söylüyor. Ege Denizi’nde ise 1,3 derecelik ısınma tespit edildi. Deniz suyunun 1 derece üzerinde artış gösteriyor olması sadece istatistiklerle değil, kıyı şeritlerinde dolaşırken bile hissedilebilecek bir gerçeklik. 

Öncelikle 1 derece gibi bir artış deniz suyunda ciddi bir artış. Böylesi bir yükseliş deniz canlılarının yaşam alanlarını değiştiriyor ve deniz ekosistemi üzerinde baskı oluşturuyor. Bu durum, balıkçılık sektöründen deniz turizmine kadar birçok alanda olumsuz etkilere yol açıyor. Karşılaştığımız müsilaj derdinin üzerinden henüz çok geçmedi. Ayrıca denizlerdeki sıcaklık artışı kıyı erozyonunu hızlandırabilen de bir tehdit unsuru, kıyı şeritlerindeki doğal yaşamı riske atar ve sahil bölgelerindeki altyapıya zarar verir. Dolayısıyla denizlerin ısınması sadece tatil keyfimizi etkilemekle kalmıyor, doğal dengeyi ve yaşamı tehdit ediyor.

KÜRESEL ISINMANIN DESTEĞİ

Yaza bir kala, şöyle iyice içinizi ısıtacak bir haber daha vereyim: Maalesef gerçek anlamda ısıtacak. Sıcak hava dalgalarıyla ilgili yeni bir araştırma ilginç bir şeyi ortaya koyuyor. 

Küresel sıcak hava dalgaları artık daha yavaş ilerliyor ve daha sık geliyor. 1980’lere göre sıcak hava dalgalarının süresi neredeyse bunun iki katına çıkmış durumda. Artık o sıcak dalgaların etkisini biraz daha uzun süre hissediyoruz. İstatistiklerle de hemen özetleyeyim: Küresel sıcak hava dalgalarının hareket hızı yüzde 20 daha yavaşlamış durumda ve bu dalgalar yüzde 67 oranında daha sık yaşanıyor. 1979-1983 yılları arasında ortalama sekiz gün süren küresel sıcak hava dalgaları, 2016-2020 yılları arasında artık 12 gün kadar etkisini sürdürmeye başlamış. Üstelik her 10 yılda, bu dalgaların hızı da yaklaşık 8 kilometre yavaşlamış. 

2003 yılında Avrupa’da yaşanan sıcaklık dalgasını hatırlayın, 70 binden fazla ölüme neden olmuştu. Ayrıca küresel ısınma da bu sıcak dalgaların kendisini etkilediği gibi süresini de etkiliyor, destek veriyor. Dolayısıyla doğanın tempo ayarını biraz değiştiriyor gibi görünüyor, değil mi? Bu bilgilerle, önümüzdeki sıcak günlerde dışarıda olmayı biraz daha planlı şekilde yapmak gerekecek. 

YAŞAM “KAVRULUYOR”

Dikkat çekici bir başka nokta da, bu sıcak hava dalgalarının etkisinin dünyanın farklı bölgelerinde farklılık göstermesi. Özellikle Avrasya’da daha uzun süren sıcak hava dalgalarıyla karşılaşma ihtimali daha yüksek. Afrika’da ise, bu dalgaların hareket hızındaki yavaşlama daha belirgin. Raporun yazarları, bu durumu oldukça canlı bir metaforla açıklamışlar: 

“Bu durumu bir fırın gibi düşünün, sıcaklığın süresi ne kadar uzarsa yemek o kadar çok pişer.” Bu durumda, sıcak hava dalgalarının uzun süreler boyunca etkili olmasıyla birlikte, çevremizdeki yaşamın da biraz daha “kavrulduğunu” söyleyebiliriz, yani tarımın, ekonominin, insan sağlığının… Bu bilgiler ışığında, önümüzdeki günlerde daha fazla serinlemek ve kendimizi korumak için ekstra önlemler almak gerekecek. Klimalar daha fazla çalışacak. Çok çalıştıkça elektrik sarfiyatı artıyor, küresel ısınma destekleniyor, ısı dalgaları büyüyor, bir geri besleme ile problem kartopu gibi büyüyor. Çıkalım bakalım işin içinden…

KEÇİLERİN İSTİLASI

İklim değişimi dışında bir haberle vedalaşalım bu sefer. İtalya’da bir adayı keçiler istila etmiş. Hem tatlı hem de trajikomik bir haber sanki? Bu istilanın neden olduğu konusunda bir kaynağımız yok ancak benim aklıma doğanın dengesinde yaşanan bozulmaların tüm yaşamı etkilemesini getiriyor açıkçası. Adanın sarp kayalıklarında dolaşma konusunda uzman olan keçiler, tarım alanlarına ve bahçelere zarar verdiklerinden sorun olmaya başlamışlar. Aynı doğayı istila eden insanların ekosisteme, karaya, denize, havaya verdikleri zarar gibi… Aşırılığın olduğu bir yerde denge ve düzen şaşıyor, sonuçları da çeşitli oluyor. Bu durumda doğanın hassas denge noktalarının korunması ve çözüm odaklı adımların atılması, gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakabilmek adına hayati önem taşıyor. ☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.