Troya Savaşı’na destek veren Kasos Adası’nda 10 batık keşfedildi.

Batı dünyasının en önemli eserlerin biridir İlyada Destanı. Troya Savaşı’nın bir kesitini okuduğumuz eser, antik dünyaya dair birçok önemli bilgiyi dizeleri arasında saklamıştır. İşte o dizeler arasındaki Kasos Adası’nda arkeologlar farklı dönemlere ait 10 adet batık keşfettiler.

Bir eser düşünün, yaklaşık olarak günümüzden 2800 yıl önce derlenmiş ve üzerinden geçen zamana meydan okurcasına dünya edebiyatının temel taşlarından biri olmuş. Evet, Homeros’un ünlü eseri İlyada Destanı’ndan söz ediyorum. Destan, dokuz yıldır devam eden Troya Savaşı’nın 51 günlük kısmını bizlere şiirsel bir dille aktarır. Ancak destanın çok bilinmeyen bir özelliği de söz konusu döneme dair çok kıymetli bilgileri dizelerin arasında saklamasıdır. Bu açıdan bakıldığında aynı zamanda Antik Çağ’a ışık tutan bir kaynaktır. 

Bunu bilen birçok arkeolog Antik Çağ konusunda araştırma yaparken esere sık sık başvurur. Arkeologlar olarak günümüzden yüzlerce yıl önce yaşadığımız bu coğrafyaya dair önemli bilgileri Homeros ve diğer ozanların eserlerinden ediniriz. İlyada ise özellikle Ege coğrafyasındaki şehirler, bu şehirlerin birbirleriyle ilişkilerini görebileceğiniz bir kaynaktır. Ayrıca denizcilik arkeolojisi alanında çalışan arkeologlar olarak Antik Çağ gemileri hakkında da birçok değerli bilgiye de yine Homeros sayesinde öğreniriz.

“SIRAYA DİZMİŞLER 30 TANE GEMİYİ”

Yunan meslektaşlarımız da Homeros’un İlyada Destanı’ndan faydalanarak kısa bir süre önce önemli çalışmaya imza attılar ve farklı dönemlere ait 10 batık keşfettiler. Yacht Türkiye Dergisi’nin okurlarının iyi bildiği hatta bazı okurlarımızın yelken açtığı bir coğrafyada bulunan ada, Karpathos’a sadece dört deniz mili uzaklıktaki Kasos. Peki ama çevresindeki adalara göre oldukça küçük olan bu adadaki keşif nasıl gerçekleşti, önce ona bakalım. Homeros, İlyada Destanı’nın ikinci bölümünde savaşa katılan, destek veren şehirlerden ve Ege’deki adalardan bahseder. Şehirlerin ve krallarının tanıtıldığı bölümde adaların kaç gemiyle, kaç kişiyle savaşa destek verdikleri anlatılır. İşte bu anlatımda Kasos’un da ismi geçer.  

Nisyros, Krapathos, Kasoslularda sıra şimdi,

Eurypylos’un adası Kos’tan,

Kalydnai adalarından gelenlerde.

Pheidippos’la Antiphos’tur onların önderleri,

Heraklesoğlu Kral Thessalos’un oğullarıdır ikisi de.

Sıraya dizmişler otuz tane gemiyi.

Yukarıdaki dizeler İlyada Destanı’nın ikinci bölümünden, 675-680 arasından alıntıdır. İşte bu alıntı da Kasosluların savaşa Yunan Kralı tarafında yer alarak, ona destek verdiklerini öğreniyoruz. Yunan meslektaşlarımız İlyada’daki bu bölümü inceleyerek dört yıl önce Kasos-Karpathos adaları arasında bir dizi araştırma başlatmaya karar vermişler. Arkeologlar, tarihçiler, haritacılar, mimarlar, konservatörler ve deniz araştırmacılarından oluşan ekip dört yıllık araştırmalarının sonuçlarını ise çok kısa bir süre önce, mart ayında duyurdular. Gelen bilgilere göre ada ve yakın çevresinde farklı dönemlere ait 10 batık keşfedildi. İlk bilgilere göre bu batıklar farklı dönemlere tarihleniyor.

ANTİK ÇAĞ DENİZ ROTALARI

Dört yıllık projenin odak noktası Kasos Adası olsa da sonuçları itibarıyla Antik Çağ deniz rotaları ve deniz ticaret tarihi için de önemli veriler sunuyor. Öncelikle keşfedilen 10 batıkta sadece Antik Çağ’a ait değil. Tekil veriler Tunç Çağı’ndan başlıyor ama özellikle Klasik Çağ’dan itibaren batık gemiler tespit edilmiş. Batıkların tarihsel sırlama içinde günümüze kadar devam etmesi de yaklaşık 2500 yıllık zaman diliminde denizcilerin hemen hep aynı noktalarda zorlandıklarını gösteriyor. Teknoloji gelişse de Antik Çağ’dan bugüne kadar denizin sunduğu zorluklar hiç değişmediği söylenebilir. Kişisel olarak tek farkın Antik Çağ’daki denizcilerin bizlerden çok daha iyi olduklarına, denizi çok daha iyi okuduklarına inanıyorum. Ama bazı noktalar var ki teknoloji gelişse de aradan geçen 2500 yılda sonuç değişmeyebiliyor. Projenin sonuçlarına dönersek bulunan batıklar yaklaşık olarak MÖ 500 civarından başlıyor ve 19. yüzyıla dek devam ediyor. Bu geniş zamansal aralık Ege ve Akdeniz bölgesindeki denizcilik faaliyetlerinin uzun tarihini gözler önüne seriyor.

KASOS

Aslında tam da burada bir parantez açmalı ve adanın konumunu daha yakından incelemeyiz ki Antik Çağ rotalarını daha iyi anlayabilelim. Kasos Adası, 12 Adalar olarak bilinen adalardan bir tanesi. Osmanlı coğrafyası içindeki adanın konumuna baktığımızda Antik Çağ boyunca bilginin, kültürlerin, objelerin dinlerin ve dillerin en sık seyahat ettiği rota üzerinde yer aldığı görülüyor. Tarih boyunca doğu ile batı arasındaki katmanlı alışverişinin merkezinde Levant kıyıları, Anadolu’nun güney kıyıları ve buradan da adalar yoluyla Kıta Yunanistan’a uzanan bir hat vardı.

İşte bu rotada Rodos Adası’nın güneybatısında yer alan Karpathos Adası’nın batı komşusu olan Kasos, Girit ile Karpathos arasında yer alır. Bu dört ada arasında en ufak ada olan Kasos Osmanlı döneminde Kaşot veya Çoban adası olarak adlandırılmış. Karpathos’a sadece dört deniz mili uzaklıktaki ada Girit Adası’na 28, Rodos’a 55, Bodrum’a ise 100 deniz mili uzaklıkta. “12 Ada’nın Sekiz Gizli Mücevheri” isimli bir yazıda Kasos fotojenik ve arkadaş canlısı başlığıyla okurlara tanıtılıyor. Sürekli yaşayan nüfus son 20 yıl içinde dramatik şekilde düşse de Ada turizm açısından önemli duraklardan biri. 

Bizim başlığımızda ise özellikle haritayı açıp baktığımızda resim çok daha net şekilde görülüyor. Anadolu’ya oldukça yakın konumuyla ada, denizciliğin gelişmesine ve ilerlemesine en uygun parkur da yani dağınık ada toplulukları arasında yer alıyor. Buna bir de yukarıda anlattığım doğu-batı eksenli tarihi rotaları eklersek adanın konumu tarihi rotaların tam merkezinde yer alıyor. Ana liman olmasa bile güzergâhın üzerinde olması onun arkeolojik olarak değerini artıran bir unsur. Yani bir açıdan bakıldığında bu dağınık ada yerleşiminde tarihi batıkların olmaması şaşırtıcı bir durum olurdu. Özellikle Girit’in tarihsel ve kültürel gücü, denizlik faaliyetleri ve anlattığım rotaların üzerinde olması Kasos’un önemini olmasa bile varlığını güçlendirmiş olmalı. 

KASOS’TAKİ KEŞİFLERİN SONUÇLARI

Adadaki keşifler Klasik, Helenistik, Roma, Bizans ve elbette Osmanlı dönemlerine ait buluntuları içeriyor. Keşfin önemli ağırlığı MÖ 5. yüzyıl civarına tarihlenen anfora taşıyan batıkların kargolarından oluşuyor. Ayrıca MÖ ikinci ve üçüncü yüzyıllara tarihlenen bir Roma gemisi de batıklar arasında. Keşfedilen on gemiden yedi tanesi Antik Çağ’a tarihlenirken biri 19. yüzyıl diğer ikisi ise modern döneme ait gemiler. Bu açıdan baktığımızda Bodrum açıklarındaki Yassı Ada akıllara geliyor. Benzer bir durum yani farklı dönemlere ait batıkların olması Yassı Ada’nın önemli bir özelliğidir. Yassı Ada’da geniş bir zaman aralığında gemilerin battığı bir noktadır. Farklı olarak sualtı arkeolojisinin çok önemli kazılarına ev sahipliği yapmış hatta tüm dünyadan önemli isimlerin toplanarak George Bass ve ekibinden eğitim aldığı bir okula dönüşmüştür.

Kasos Adası’nda bulunan en modern batık ise muhtemelen II. Dünya Savaşı döneminden kalma 25 metre uzunluğunda bir gemi. Bu geniş buluntu topluluğu arasında araştırma ekibinin bildirdiğine göre ağırlıklı olarak amphoralar, seramik kaseler, antik gemi çapaları ve toplar yer alıyor. Antik gemiler, amphoralar, seramik kaseler, çapalar ve savaş topları… Hepsi Akdeniz’in ruhunda yer alan objeler ve objelerle yazılan bir tarihte Akdeniz’in eksik parçaları Homeros’un izinde tamamlanmaya devam ediyor. İlyada Destanı bu suları, bu coğrafyanın insanını, tarihini, reflekslerini, düşünce dünyasını merak eden herkes için bir rehber niteliği taşıyor. Elbette büyük ozanın diğer başyapıtı Odyssea da aynı şekilde. Peki ya diğerleri? 

KİTAP VE DENİZ 

Deniz seyri yaparken bu suların ruhuna dokunabileceğimiz, insanına, düşünce dünyasına şahit olabileceğimiz eserler neler? Yacht Türkiye Dergisi bizlere çok kapsamlı bir kitap tanıtım bölümüyle bilmediklerimizi derinlemesine bir okuma ile her ay sunuyor. Bu listede denizin ruhunu taşıyan önemli eserleri öğrenme şansı elde ediyoruz. Tam da denize açıldığımız şu günlerde ben bir liste yapsam kimler olurdu diye düşündüğümde İhsan Oktay Anar’ın Amat’ı, Amin Maalouf’un Yüzüncü Ad eseri, Fernand Braudel’in Akdeniz’i ve Panait İstrait’in Akdeniz’i deniz yolculuğumda ya da denizde gerçekleşen arkeolojik çalışmaya giderken yanımda olurdu. Elbette bu suların ruhu söz konusu ise olmazsa olmazlar var. Bence onlardan biri Kavafis bir diğeri de Balıkçı’dır. Cevat Şakir’in kitapları denizden uzak kaldığımızda dahi deniz kokan satırlarla bizlere gelir. Ama ben sizlere biraz daha az bilinen iki eser önermek istiyorum: Şair Vergilius’un başyapıtı Aeneis’i ve aynı Homeros gibi büyük bir ozan olan Hesiodos’un İşler ve Günler’i.  Homeros’un İlyada ve Odysseia eserleriyle birlikte bu dört eser Akdeniz’de yelken açarken de denizden uzak kaldığımız günlerde de bize bu coğrafyanın ruhunu en güzel şekilde anlatacak eserler… Homeros’un şarap tortusu rengindeki Akdeniz’inden, Romalıların Mare Noustrum’una…☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.